16 Nisan 2024, Salı
Haber Giriş: 09.11.2022 22:16 | Son Güncelleme: 09.11.2022 22:30

Levent Erden Brand Week İstanbul'da: Kilit taşı Z Kuşağı mı yeni seçmenler mi?

Brand Week Istanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde 9-11 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Time To Reset temasını taşıyan etkinlikte Oksijen yazarı Levent Erden Kilit Taşı = Z Kuşağı oturumunda konuştu. Erden’e göre 6 milyon genç seçmen oyunun sonunu etkileyebilir
Levent Erden Brand Week İstanbul'da: Kilit taşı Z Kuşağı mı yeni seçmenler mi?

Brand Week Istanbul Time To Reset teması ile geri döndü. Bu yıl 10.’su gerçekleşen Brand Week Istanbul’da yaratıcı endüstriler ve markalar dünyası bir araya gelecek. Bununla birlikte Her Seçim Bir Başlangıçtır başlığı altında Türkiye’nin siyasi ve sosyolojik panoraması masaya yatırılacak. 9-11 Kasım tarihlerinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik online olarak da izlenebiliyor. Etkinliğin ilk gününde Kilit Taşı = Z Kuşağı adını taşıyan oturumda Oksijen yazarı Levent Erden, Prof. Dr. Özer Sencar ve Fatih Altaylı konuştu. 

Oyunu etkileyebilecek kuşak

Levent Erden: 60, 70, 80 parametreyle insanların neredeyse robot resmini çizebileceğimiz bir durumda, 5-10 sene içinde doğmuş insanların dünyanın her yerinde aynı şekilde davranacağını düşünmek enayilikten bile ötedir. Kimse kusuruma bakmasın. Daha yaşlı insanları tehdit eden, onlara hiçbir şeyi anlamadığını gösteren insan topluluğunun adı ‘geanşler’. Onun için konuyu daha önce oy vermemişler, yeni oy verecekler gibi bir yere almayı, insanları yaşlarından dolayı ayırmaktan öteye götürmeyi daha doğru buluyorum. Hiç oy vermemiş 6 milyon kişiden bahsediyoruz. Bunların 2 milyonu belki belediye seçimlerinde oy verdi ama daha önce hiç böyle bir seçimde oy vermedi. 6 milyon dediğiniz de toplam oy sayısının yüzde 10’undan fazla. Hepsi bir adama verse eski usulde bile barajı geçiyor. Dolayısıyla çok büyük bir kitleden bahsediyoruz. Oyunun sonunu gerçekten etkileyebilecek birilerinden bahsediyoruz. Onların kavrayışı ne olur, bugün onu anlatmaya gayret edeceğiz. Hocam sizin bir sunumunuz vardı galiba, isterseniz onunla başlayalım.

Kilit taşı yeni seçmenler

Özer Sencar: Popüler kültürde kullanıldığı ve anlaşıldığı haliyle Z Kuşağı hem deve hem kuş gibi görünüyor. Z Kuşağı’ndan söz edenler gördükleri bir şeyi mi tarif ediyorlar, görmeyi bekledikleri bir şeyden mi söz ediyorlar, çoğu zaman anlaşılmıyor. Oturumun ismi Kilit Taşı = Z Kuşağı. Doğru olan şey Z Kuşağı’nın kilit taşı olması değil, şimdiye kadar yaşı nedeniyle oy verememiş seçmenlerin kilit taşı olacak olması. Daha önce oy vermiş seçmenler kilit taşı olmaktan çıkmış, toplumun rutin bir parçası haline dönüşmüş. Son bir yıl içerisinde yaptığımız ve kamuoyuyla paylaştığımız Türkiye’nin Nabzı araştırmalarını bir popülasyon haline dönüştürdük ve orada gençleri incelemeye çalıştık. Sunacağım bilgiler özellikle gençleri incelemek için yapılmış bir araştırmanın sonucu değil. 12 araştırmanın birleştirildiği bir topluluk. Bu topluluk 22 bin kişilik bir örneklemi oluşturuyor. Bu grubun içerisinde 5 bin genç var. Z Kuşağı ülke geleceğine dair karamsar.

Z Kuşağı toplumun parçası

“Her ay sorduğumuz bir soru var: Türkiye iyiye mi gidiyor, kötüye mi şeklinde. Türkiye genelinde iyiye gidiyor diyenlerin oranı yüzde 26. Z Kuşağı’nda yüzde 24. Kötüye gidiyor diyenler Türkiye genelinde yüzde 69, Z Kuşağı’nda 76. Z Kuşağı genele göre daha kötümser, daha ümitsiz ama dikkatinizi çekerim arada çok büyük bir fark yok. Yani Z Kuşağı toplumun bir parçası halinde. Ondan çok ayrılmış bir biçimde değil. Z Kuşağı’nı etkileyen ve bu endişeleri oluşturan faktörleri şöyle sayabiliriz: Ekonominin içinde bulunduğu durum, daralan refah, gelir adaletsizliği, eğitim ve istihdam arasındaki uyumsuzluk.”

Yüzde 65 gitmek istiyor

“Z Kuşağı göç ediyor. Yaptığımız araştırmada gençlerin yüzde 65’i imkan bulursa bir şekilde yurt dışına gitmek istiyor ve bu yurt dışına gitmek isteyenlerin yüzde 50’den fazlası Batı ülkelerinden bahsediyor. Rusya ve Çin’e gitmek isteyen yüzde 2-3 civarında. Türkiye, Avrasya’ya doğru yönelirken gençler Batı’ya doğru yüzünü dönmüş ve oraya gitmek istiyor. Z Kuşağı’nın bir diğer özelliği de siyasilere güvenmiyorlar. Siyasilere güven Türkiye genelinde yüzde 27. Z Kuşağı’nda yüzde 24. Hiç oy vermemişlerde yüzde 23. Yani oy vermemiş seçmenin yüzde 77’si siyasilere güvenmiyor.” 

Gerçek sorunlara ilgililer

“Z Kuşağı siyasete ilgisiz diye konuşuluyor. Eski kuşakların anladığı tarzda siyaseti sevmiyorlar ama dünyaya dair, gündelik hayatın gerçek sorunlarına ilgililer. İklim krizi, siyasi belirsizlik, savaşlar, gelir dağılımındaki adaletsizlik vesaire gençlerin daha çok gündeminde. Türkiye’deki siyasetle çok fazla ilgili değiller. Daha doğrusu Türkiye'deki siyasete kendilerini yakın hissetmiyorlar. Z Kuşağı’nın siyasi kimliği yok diye bir şehir efsanesi var. Biz bu bir yıllık araştırmada şunu görüyoruz: Kendisini dindar diye tanımlayan genel seçmen yüzde 26, Z Kuşağı’nda bu oran yüzde 25. Yani Z Kuşağı ile toplumun geneli arasında anlamlı bir fark yok. Kendisine muhafazakar diyenler yüzde 12’ye yüzde 12. Milliyetçi diyenler yüzde 19’a yüzde 18. Atatürkçü, seküler, laik diyenler yüzde 23’e yüzde 21. Liberal demokrat diyenler yüzde 7’ye yüzde 8. Dolayısıyla açıkça şunu görüyoruz, Z Kuşağı ile toplumun bütünü arasında çok küçük bir fark var. Anlamlı bir fark olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.”

Z Kuşağı’nın siyasi tercihleri

“Asıl ilginç olan noktaya geldik. Oy tercihlerini incelediğimizde genel toplumdan çok farklı değil. Hiç oy kullanmamış 6 milyon seçmenler arasında AKP diyen yüzde 17’yken CHP diyenler yüzde 19. Kararsızlar yüzde 32. Bu oran bir önceki sene yüzde 37’ydi. Yaşı 25 ve altında olup oy kullanmışlarda AKP diyenlerin oranı 17’den 24’e çıkıyor. CHP yüzde 18 oluyor. Kararsızlar ise yüzde 10. Bu kararı değiştirecek olan 25 yaş ve altındaki kişilerden oluşan Z Kuşağı değil, tamamen yeni seçmenler olacak yani. Z Kuşağı’nın en çok beğendiği siyasetçi tartışmasız yüzde 55’ten 47’ye düşse de Mansur Yavaş. Onu 54’ten 44’e düşen Ekrem İmamoğlu takip ediyor. Arkasından bir yılda yüzde 33’ten yüzde 40’a yükselen Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu sorusuna Erdoğan diyenler Türkiye genelinde yüzde 42, Z Kuşağı’na göre 38. Kemal Kılıçdaroğlu diyenler Türkiye genelinde yüzde 42, Z Kuşağı’nda yüzde 44. Erdoğan mı İmamoğlu mu sorusuna Erdoğan diyenler Türkiye genelinde yüzde 40, Z Kuşağı’nda yüzde 35. İmamoğlu diye yanıtlayanlar Türkiye genelinde yüzde 48, Z Kuşağı’nda yüzde 50. Erdoğan mı Yavaş mı denildiğinde Türkiye genelinin yüzde 36’sı, Z Kuşağı’nın yüzde 33’ü Erdoğan diyor. Yavaş diyenlerin oranı ise Türkiye genelinde yüzde 52, Z Kuşağı’nda yüzde 53. Dolayısıyla Z Kuşağı ile toplumun geneli arasında siyasi olarak çok ciddiye alınacak bir fark yok.”

Totaliter rejimler geliyor

L.E.: Z Kuşağı’nın ne olduğunu ben hala anlayabilmiş değilim çünkü aynı dönemde doğmuş olsalar da çok farklılık arz ediyor... Fatih ne diyorsun? Her yerde seçim oluyor ve her yerde acayip şeyler oluyor. Fransa’da Le Pen derken Zemmour çıktı. İtalya’da Meloni. İsveç’te yüzde 14-15'ler, Hollanda’da yüzde 20 küsurlar. Avusturya’da zaten idaredeler. Dünyada büyük bir gürültüyle otoriter, hatta totaliter ağırlıklı rejimler geliyor. Trump her şeye rağmen 73 milyon oy aldı, şaka değil. Bolsonaro kazara gitti ama yüzde 1.5’lik farkla.

Gençleri etkileyecek fikir üretilmiyor

Fatih Altaylı: Mesele doktrin. Popülist, otoriter liderler dışında genç nesilleri etkileyecek fikir üreticileri bulunamadı. Her yerde fikir üretimi çok düştü. Fransa’ya bakıldığında tutarlı, ne yapacağı belli olan tek politikacı Marine Le Pen. Doktrin olmayınca siyasette uzun süreli, kalıcı bir şey olmuyor. Aynı şey Türkiye’deki muhalefet için de geçerli. O yüzden de her yerde popülist liderlerin yükselişi kaçınılmaz. Ancak bunun yer yer bozulacağını da dün akşam gördük. Havayla tokalaşan, artık bunamaya başladığı açıkça görülen Biden, Trump’ın desteklediği 5 senatörün tamamının önüne geçirdi kendi adaylarını. Şimdi ABD’de Biden’ın tekrar seçilmesinden bahsediliyor. Konuştuğum ABD’li bir gazeteci Biden tekrar aday olacak dediğinde kürsüde altına kaçırmasını mı bekliyorsunuz dedim. Biden’dan başka aday olmadığını söyledi. Toplum artık siyasetçi üretmiyor. Eskiden hiçbir şey yapamıyorsa gazeteci yapalım çocuğu derlerdi, şimdi siyasetçi yapalım diyorlar. Boris çıktı, belediye başkanı olduğunda bu belediye başkanı mı olacak dedik. Adam başbakan oldu. Arkasından gelenler daha da felaketti.

Zafer Partisi ve CHP önde

“Siyasete ilgi azaldıkça, dünyada siyaset, eğitim ve kültür bakımından düşük düzeyli insanların işi haline geldi. Türkiye’de siyasi bir değişimden söz etmek ne yazık ki mümkün değil. 4 ayrı araştırma şirketindeki arkadaşlarımdan gençlerle alakalı sonuçlar aldım. Z Kuşağı'na bakınca toplumun genelinden çok da farklı bir durum yok. Ümit Özdağ’ın partisi kayda değer oy alıyor. Niye? Marine Le Pen’le aynı nedenden dolayı. Söylediklerinin doğru olup olmaması değil, net olması önemli. CHP de biraz daha önde. HDP’ye gelince medya HDP'nin ortaya çıkmasını ne kadar engellerse gençler bu partinin ne yaptığını fark etmiyorlar. Bunlar entelektüel düzeyi düşük olan gençler. Buna mukabil ‘beyaz Türk’ diyebileceğimiz gençlerde anne babalarına oranla HDP’ye verilen oy oranı yüksek. Özellikle büyükşehirlerde dönem dönem yüzde 6’yı buluyor.”

Kararsız oranı daha fazla

“Gençler gelecek, her şey değişecek demek doğru değil. Gençler anne babalarının doğrularını ya da yanlışlarını aynı şekilde ediniyorlar. Sadece kararsız oranı daha fazla. Siyasi partiyi bırakmak sigarayı bırakmak ya da türbanı bırakmak gibi bir şey. Geçenlerde türbanlı genç bir arkadaşla konuştum. Türbanını çıkarmayı çok istediğini söyledi. Ben de neden çıkarmıyorsun dediğimde 15 yıl hata yaptığımı düşünmek istemiyorum dedi. Oy tercihinin değişmesi de böyle. Hata yaptım yanlış partiye oy verdim demek oy değiştirmekten daha zor. Gençlerin tercihleri biraz daha kolay değişebiliyor. CHP ve Zafer Partisi'nin önde olmasıyla birlikte diğerleri ya seçmenleri kadar, mesela AKP, ya da normal seçmeninin altında, mesela İYİ Parti. O yüzden gençlere güvenerek hata yapmayın.”