09 Temmuz 2025, Çarşamba
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 01.07.2025 15:58 | Son Güncelleme: 01.07.2025 16:36
Makaleyi sesli dinle • 31:32

Özel, İBB operasyonlarının 100. gününde konuştu: Hepiniz işlediğiniz suçlarla deftere kaydediliyorsunuz

CHP lideri Özgür Özel, İBB operasyonlarının 100. gününde yaptığı konuşmada gündemde yer tutan karikatür gerilimiyle ilgili de konuştu. Özel, "Hepiniz susarken Mavi Marmara’ya destek karikatürü çizen Leman’dır. O Leman hepiniz susarken, İsrail’e ticarete karşı cephe alan Leman’dır" dedi
Özel, İBB operasyonlarının 100. gününde konuştu: Hepiniz işlediğiniz suçlarla deftere kaydediliyorsunuz
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Demokrasi ve adaletin 100’üncü kara gününde '100 karası'” toplantısında konuşma yaptı. 

Özel'in konuşmasının satırbaşları şöyle: 

“Sandıklar açılıp, oylar sayılırken; Ekrem Başkanımızı ve arkadaşlarımızı demir parmaklıkların arkasına koyup üzerlerine demir kapıları kapattılar. İşte bugün o tutuklamanın 100’üncü günüde bir aradayız. 100 günde ne yalanlar ne iftiralar attılar. ‘1 ay sonra birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız’ dediler. Balyoz’da, Ergenekon’da, İstanbul seçimlerinin iptalinde hangi kumpasları kurdularsa o kumpasların bir benzerini kurdular. İnsan hafızası hem kuvvetli hem zayıf... Unutmamamız gerekenleri unutmuyoruz ama bazen unuttuklarımız da unutmamak gerektiği noktada bir kenarda duruyor. Şimdi, hepimizin bildiği ama izlerken ‘Bu kadar mıydı ya’ diyeceği bir videoyu hep beraber izleyelim.”

"Önce muhatabı doğru belirleyelim. Muhatabın şöyle bir ümidi var. Biz, ‘Gün gelecek, AKP, halka hesap verecek’ deyince; diyorlarmış ki kendi aralarında ‘Çok iyi oluyor. 12,5 milyon üyemiz var. Bunlar böyle deyince bu üyeler, CHP gelirse huzurum kaçar, evladım işten çıkar, torunum mülakata girmişti, kazanmıştı, biz o yüzden öyle olsun diye AK Parti’ye kaydolmuştuk. Ya da muhtar topladı kimlikleri AK Parti’ye kaydetti. Benden de hesap sorulacak.’ Buradan, televizyonları başından bizi dinleyen AK Parti’ni tüm üyelerine sesleniyorum: Hesap verecek olan bu memleketin namuslu, çalışkan, yoksul, her ne sebeple olursa olsun AK Parti’ye kaydolmuş, kaydedilmiş üyeleri değil; bize bu zulmü yapanlardır. Meselemiz onlarladır, milletimizle değildir.

"İnsan içine çıkamayacaklar, siz iftiracılarsınız"

Muhatap, belli. Ona sesleniyorum: Ey Erdoğan! Bundan 2 ay önce, 3 ay önce, 100 gün önce, demiştin ki ‘1 ay geçsin, birbirlerinin yüzüne bakacak, ailelerinin gözünün, içine bakacak halleri kalmayacak. Atılacak iftiralara, yalanlara, gizli tanıklara, ailelerin birbirine düşmesine güveniyordun. Bak, bu meydanda, salonda hep beraberiz. Biraz önce ülkenin dört bir yanında olduğu gibi. Buradan, ben bu salonu dolduranların gözlerinin içine, Ekrem Başkan’ın değerli eşinin gözlerinin içine, ailelerin gözlerinin içine, Türkiye’nin gözlerinin içine bakarak söylüyorum: ‘Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımız masumdur. Atılanlar iftiradır. İnsan içine çıkamayacaklar, siz iftiracılarsınız. Biz, buradayız, hep birlikteyiz!"

"Ekrem Başkan, sosyal medya hesabından sesini duyuruyor diye sosyal medya hesabını kapattılar. Fotoğraflarını, pankartlarını, afişlerini toplattılar. Oysa İstanbul’un son seçilmiş, halen daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ünvanını taşıyan kişisi, Ekrem İmamoğlu’dur. Tutuklu olduğu için yerine grubumuzdan bir vekil seçilmiştir. İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı geri dönen kadar onun görevine vekalet etmektedir. Oysa seçilmiş kişinin resmini, belediyenin panolarından, sesini seyahat edilen metroların vagonlarından kaldırmaya çalışanlara buradan söylüyorum: Yasaklamalarla, resim indirmeyle, ses kısmayla, bu milletin gönlünden Ekrem Başkanı sökemezsiniz. Yenileceksiniz. Bütün resimleri indirseniz, pankartları toplasanız, bütün sesleri kıssanız da günü gelecek Ekrem Başkan’ın bir vesikalık fotoğrafına yenileceksiniz.

"Hiçbir iddialarını ispat edemediler"

100 gündür, hiçbir iddialarını ispat edemediler. Boş dosyalar ellerinde patlayınca itirafçı aramaya başladılar. Ailelere, evlatlara, eşlere saldırıyorlar. ‘Para bulacağız’ diye küçük bir çocuğun kumbarasına el koydular. Bir kızımızın kulağındaki küpeyi alıp onu altın sanıp sökmeye kalktılar, kulağına dedektör tuttular. Bir tutukluyu, Kandıra Cezaevi’nden Çağlayan’a, rızası ve haberi olmadan, ailesi bilmeden, avukatı çağrılmadan götürdüler. Psikolojik baskı, sosyal işkence, tehdit ve ‘Avukatım nerede’ deyince, ‘Onun yanında rahat konuşamıyorsun. Biz seni sorguya değil sohbete çağırdık. Bu sohbetin sonundan özgürleşerek ayrılabilirsin’ dediler.

“O iftira çukuruna düşmeyenlere selam olsun”

"Ekrem Başkan'ın gencecik, pırıl pırıl avukatını görevini yapıyor diye aleyhte verilen ifadeleri, iftiraları edinmeye çalışıyor diye savunma bütünlüğü oluşturmaya çalışıyor diye aldılar, içeriye tıktılar. Bir MASAK raporunu, hallaç pamuğu gibi attığı için, bir babaya, bir evlada atılan iftiraları ortaya çıkardığı için MASAK'a ve savcıya suç üstü yaptığı için anlatamasın diye içeriye koydular. Bir tutukluyu, ifadeye götürdükleri sırada eş zamanlı eşini de gözaltına alıp tutukluya, 'Eşin de gözaltına sevk. Burada iyi bir ifade verirsen akşam evde buluşursunuz' deyip 'İyi ifade vermezsen eşini de tutuklayacağız. Evlatlarına kim bakacak' diyecek kadar hadsizleşebildiler. Ekrem Başkan'ın, evladını, babasını kumpasa dahil etmeye çalıştılar. Hasan İmamoğlu'nun evinin önündeki bahçeyi köstebek gibi kazdılar. Olmayan parayı, boş tarladaki kör kuyularda aradılar. Aslında o kuyulara kararmış vicdanlarını gömdüler. Tutuklanan arkadaşlarımızı uzak cezaevlerine sürdüler. Avukatlarından, ailelerinden uzaklaştırdılar. Yaşlı annelerinin, babalarının ziyaretinden mahrum ettiler.

Gözaltındaki arkadaşlarımızı, iki yanlarına birer polis sıraya dizerek, ellerini önlerinde bağlayarak, devletin polisine görüntülerini çektirip medyaya servis ettiler. Darbe dönemlerinde yaşanan ayıbı, 2025'te yaşattılar. Tutanakta, ‘Kasada mermi bulunmuştur’ yazıyor. TRT çıkan dolarları gösteriyor. ‘Kasada, belediyenin mührü bulunmuştur’ yazıyor. TRT euro çıkartıyor. Buna itiraz edince, ‘Böyle bir arama tutanağı yok, altında imza var. Kasalardan para çıkmadı’ deyince; ‘Elimizde görüntüler yoktu. Stoktan video kullandık. Kusura bakmayın’ dediler. Bu stok videoyu size kim yolladı? Boş kasaya rağmen ‘Basın görüntüleri’ kim dedi biliyorum. Bu görüntüyü yayana da o talimatı verene de diyorum ki Seçime kadar bekle, ulan. Seçime kadar bekle. Özgür Özel, neyine güveniyor? Millete güveniyorum ulan. Millete güveniyorum. Millet başka güvenecek kim var? Millete güveniyorum, millete."

 

"Aziz İhsan Aktaş diye birisi, girmediği yer, girmediği ihale yok. Ne eksik kalmış Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne Sayıştay, ne Trabzon Büyükşehir Belediyesi, ne Isparta Belediyesi. 20'den fazla büyük üniversite, devlet hastanesi, şehir hastanesi, neredeyse bakanlıkların hepsi. Hepsinde Aziz İhsan Aktaş var. Bunu aldılar, içeriye koydular. Sadece Beşiktaş'la Esenyurt'la ilgilendiler. Kendisini içeride tuttular ve bu kişiyi, ‘Suç örgütünün başı’ olarak tanımladılar. Sonra kendisinden bizim pırıl pırıl arkadaşlarımızı karalayacak bir ifadeyi alınca onu serbest bıraktılar. Öyle bir noktadayız ki düşünün, bir suç örgütünün lideri suçu itiraf ettiği için dışarıda şoför, sekreter ve konuyla ilgisi olmayan arkadaşlarımız içeride. Bunlar adaleti yere çalıp menfaati baş tacı edenlerdir. Günü gelince masum arkadaşlarımız gibi haksız, hukuksuz, işkenceye muhatap olmayacaklar ama yargının önünde mutlaka hesap verecekler.

Soruşturma, ne kadar saçmaysa sorular o kadar komik, soranlar o kadar aciz, yanıtlayanlar o kadar masumdur. Eski İBB Genel Sekreterine Ekrem İmamoğlu ile niye bu kadar çok telefonda konuştuğunu sordular. İBB Kamulaştırma Müdürü Fatih Özçelik'in evinden iki yarım, iki çeyrek, üç gram altın çıkmıştı. Bunları kimden rüşvet aldın diye sordular. Sünnet takısından yolsuzluk çıkarmaya çalıştılar."

“Bilhassa kadın tutuklulara inanılmaz bir psikolojik şiddet var”

"Medya AŞ'nin önceki genel müdürü İpek Elif Atayman... Avukatlarına haber vermeden kelepçeli ellerine bir kumanya, bir parça ekmek tutuşturularak; bilekleri morarana kadar 7,5 saat süreyle Afyon'a sevk ettiler. Vardığında bir ranza bile vermeden yerde yatırdılar. Eşyaları çöp torbasında arkadan geldi. 80 yaşındaki babası ve oğlu bunu duyup, Afyon'a gidince 7 saat yolculuğun sonunda, ‘Sistem hata verdi, gelecek hafta gelin görüştüremeyiz’ deyip geriye yolladılar. Fatoş Pınar, Medya A.Ş.'nin son Genel Müdürü. Ömrü boyunca dünyanın en iyi şirketlerinde en üst düzeyde görevler yapmış. Müthiş bir finansçı. 8 yıldır dünyanın en büyük bankalarının birinin Türkiye'de başında. Alınmış, getirilmiş, en iyi görevleri icra etmiş. Ne suç, ne hata, ne kusur. Ama kendisini alıp Ekrem Başkan'a ‘İftira at, şartnameyi onun istediklerine göre düzenledim’ dediler. Dedi ki ‘Biz işin teknik tarafındayız. Ne gerekiyorsa onu yaparız, ne gerekiyorsa onu yazarız. Bir firma ismi duymadım, bir telkin gelmedi. En iyisine verdik, en iyi hizmeti aldık. Ben bunu yapamam’ dedi. ‘Yapamazsan Düzce 288 kilometre’ dediler. 40 kişilik koğuşa 62’nci kişi olarak sevk ettiler. Yerlerde yatırdılar. İki evladı var, eşinden ayrı. Yaşlı anne babası 84-86 yaşında, evlatları orada. Ve her seferinde ‘İftira at evlatlarına kavuş’ diyorlar.

Ceyda arkadaşımız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Medya A.Ş. Etkinlik Koordinatörü. İBB'den ayrılalı çok olmuş. Emekli... Hakkındaki suçlamalarla ne tarih tutuyor, ne belge tutuyor. Sadece gizli tanık, yanlış dönemin çalışan listesi önüne konulduğu için iftira atarken onun da ismini söylediği için halen tutuklu tutuluyor. Bilhassa kadınları ve çok sayıda tutukluyu, ara ara çağırıp iftira atmalarını hala daha zorluyorlar ve psikolojik işkence uyguluyorlar. Buradan söylüyorum: Suç işliyorsunuz. Kul hakkına giriyorsunuz.”

“İşlediğiniz suçlarla o deftere kaydediliyorsunuz”

“İnsanlara sırf ‘İmamoğlu'nu suçlasınlar, belediye başkanlarımızı suçlasınlar’ diye elinizde olmayan kanıtları üretebilmek için eziyet ediyorsunuz” diyen Özel, şöyle konuştu:

"Evlatlara, eşlere, ailelere dokunmak örfte yok, törede yok. Ama and olsun ki başaramayacaksınız. And olsun ki kazanamayacaksınız. And olsun ki bu kötülüğün hesabını er ya da geç vereceksiniz. Şerefli yargı ve emniyet mensuplarımızı bir kenara koyarak, bu cuntanın üyelerine ve talimat verdiklerine sesleniyorum: Özgür Özel'in değil ama adaletin er ya da geç açılacak bir kara kaplı defteri vardır. Hepiniz işlediğiniz suçlarla o deftere kaydediliyorsunuz. Siz yüce Türk adaletini kirlettiniz. Bu devleti lekelediniz. And olsun ki gün gelecek o defter açılacak. Hepiniz bunun hesabını teker teker vereceksiniz.

Şimdi Erdoğan, gençler de gülüyor öyle söyleyince, Erdoğan, yurt dışına çıkışımı fırsat bilmiş. Ben yokken onu men ettiğim bir işe girmiş. Ne diyordu? ‘Ahtapot’ diyordu. Ne diyordu? ‘Kolları orayı burayı sarıyor’ diyordu. Ben ona ‘Ben sana ahtapotu göstereceğim’ deyip de gerçek ahtapotu gösterince suspus oldu. ‘Ahtapot dersen izleyeceksin’ dedim. Ben yokken yurt dışındayken bir cümlenin içinde ‘Hızlı hızlı ahtapot’ demiş. Radara girdin Erdoğan. Yakalandın. Ahtapot filminin son versiyonuyla hep birlikte milletin karşısına çıkalım bakalım.”

"Sen geçmişte Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının savcısıydın"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Demokrasi ve Adaletin 100. Kara Gününde "100 Karası” toplantısında şunları kaydetti:

"Erdoğan'a bir kez daha seslenirim ki; sen geçmişte Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının savcısıydın. Sen o zaman Zekeriya Öz'lere kefil oldun. Ben kahraman askerlerimize, Mehmet Haberal'a, Mustafa Balbay'a, İlker Başbuğ'a kefil oldum. Senin kefil olduğun Zekeriya Öz 15 Temmuz sürecinde bu ülkeden sıçan gibi kaçtı gitti. Benim kefil olduklarım alınları açık, başı dik aramızda dolaşıyorlar. Benim kefil olduklarım şimdi insanlığın gereğini yapıyor. Ama Erdoğan çıkmış o gün ne söylüyorsa bugün yine aynı kefaleti aynı cesaretle ve aynı çıkarcılıkla, siyaseten birilerini karamak için bir savcıya verdiği görevi sanki hukuka dair bir şeymiş gibi yaparak kullanmaya çalışıyor. Dönüp dolaşıp bazen de bana şöyle sesleniyor; 'Özgür Özel gel etkin pişmanlıktan faydalan Ekrem'e sırtını dön. Arkadaşlarına sırtını dön. Ailelerine sırtını dön. Gel burada partinin başında otur' diyor. Beni partime yapılan yargı kumpasıyla CHP'nin yargı eliyle dizayn etmek istediğini itiraf ederek partinin başında kalmayı bana rüşvet teklif edip partiye çökmeyi partide butlan yapmayı, partiye kayyum koymayı tehdit unsuru yaparak arkadaşlarımı terk etmeye zorluyor. Kendisine cevabım şudur; öyle CHP'de gerçek Cumhuriyetçilerde menfaat için, makam için, arkadaş satacak, etkin pişmanlık yapacak kimse yok. Ama senin son pişmanlığın fayda etmeyecek Erdoğan. Makam mevki gözetmeden başıma ne gelir demeden ya da buradan bir fırsat nerelere giderim, ne imkanlar bulurum demeden davasına sahip çıkanlara, arkadaşlarına sahip çıkanlara, namuslu insanlara sahip çıkanlara selam olsun, gerçek CHP'liler, onlardır, hepsinin alnından öpüyorum.

"Bundan sonra Mehmet Şimşek'in ne Türkiye'de ne dünyada itibarı yoktur"

Bozuk düzende sağlam çark olmaz. 19 Mart darbesiyle krizdeki ekonomiyi hepten dibe batırdılar. Bu darbe bölgemizdeki gerilimler yoğunlaşırken yapıldı. Darbenin mali ayağı olup, finansmanı sağlayan kişi ise rasyonel politikalara dönüş sözüyle gelen ama Türkiye'yi Avrupa'nın en fakiri haline getiren Mehmet Şimşek oldu. Mehmet Şimşek'in ne Türkiye'de ne dünyada itibarı yoktur. Onun peşini bu leke bırakmaz. Onun peşini Özgür Özel bırakmaz. MASAK'a hazırlattıkları raporlar çarpıtma ve hatalarla dolu. Birinci MASAK raporu bir torba peçete kadar değersizdir.

İkinci MASAK raporuna bel bağladılar. 44 gün aradılar, taradılar 181 sayfa rapor yazdılar. 181 sayfanın sonunda örneğin Ekrem Başkan'ın evladına yurt dışına para kaçırdı diye iftira atmışlardı. O raporla bir hareket dört kez, sekiz kez farklı farklı yazılmış. Avukat Mehmet Pehlivan bunları dakikalar içinde buldu. Koştu geldi. Ekrem Başkan'ın oğlu konusunun şu şekilde bir gerçekliği var. Aylardır yurt dışında bir şirkete ortak olmak için babadan para istiyor. Ekrem Başkan 'Benim orada batırılacak param yok. Varsa paran yaparsın. Ben sana bu konuda para vermem' diyor. Annesini ve dedesini ikna ediyor. Annesinin neyi bozdurduğu, dedesinin 17 yıllık mevduat hesabından vadesi dolduğu gün çekip de torununa verdiği parayı yurt dışına kaçırılan rüşvet parası diye gösterecek haysiyetsizliğe giriştiler. Rapordaki bütün hataları ortaya koyup MASAK'a itiraz eden Mehmet Pehlivan'a 'Yapay zekayla çalışıyoruz, bazen böyle hatalar yapıyorlar' dediler. Ayağıyla giden Mehmet'imizi tuttular ve Çorlu'da cezaevine koydular. Mehmet'in masumiyetine de Ekrem Başkan'ın evladının masumiyetine de Özgür Özel kendi namusu kadar kefildir. Bu kadar söylüyorum.

"100 günlük fatura 150 milyar dolar 6 trilyon lira olarak hesaplanmıştır"

Kişilerin birikimlerine, malına, mülküne, hukuksuzca el konmuştur. Uzun süredir ekonomide hakim olan güven kaybı bu yüzden derinleşmiştir. Milli iradeyi gasp etmek isteyenler, halkın parasını da gasp etmişlerdir. Darbenin ekonomideki hesabının akıl almaz boyutlara ulaştığını maalesef bağımsız ekonomistler teker teker teyit etmektedir. 100 günlük fatura 150 milyar dolar 6 trilyon lira olarak hesaplanmıştır. Ekonomiye ilk şok Türk lirasındaki değer kaybıdır. Merkez Bankası bugüne kadar 60 milyar dolar rezerv satmıştır. Darbenin ilk faturası 2,4 trilyon liralık kamu zararıdır. Ekonomide son 34 yılın en büyük yabancı sermaye çıkışı yaşanmıştır. Borsada panikle 1,5 trilyon liralık değer kaybı yaşanmıştır. Türk lirası 19 Mart günü yüzde 4, bugüne kadar yüzde 8 değer kaybı yaşamıştır. Türk lirasına güven erozyona uğramış paramızdaki değer kaybı iğneden ipliğe her şeyin fiyatına yansımıştır. Darbeden önce asgari ücret dört çeyrek altın alırken bugün üç çeyrek altın alabiliyor. Darbeden önce en düşük emekli maaşı iki buçuk çeyrek altın alırken bugün bu iki çeyreğe düşmüştür. Darbe asgari ücretliye bir, emekliye yarım çeyrek altına mal olmuştur. Halkımız 19 Mart'la çok daha yoksul hale gelmiştir. Ve iç ve dış borçlar ile yandaşa ödenen kamu özel iş birliği garantileri yükselmiş, darbeyle kamunun mali yükünde 2.4 trilyon lira artış yaşanmıştır. Henüz kazanılmamış parayı dahi gasp ettiler.

"Kamu finansmanında vatandaşın vergi yükü daha da ağırlaştı"

Kamu finansmanında vatandaşın vergi yükü daha da ağırlaştı. 19 Mart öncesi yüzde 40'a inmesi beklenen politika faizi yüzde 46'ya fırlamıştır. Kobiler, esnaf yüzde 70'le borçlanmaktadır. Ekonomiyi bu hale getirenler faizi indiremeyenler ülkeyi bu durumdan çıkaramazlar. Döviz kredi borcu ve ekonomideki sarsıntının büyüme etkisiyle, özel sektöre doğrudan 1,2 trilyon liralık yeni bir faturanın çıkmasına sebep oldular. Millet yüksek faize mahkum edildi. Ne enflasyon düşüyor ne faiz düşüyor. Çarklar durdu. İflaslar arttı. İstihdam azaldı. İflas ve konkordatolar beş ayda bir yıl önceki rakamlara ulaştı. 2024'te 12 aydaki iflas kadar beş ayda iflas. 12 aydaki konkordato ilanı kadar beş ayda konkordato ilanı yaşandı. 19 Mart'ın ardından işsizlik yüzde 32 ile  son on yılın en yüksek noktasına ulaştı. 13 milyon işsizimiz beş milyon ev gencimiz var. 100'üncü günde altı trilyon liralık ekonomik hasar öyle bir paradır ki 100 günlük fatura Avrupa'dan satın almaya çalıştığımız Avrupa'nın vermekte ayak sürdüğü Türkiye'de yaşanan 19 Mart darbesinden sonra askıya aldığı Eurofighter'lara Türkiye'nin ödeyeceği toplam paranın 15 katıdır.

6 Şubat depremine ‘asrın felaketi’ diyoruz. Depremdeki maliyet 100 milyar, bu darbenin maliyeti 150 milyardır. Deprem maliyetinin 1,5 katıyla muhatabız. 86 milyonun her birinin cebinden 70’er bin lira para çıkmıştır. 86 milyon her birimiz cebimizden 10’ar çeyrek altın kaybetmiş durumdayız. 100 günlük bu maliyetle neler yapılabilirdi? 13 milyon işsizimize 40’ar bin lira maaş bağlanabilirdi. Kredi alan 1,7 milyon öğrenciye 3 bin lira değil, aylık 73 bin lira kredi bağlanabilirdi. 39 milyon vatandaşın tüm kredi kartı borçları silinebilirdi. 2 milyon esnafın her birisinin borçları silinebilir, her birine 2,5 milyon lira hibe verilebilirdi. Kayıtlı 2,3 milyon çiftçinin tüm borçları kapatılır, borcunun iki katı kadar hibe kredi verilebilirdi. Sosyal yardım alan 6 milyon haneye 83’er bin lira maaş bağlanabilirdi. Harcanan bu para… ‘Asgari ücreti 30 bin lira yapın’ diyoruz, ‘Kaynak yok’ diyorlar. İhtiyaç duyulan kaynağın tam 120 katıdır. Asgari ücrete zam için bulunamayan kaynağın tam 120 katıdır. Hesap ortadadır. Bu darbeyi yapanlar, milletin ekmeğini çalanlardır. Bu darbeyi yapanlar ekonomik krizi dış güçlere, hayali düşmanlara bağlayanlar bilsinler ki bu milletin sofrasının düşmanı 19 Mart darbecileridir.

"Birileri adaleti katletmeye devam ediyorlar"

100 günlük adaletsizliği konuşmak üzere buradayken, bu sabah aniden İzmir’de ortaya çıkan yeni bir operasyonla uyandık. Artık adaletsizlikler bitsin, demokrasiye dönülsün diye beklerken, birileri adaleti katletmeye devam ediyorlar. İzmir’de il başkanımız, önceki büyükşehir belediye başkanımız dahil 150’den fazla kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Bu milleti 100’üncü kara güne şafak baskınıyla uyandıranların bir amacı, sadece kendi gördükleri o hayali ahtapota milleti inandırmaya çalışırken; diğer taraftan 100’üncü gün mücadelemizi, etkinliğimizi, akşamki Saraçhane birlikteliğimizi engellemek, bizi paralize etmek, dikkati İzmir’e çekmek, buradakileri unutulmaya terk etmek hesabı vardır. Ama buradan bütün Türkiye’ye ilan ediyorum ki bugün 100’üncü kara gün. İstanbul mücadelemizin 104’üncü günüdür, İzmir mücadelesinin birinci günüdür. İzmir’de operasyonun İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ihbarıyla yapıldığı gibi bir dezenformasyon az önce yalanlanmıştır. Elbette büyük büyük yapıların içinde soruşturmalar, varsa suçlular haklarında işlemler olabilir. Ancak bugün İzmir’deki bu boyuttaki bir operasyonun yeni bir yargı kumpası olduğundan, iftira olduğundan ve kimleri kapsadığına bakıldığında, CHP’nin içinde ‘Efendim şimdi son kurultayda Özgür Özel’i destekleyenlere operasyon oldu. Özgür Özel onlara sahip çıktı. Şimdi karşısındakilere operasyon yapalım. Onlara sahip çıkmaz. Partiyi bölelim’ hesabı, ne Özgür Özel’i, ne Kuvayi Milliye’nin partisini tanımamaktır. Biz geride kimseyi bırakmayanların partisiyiz. Biz haklıyla haksızı vicdanımızda tartan, birileri kara çaldı diye onlara siyasi pozisyonlar üzerinden bakan değil, herkesi kendimiz kadar, kardeşimiz kadar, bu partideki herkesi kardeş bilenleriz. Kardeşini satanlara, yola çıktıklarını yolda bırakanlara, kurdukları partiyi 33 kişiyle kurup, iki kişi olanlara duyurulur. CHP birlikteliğin ve kardeşliğin partisidir.

"Gündemin değişmesi ve bir büyük tartışmanın başlaması ümidiyle yapılan bir işle karşı karşıyayız"

100’üncü güne yönelik bir başka operasyon ise gündemin değişmesi ve bir büyük tartışmanın başlaması, bunun üzerinden her şeyin yeniden şekillenmesi ümidiyle yapılan bir işle karşı karşıyayız. Ancak gün; birilerinin peşinden gitmek, dayatılan ezbere gitmek değil, dönüp bakma günüdür. Dün akşam saatlerinde Türkiye'de yaygınlaşan ve hızla tansiyonu yükselten olayı ilk duyduğumda… Leman dergisi Hz. Peygamber’in karikatürünü çizmiş. İlk tepkim, 'Yanlış olmuş. Olur mu karikatür, Peygamber’in resmi mi olur', ikinci tepkim, ‘Yahu yapmamışlardır. Bu doğru değildir. Leman öyle bir dergi değil’ demek olmuştur. Aldım ve karikatüre baktım. Kolayı şu: Karikatüre bakmadan, buzlanmış yerlere bakarak, ‘Peygamber efendimize bunu diyenleri ben de kınıyorum’ demek işin kolayıdır. Yapabilirim, yapabiliriz. Birilerinin peşine takılabiliriz. Özgür Özel olarak baktığımı ve gördüğümü söylüyorum. Buradan vicdan sahibi muhafazakarlara, muhafazakar cemaatin, muhafazakar camianın kanaat önderlerine, yazarına, çizerine, hatta karikatüristlerine sesleniyorum: Dönün bir bakın. Ben baktığımda Gazze’de bombardıman altında hayatını kaybetmiş kanatlar takılmış bir melek görüyorum. Başında haresiyle, kanadıyla. Bir başka öldürülmüş, bir başka bombanın öldürdüğü bir melekle karşılaşıyor. Gökyüzünde tanışıyorlar. Diyor ki ‘Selamünaleyküm, ben Muhammed.’ Bunu Hazret-i Muhammed’i resmetmişler olarak söylüyorlar. Hazret-i Muhammed peygamber katındadır, melek falan değildir. Orada Muhammed Gazze’de öldürülmüş, ismini sallallâhu aleyhi vesellem Hazret-i Muhammed’den alan bir çocuktur. Gökyüzünde karşılaştığı bir başka peygamberden adını alan bir başka çocuk, bir başka Gazzeli’dir. Doğduğunda bebek, öldüğünde kaç yaşında olursa olsun peygamberlerin adını alanlar burada ölüyor diye resmedilmiş ve bu şekilde açıklanmış bir karikatürdür.

"Herkesi metanete, aklı selime, doğru yerde durmaya davet ediyorum"

Hepiniz susarken Mavi Marmara’ya destek karikatürü çizen Leman’dır. O Leman hepiniz susarken, İsrail’e ticarete karşı cephe alan Leman’dır. O Leman motokurye Samet’i kapak yapmış ve Samet’in kardeşine destek olmuş Leman’dır. Motokurye Samet, Ankara’da ölünce hikayesine hepimizin hüngür hüngür ağladığı Samet’tir. Çok bilinmez, biz o Samet’in kardeşini, motokuryelerin davasını sürdüren, bütün motokuryeler için mücadele eden Berna Özgül’ü genç yaşında Parti Meclisi üyesi yaptık. Berna, Leman’cıların abisini kapak yaptıkları gün, burada söylememe gerek yok, Leman’ın maddi manevi destekleriyle okuyan Berna, mezun olduğu gün cübbesini aldı, geldi cübbesini giydi, bana ağabeyinin motokurye Samet’in kapak olduğu Leman’ı getirip teşekkür etti ve paylaştı. Dün akşam, bilmezler Berna’nın rahmetli Samet’in kardeşi olduğunu, ‘Leman gazetesi geçen hafta Özgür Özel‘i ziyaret etmişti, ardından bu paylaşımı yaptı.’ Ben rahmetli Samet’e, kız kardeşine, Leman gazetesinin bugüne kadar Filistin davasına sahip çıkışına doğrudan şahit olmuş bir okurlarıyım. Leman gazetesinin üstünde tepinerek hakikati ezemezsiniz. Eğer ki Hazret-i Muhammed’e bir saygısızlık varsa ona kim karşı çıkar? Geçmişteki Meclis tutanaklarına bakın, Manisa’dakilere, Manisa’da her siyasi partiden iyi gününde kötü gününde birlikte olduğumuz, yasamızı birlikte tuttuğumuz, orucumuzu birlikte açtığımız, bayram namazını birlikte kıldığımız Manisalı muhafazakarlar şahidimdir ki; Hazret-i Muhammed’e saygısızlığa da izin vermem, ama yapılmamış bir saygısızlık üzerinden o toplumsal lince de sessiz kalmam. Herkes doğru yerde durmayı bilecek. Özgür Özel, CHP bugün sizinle birlikte ‘Bu saygısızlıktır, lanetliyorum…’ Oradan çıkacak her olay, yarın 2 Temmuz, Madımak’ın yıldönümü. Öyle Madımak’taki canların üzerine hunharca yürüyenlerin, hedef gösterenlerin, ‘Allahsızlar, dinsizler’ diye saldıranların Türkiye’ye neyi yaşattığı ortadadır. Herkesi metanete, aklı selime, doğru yerde durmaya davet ediyorum.

"Savcısına güvenen karşıma çıksın"

Bu yüz karası tablonun ortadan kalkması için yapılacaklar bellidir. Hukuksuzluklar bitmeden düze çıkamayız. Demokrasiye ve adalete dönülmesi zorunluluktur. Tutuklular ve ailelerine yönelik tehdit ve kötü muameleye, baskıya, avukatsız ifade uygulamasına derhal son verilmelidir. Bir an evvel tutuksuz yargılamaya geçmelidir. Bu süreçte açıkça suç işleyen yargı mensuplarına, bu davalardan el çektirilmeli, mesleki soruşturmalar derhal başlatılmalıdır. Spekülasyonlara son verilmeli, iddianame bir an önce yazılmalıdır. Bir yandan ‘Terörsüz Türkiye’ deyip bir yandan Kürtlerin belediye meclislerine girmesini suç sayan saçmalık derhal sona ermeli. Kayyım atanan belediyeler sahiplerine iade edilmeli. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye İttifakı, İstanbul İttifakı, Şişli İttifakı, Esenyurt İttifakı bir suç değil, Kürtlerin demokratik zemine daveti ve kardeşçe siyasi mücadelenin en önemli göstergesidir. Arkalarındayız, yanlarındayız. Bir sorumlusu varsa, buradadır. Başka kimseye saldırmayın. Biz sadece tarafsız mahkemelerde adil yargılama istiyoruz. Yargılamaların TRT’den canlı yayınlanmasını istiyoruz. Tüm milletimizin suçlamaları da cevaplarını da görmesini istiyoruz. Türkiye bu kabustan ancak böyle uyanacaktır. Ve ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: İki Grup Başkanvekilim burada. Bir diğeri şu anda Meclis’te, Ankara’da. İki maddelik kanunla, yargılananların talep etmesi halinde, ‘Yargılama, televizyonlardan canlı yayınlanabilir’ diye yazdığınız durumda, millet iftirayı da cevabı da görecektir. Savcısına güvenen karşıma çıksın. Ben arkadaşlarıma güveniyorum.

"Milletimizi 2 Kasım Pazar sandığa bekliyorum"

Bugün 100’üncü gün. Ama biz yeni başlıyoruz. Umudumuzu kıramayacaksınız, enerjimizi bitiremeyeceksiniz. Gerekirse dünyanın en uzun kampanyasını yürütmeye hazırız. Son nefesimize kadar bir büyük mücadeleyi hep birlikte vereceğiz. Bir yandan ‘İç cephe’ diyerek, bir yandan bu milleti bölenlere sesleniyorum: İç cephe zayıfladıysa siz zayıflattınız, biz tahkim etmeye uğraşıyoruz. Birliğimizi bozdunuz, yeniden kurmaya uğraşıyoruz. Ekmeği küçülttünüz, yeniden büyüteceğiz. Geleceğimize el uzattınız, o geleceği milletimizle birlikte yeniden inşa edeceğiz. Siz güçlü falan değilsiniz. Milletten korkan, sandıktan korkan acizlersiniz. Haklı değilsiniz, aksine iftiracısınız. Meşru değilsiniz, arkanızda milleti artık bulamıyorsunuz. Ve buradan hep birlikte CHP olarak size sesleniyoruz: Biz adayımızı yanımızda, sandığı önümüzde istiyoruz. Cesaretiniz varsa, anayasaya göre yapılacak erken seçimde Recep Tayyip Erdoğan aday olabileceğine göre, 2 Kasım 2025 Pazar günü, bizim adayımız Ekrem İmamoğlu’dur, karşımıza ister Erdoğan, kim çıkarsa çıksın. Sandık istiyoruz, seçim istiyoruz, kararı millet versin istiyoruz. Milletten kaçmayın. Biz adayımızla, örgütümüzle, enerjimizle buradayız. Hakem millettir. Gelin, milletin karşısına çıkalım. Biz milletle yürümeye devam ediyoruz. Bütün İstanbul’u, iradesine sahip çıkan, tüm İstanbulluları bu akşam 20.30’da Saraçhane’ye, eyleme bekliyorum, eyleme. Milletimizi 2 Kasım Pazar sandığa bekliyorum. Gazi’nin partisini iktidar yapmaya, Ekrem Başkan’ı Cumhurbaşkanı yapmaya, hep beraber önce Saraçhane’ye sonra geleceğe yürüyoruz arkadaşlar."

Kaynak: ANKA