CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanmasının ardından 7–9 Eylül 2025 tarihleri arasında sosyal medyada yapılan paylaşımlara yönelik geniş kapsamlı bir soruşturma başlatıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “suç işlemeye tahrik” suçları kapsamında, “provokatif dezenformasyon içerikli olduğu” değerlendirilen hesaplara yönelik yürüttüğü soruşturmada çok sayıda adrese eş zamanlı baskınlar yaptı ve gözaltılar yapıldı.
8 Eylül’de Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Abdullah Esin, yazar Nur Betül Aras ve Ömer Faruk Mangaltepe ve çok sayıda isim gözaltına alındı; 9 Eylül’de tutuklama talebiyle adliyeye sevk edilen 7 kişiden Esin, Aras ve Mangaltepe tutuklandı. Esin ve Mangaltepe önce Metris Cezaevi’ne, ardından Silivri’deki Marmara 1 No’lu Kapalı Cezaevi’ne, Aras ise Silivri Cezaevi’ne gönderildi.
İddianamede Esin ve Mangaltepe hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 214’üncü maddesi uyarınca “halkı suç işlemeye tahrik” suçlaması yöneltildi. Nur Betül Aras’a ise “cumhurbaşkanına hakaret”ten dava açıldı.
Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan Emrah Gülsunar ve “Sokak Kedisi” mahlaslı Ebru Uzun Oruç adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Esin’in tutukluluğuna yapılan itiraz ise gerekçesiz kararla reddedildi.
Yarın ne olacak?
Davanın ilk duruşması yarın (5 Kasım) görülecek. Mahkemenin kimlik tespiti, iddianamenin özetlenmesi, tutukluluk durumlarının değerlendirilmesi ve tarafların usul–delil itirazlarını alması bekleniyor.
Dosyada tutuklu sanıklar Nur Betül Aras ve Abdullah Esin; adli kontrolle serbest bırakılanlar arasında ise Emrah Gülsunar ile “Sokak Kedisi” mahlaslı Ebru Uzun Oruç bulunuyor. Bazı başvurularda Ebru Erbaş'ın da ismi geçiyor. Toplamda 20 kişi hâkim karşısına çıkacak.
İddianamede “kopyala–yapıştır” iddiası
Dava dosyası, henüz duruşma aşamasına gelmeden önce iddianamenin hazırlanış biçimi nedeniyle de tartışma konusu oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, söz konusu iddianamede yer alan bazı bölümlerin farklı bir dava dosyasından birebir kopyalandığını öne sürdü.
Gökçen’e göre, “CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın polis tarafından ablukaya alınmasını eleştiren paylaşımlar” nedeniyle hazırlanan bu iddianamede, daha önce “Soğuk Savaş” adlı televizyon programında yaptığı şaka nedeniyle tutuklanan Boğaç Soydemir ve Enes Akgündüz’e ait dosyadan kelime kelime alınmış ifadeler yer alıyor.
Gökçen, Meclis kürsüsünden yaptığı açıklamada, “Hangisi daha trajikomik, bir televizyon programında yapılan şaka mı, yoksa Adalet Bakanı’nın her hafta ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ açıklamaları mı?” sözleriyle iddianameyi eleştirdi.
CHP’li yönetici, bu durumun yargı süreçlerinde standart metinlerle, kişisel delil ve beyanların dikkate alınmadan karar verildiği algısını güçlendirdiğini savundu.
Savcılık makamından iddialara ilişkin herhangi bir resmî açıklama yapılmadı. Ancak, iddianamede sanıkların bireysel paylaşımlarına dair özel değerlendirmelerin sınırlı olduğu, buna karşılık önceki dosyalarda kullanılan genel ifadelerin tekrarladığı yönündeki gözlemler hukuk çevrelerinde de tartışma yarattı. Dava, bu “kopyala–yapıştır iddianame” iddialarının gölgesinde başlayacak.
Akademiye yansıyan kriz
Tutuklu bulunan Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Abdullah Esin’in akademik süreci, yargılamanın yanı sıra üniversite içinde de tartışma yarattı.
Esin, 25 Ağustos’ta tez savunmasını yaparak jüriyi başarıyla geçti. Ardından kendisine verilen bir aylık süre içinde gerekli düzeltmeleri tamamladı; 22 Eylül’de tez nüshaları, imzalar ve dijital kopyalar teslim için hazırlandı. Ancak Esin’in tutuklu olması nedeniyle teslim işlemi vekili aracılığıyla yapılmak istendiğinde süreç çıkmaza girdi.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, önce “tez yalnızca öğrenci tarafından bizzat teslim edilmeli” gerekçesiyle başvuruyu reddetti, ardından genel vekaletnameyi yeterli bulmadı ve özel yetkili vekalet talep etti. Avukatı Handenur Dayıca, Silivri Cezaevi’nden alınan özel vekaletnameyi ibraz etmesine rağmen bu kez de “biçimsel düzeltme” gerekçesiyle tez kabul edilmedi. Dayıca, üniversite yönetimine ek süre talebinde bulundu. Talep, birkaç günün ardından kabul edildi.
Esin’in danışmanı Prof. Dr. Mine Eder, 30 yıllık akademik kariyerinde benzer bir uygulamaya tanık olmadığını belirterek, geçmişte yurt dışında veya şehir dışında bulunan öğrencilerin tezlerinin yakınları ya da vekilleri tarafından teslim edilebildiğini, bu durumun “rutin dışı” bir tutum olduğunu söyledi. Eder, öğrencisinin tezinin jüri tarafından onaylandığını, gerekli tüm imzaların tamamlandığını ve reddin yalnızca idari gerekçelere dayandığını ifade etti.

