22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 25.06.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

Nikahta keramet kalmadı

Türkiye’de evlenenlerin sayısı 6 yılda yüzde 20 düşerken, evlilik yaşı da 30’lara kadar yükseldi. Bazısı korkuyor, bazısı bekar hayatından ödün vermek istemiyor. Sonuç olarak gençler, evliliği artık belli bir yaşta yerine getirilmesi gereken zorunluluk olarak görmüyor
Nikahta keramet kalmadı
Yusuf Akcakaya
[email protected] Artık gençlerin hayallerini beyaz gelinlik ya da pembe panjurlu ev süslemiyor. Türkiye’de evlenenlerin oranı yıldan yıla düşerken, evlilik yaşı da 30 yaşına kadar yükseldi. TÜİK’in verilerine göre 2015 yılından beri evliliklerde düzenli düşüş görülüyor. 2015’te 602 bin 982 evlilik yapılırken, bu rakam 2020’de 487 bin 270’e geriledi. Diğer taraftan 21 yıl önce ilk evlenme yaşı erkeklerde 26, kadınlarda 22.7 iken; 2021 yılında ise erkeklerde 27.9’a kadınlarda 25.1’e çıktı.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da gençlerle bir araya geldiği Babalar Günü’nde bu duruma sitem ederek “Şimdi şöyle bir moda başladı, 30 yaşından önce ne erkekler ne kızlar evleniyor’’ dedi. Ardından da klasik tavsiyesini verdi: “En az 3 çocuk yapın.” Peki gençler neden evlenmiyor ya da evlenmek için 30 yaşına kadar bekliyor? Bu soruyu uzmanlar ve gençlere yönelttik.

Deneyim yaşamak için evliliği erteliyorlar

Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü "19. yüzyılda başlayan modernleşme süreci, başta Batı olmak üzere tüm dünyada etkisini gösterdi. Bu değişim ve dönüşümler aile ve evlilik kurumunda da yaşandı. Türkiye bağlamında da, 1950’lerden sonra hızlanan kentleşmenin etkisini görüyoruz. Kırsal yaşamı kente taşıyan bu insanlar, eski hayatlarını sürdürdü. Kente göçen ilk iki nesilde 1990’ların ortalarına kadar bunlar bariz biçimde görüldü. Ancak kente göçen üçüncü nesil ile birlikte bu bağlar kırıldı; birey olmak aile üyesi olmanın önüne geçti. Aile dışına çıkıp kent hayatına dahil olmaya başlayan kişiler, kentin yaşam tarzını benimsedi. Kontrollü ve müreffeh bir yaşam arzusu yükseldi. Bu arzu, evlilik ve aile kurma isteğinin önüne geçti. Gençler eğitim kurumlarında daha uzun yıllar geçirmeye başladı. Kariyer ve statü arayışına girdiler. Kadın-erkek ilişkileri özgürleşti, flört eden insanların evlenmesi kırıldı, bireyler otonomlaştı. Bu değişim Y kuşağı ile birlikte başladı. 2010’lu yıllardan itibaren ise bu kuşağın hayata bakışındaki değişimler, evlilik yaşındaki yükselmenin hızlanmasına sebep oldu. Bunların yanında, yine o yıllardan beri artan sosyal medya kullanımı bireyler için farklı hayatları görünür kıldı. İnternette sosyalleşebilme, yaşam tarzını etkileyen diğer bir faktör oldu. Böylece Y kuşağı için haz çok önemli bir etken haline geldi. Artık deneyim yaşamak, dünyayı görmek istedikleri için evlilikleri erteliyorlar."

‘Birlikte yaşamak için evlilik şart’ algısı zayıflıyor

Prof. Dr. Demet Lüküslü, Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü "Evlilik yaşının yükselmesinde üç ana sebep sayabiliriz. İlki, kentleşme sürecinin devam etmesi ve bunun doğurduğu sonuçların yaşama yansıması. İkincisi ekonomik imkansızlıklar; özellikle gençlerin geç evlendiği Ortadoğu toplumlarında bu problem öne çıkıyor. Üçüncüsü ise ‘gençliğin uzaması’ adını verdiğimiz durum.  Örgün eğitimde kalma yılının uzaması, iş hayatına atılımın daha geç yaşlara bırakılması gibi sebepler gençliği uzatıyor. Birçok gencin ‘Annem, babam şu anki yaşımda beni doğurmuşlardı’ sözleri bu gerçeğe dayanıyor. Bir yandan ortalama insan ömrü de uzuyor tabii; 100 yıl önce 40 yaşındaki biri yaşlı iken bu yaş şimdi 70’lere dayandı. Başka bir sebep olarak ise insanların birlikte yaşama biçiminin değişmesi söz konusu. Bu, muhafazakar gençler için çok söz konusu olmasa da, gençler giderek artan oranda partnerleriyle bir yaşam sürmenin tek yolunu evlilik olarak görmüyor."

Sosyal medya tarafların beklentilerini artırdı

Hümeyra Ergül, Klinik Psikolog-Evlilik Terapisti Evlenmenin önünde obsesif kompülsif bozukluk, uçta mizaç özelliği gibi patolojik sebepler yer alıyor. Bunun yanında mükemmeliyetçilik de önemli bir neden. Kişi, mükemmeliyetçiliğiyle beraber kararsızlaşıyor, kararlarını erteliyor. Bir yaştan sonra aradığı özellikler de artıyor, bulamadığında ise ‘Bu da olmasın, zaten böyle keyfim yerinde’ diyor. Başka bir sebep ise düşük özgüven. Özgüveni düşük birey, beğendiğinin yanına kendini yakıştıramıyor. Diğer önemli bir neden ise erkeklerin cinsiyet eşitliğine bakış açısı. Erkeklerde eğitim seviyesi yüksek olmasına rağmen bazı ataerkil davranış ve düşünceler devam edebiliyor. Kadınlar da bu tavırdan korktuklarından evliliğe karşı ön yargılı oluyorlar. Sosyal medya kullanımının etkisini de birçok danışanımda görüyorum. Sosyal mecralarda görülen hayatlar, kişisel beklenti ve hayallere dönüşüyor. Ancak bu beklentiler gerçekçi değil. Aynı zamanda, imkanların gelişmesiyle birlikte kadının erkeğe, erkeğin kadına ihtiyacı giderek azalıyor. Bireyler tek başlarına seyahat edebiliyor, sosyalleşebiliyor... Böyle olunca evlilik ilişkisi olmadan da yaşam sürebiliyorlar. Önceden ‘evde kalmış, evlenmemiş’ gibi terimler varken bugün bu kişiler için ‘tercihen bekar’ terimi de kullanılır oldu. Bekarlık, kötü bir birliktelikten iyi diye düşünüyorlar.”

İmza atması kolay, boşanmak çok zor

Bahar Tuncel (32), Stilist "Türkiye’de dinle bütünleştirilmiş cinsiyetçilik söz konusu. Belki Avrupa’da olsam daha farklı düşünebilirdim ama burada evlenmek istemiyorum. İnsanlar ne kadar kendilerini geliştirmiş olduklarını iddia etseler de öyle değiller. Bunun sebebi de bahsettiğim cinsiyetçi anlayış. Erkekler bu toplumun içerisinde o ataerkil kodlarla büyüyorlar. İlişkilerde kadınlar eziliyor, gösterdiği tutumu karşı tarafta bulamıyorlar. Yani kendimizi kıymetli hissedemiyoruz. Bu sebeple evliliğe iyi duygular besleyemiyorum. Çevremde evlenen birçok kişi bu kurumu bir ‘evcilik’ olarak görüyor, kendine ciddi bir sorumluluk yüklendiğinin farkında olmuyor. Evlilikteki sorumluluklardan anladıkları düğün yerinin seçilmesi, gelinliğin beğenilmesi vesaire. ‘Gelinlikle ne güzel fotoğraflar çektiririm’ diye düşünüyorlar. E, sonra? Sonrasında masal bitiyor, ‘Böyle hayal etmemiştim’ demeler başlıyor. Evlilikle birlikte karşı tarafın o güne kadar göremediğiniz taraflarını görüyorsunuz. İmza atması kolay ama boşanması çok zor; mal paylaşımı, çocukların durumu... Tüm bunlar evliliğe olan önyargımı arttırdı. Bahsettiklerim olmasa evlenmeyi düşünebilirdim. Tabii bu da toplumsal baskı nedeniyle olurdu, insanları susturmak için. İdealim, istediğim insanla evlenmeden bir arada olabilmek."

En ucuz düğünün bile maliyeti çok yüksek

Eray Karadeniz (30), Oyuncu "Evlilik kelimesinin getirdiği sorumluluklar insanı korkutuyor. Bekarken yaşadığın gibi olmamanı gerektiriyor, eski ben olabileceğimi düşünmüyorum. Kendimden çok basit bir örnek vermek isterim. Şu anda ilişkide olduğum kız arkadaşım hayatıma girmeden önce bir karar vermiştim. Arabamı sattım, borca girip hayalimdeki arabayı aldım. Nasıl yapabildim bunu? Çünkü bir sorumluluğum yok, ev geçindirme derdim yok. Çocuğum yok... Ancak evlilikte bunu yapmaya cesaret edemezdim. En ucuzundan, en gösterişsizinden bir düğün yapsanız, nikahınızı belediyenin nikah sarayında kıysanız dahi büyük bir maliyeti var. Bu durum bana ve bence birçok erkeğe ‘Bu maliyetlere nasıl yetişeceğiz?’ diye düşündürtüyor. Bir zorunluluk olmasa evlenmeden devam ederdim. Sosyal medya var, sosyalleşme ortamları var. Eskiden yalnız yaşamayı düşünenler yoktu, cinsellik için, sevişmek için evleniyordu insanlar. Bir engel de çocuk sahibi olmak. ‘Çocuk istemiyorum’ anlamında değil bu. Hayatın ne getireceğini bilmiyoruz, belki boşanacağız. Çocuk ne olacak sonra?"