“40 kişilik sınıftan 15 kişi derse katılıyor”
Zühal Bişkin (38) - Öğretmen Eğitim en can yakıcı başlıklardan biri. Zühal Bişkin 38 yaşında, bekâr bir anne. Atakent Selçuk Paker Anadolu Lisesi’nde İngilizce öğretmeni. Durumun vehametini “40 kişilik sınıftan 15 kişi derse katılıyor” diyerek özetliyor. “Katılım çok az. İnternet sorunundan, evde üç çocuk varsa biri girdiğinde diğeri bağlanamıyor. Katılanların motivasyonu yok. Üç dört öğrenciyle aktif ders işleyebiliyorum. Öğretmenlik mesleğinin içinin bu kadar boşladığını ilk kez görüyorum. Çocuklarla göz kontağı kuramıyorum. Motivasyonumuz inanılmaz düştü. 5 dakika kendi kendime konuştuğumu biliyorum. Çocuklara bir şey söylemesi için yalvarıyoruz. Bir haftalık konuyu okulda dört derste anlatırken, şu an 12 derste aynı konuyu işliyorum.” Evde de durum kötü: “Oğlum derse bağlandığında, ben dersten düşüyorum. Ders aralarım 10 dakika. O sırada oğlumu kontrol ediyorum. Sabah erken kalkıp üç öğün yemek hazırlıyorum. Dersler bitince evin temizliğini, alışverişini yapıp çocuğun ödevlerine yardım ediyorum. Gece oturup öğrencilerim nasıl daha kolay anlar diye araştırma yapıyorum. O kadar fazla yük var ki inanılmaz yorgunum. Oğlum da çok kilo aldı. Tek sosyal etkinliği bilgisayardan oyun oynamak. Derste olduğum sırada ‘Anne su getir’, ‘Anne acıktım’ diye bağırıyor. Sürekli bilgisayara bakmaktan gözlük kullanmaya başladım. Migrenim arttı. Bel ağrıları oluştu.”“Gece 2-3’e kadar çalışıyorum”
Esra (39) - Mali İşler Sorumlusu Bir holdingin mali işler sorumlusu olan Esra 39 yaşında ve iki çocuğuyla birlikte evde çalışmayı şöyle anlatıyor: Şu an evden kaçmış vaziyetteyim. Her durumda ofise gitmeye başladım. Evde çalışamıyorum. Bine bölünüyorum. Çocuğun her gün bir derdi oluyor. Toplantı sırasında birden ağlamaya başlıyor. Gece iki, üçe kadar çalışıyorum. İş yükü çok arttığı için bu şekilde üstesinden gelmeye çalışıyorum. İlk karantinada Haziran’a kadar geçen sürede inanın yok olmak istedim. Eşimin iş yükü daha hafifti, o destek oluyordu. Eylül ayında eve döndük, aynı sorunlar devam ediyor ama artık kaçıyorum evden. Bakıcı ilgileniyor. Evde çalışma kesinlikle kalıcı olmamalı. Evden çalışmak mümkün değil.”“Çık dışarıdan çalış diyorlar”
Samet Kayıkçı (29) - Yazılımcı
“Öğrenciler dersin içine girdi”
İdil Engindeniz (39) - Akademisyen
“Artık hibrit çalışma düzenine geçiyoruz”
Eray Türker (45) - Sigortacı
“Kavga eksik olmuyor”
Özlem Tavlu (39) - Head Hunter
"Resmen siber mobbing"
Hamza (31) - Genel Koordinatör Karantina ve artan iş yükünün, eşinden boşanma aşamasına getirdiği kişilerden biri Hamza. Global bir şirketin ulaştırma departmanında çalışan 31 yaşındaki beyaz yakalı, “Bu dönemin yarattığı en büyük zorluk iş yükü ve her zaman ulaşılır olmak” diyor. Bunu “saldırı” olarak tanımlıyor: “İş yükümüz dehşet arttı. Her zaman online olmamız, ulaşılır olmamız isteniyor. Gecenin 11’inde arıyor ya da mesajla iş istiyorlar. Evden çalışmayı lütuf olarak görüyorlar. Maddi anlamda şirket rahatladı ama tüm yük üstümüze bindi. Masraflarım ikiye katlandı. İnternet için 20 TL destek önerdikleri maili direkt sildim. Bir ay kiramı ödeyemedim diye ev sahibimle bozuştum, çıktık evden. Trafik çekmiyoruz diye ilk başta sevinmiştik halbuki… Yemek yiyorsunuz mail geliyor, tuvalete gidiyorsunuz telefon çalıyor. Açsan dert, açmasan dert. Siber mobbing kadar zor bir şey yok. Eşimle boşanmayı konuştuk.”“Sürekli evin içinden çalışmak insani değil”
Tuğba Şisik (38) - Yönetici