CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İlke TV'de katıldığı Konuşma Zamanı programında asgari ücrete ilişkin bir soru üzerine, TBMM Genel Kurulu'nda bütçe görüşmelerinin bu hafta başladığını, geçen hafta cumartesi günü Ankara'da emeklinin ve emekçinin bütçe hakkı için bir miting düzenlendiğini kaydederek, "Bugün Meclis'te yapılanlara bütçe görüşmesi demek zor. Artık meclisimiz, onların getirdiği rejime göre bir dekor. Milletvekilleri oyuncu, halk seyirci, demokrasi de adeta orada atılan bir tirat. Bu bütçe mış gibi yapan bir bütçe. Bu bütçe aslan payını iktidarın, büyük holdinglerin, şirketlerin, onların vereceği vergilerin affedileceği ama emekçilerin hakkını alamadığı bir bütçe. 16 bin TL en düşük emekli maaşından, 22 bin TL asgari ücretten bahsediyoruz. Geçen sene gerçek enflasyon karşısında eriyen asgari ücret ağır bir yara aldı. 22 bin TL'nin üzerine, Türk-İŞ'in de katılmayı reddettiği komisyonda bir tiyatro yapacaklar ve 27-28 bin TL'lik bir asgari ücret belirleyecekler" ifadesini kullandı.
Özel, Türk-İŞ'in katılmamasını doğru bulduğunu belirterek, "Asgari ücret Türkiye'de temel ücret oldu, kayıt dışı çalışanları da katarsanız ortalama ücret oldu. En büyük toplu sözleşme ve 100 kişiden 55'i asgari ücret alıyor. Asgari ücrete gelen zam oranı bütün ücretlere neredeyse aynen yansıyor. Asgari ücret 27-28 bin TL olacaksa, bu bir yıl önce hak edilen asgari ücretin bile altında. Bugün için ilk kez tarihte verildiği gün açlık sınırının altında olacak. En düşük emekli maaşı da verildiği gün açlık sınırının üçte ikisi konumunda olacak" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"Bütün Türkiye'de askeri darbe, sıkıyönetim dönemlerini aratmayacak şekilde, ortada hiçbir şey yokken milli güvenliği tehdit diye bütün grevleri erteliyorlar. Benim bahsettiğim sosyal patlama. Bir genel başkan olarak benim kadar sokakta olan yoktur. Ben sokaktaki öfkeyi daha önce görmedim. Gerçekten bıçak kemikte. MESEM meselesi Türkiye'nin en utanç verici meselesi. Bir ülkede 15 yaşında öğrenciler böyle ölür mü? Hızla tedbir alınması gereken bir mesele.
"Birtakım tekil odaklarla zaman kaybetmeyeceğiz"
Biz bu müesses nizamın tekerine çomak soktuk. Siz iktidarı değiştirmeye niyetlenirseniz başınıza gelmedik kalmıyor. Şu anda partide görülen herkes aynı hedefe kilitlenmiş. İktidar ve bunun için mücadele. Kurultay konuşmamda, 'Ben size acı çekmeyi ama direnmeyi vadediyorum, eninde sonunda iktidar vadediyorum' dedim. Listemiz Türkiye İttifakı'nı temsil ediyor. Hepsi CHP'nin tüzüğü ve programıyla uyumlu ve bağlı şekilde ama bambaşka renkler var. Sayın Kılıçdaroğlu ile yarıştığımız kurultaydaki en önemli kurmayı Zeynel Emre, parti sözcümüz oldu. Biz artık bütün o tartışmaları geride bıraktık. Parti bunu yaparken, partiden ayrışıp hala bir yerlerde tartışan, tepişen, bir huzursuzluk yaratan varsa biz o işle meşgul olmayacağız. Bir arkadaşımız çıktı, biz de onunla yollarımızı ayırdık. Artık bundan sonra bir bütünü tek başına enfekte etmek isteyen birtakım tekil odaklarla da zaman kaybetmeyeceğiz.
"Meşe'nin dediklerini zorunlu olarak dedirttikleri İlke tanıklıktan vazgeçmiş"
Tensip zaptıyla birlikte öngörülen yargılama süresi diye bir şey kondu. Bugün rejim ve rejimin aparatı bize diyor ki, 'İddianame boş olabilir, yargılamanın sonunda beraat edecek olabilirsiniz ama öngördüğüm yargılama süresi 14 yıl.' Majestelerinin kuralları, hukuk sistemi var. Gizli tanık Meşe'ye dünya kadar iftira attırıldı. Bunlar sorulup Ekrem İmamoğlu tutuklandı. İddianame çıkınca Meşe yok, Meşe delirmiş, gitmiş. Yerine İlke'yi getirmişlerdi. İlke, Meşe'nin söylediği her şeyi noktasına, virgülüne aynısını söylemişti ya. İlke, bu ifadeden 4 gün sonra yazı yollamış, 'Bütün ifadelerimi geri çekiyorum, koruma tedbirlerini kaldırın' diye. Yazı elimizde. Yani gizli tanık Meşe'nin yerine ikame ettikleri İlke de tanıklıktan vazgeçmiş. Ama iddianame evresinde bunu bizden gizlediler. Yarından itibaren biz bu İlke'nin de tanıklıktan çekildiğini ve resmi yazısı var. Yayından bir saat önce gördüm. Meşe'nin dediklerini zorunlu olarak dedirttikleri İlke tanıklıktan vazgeçmiş.
"Majestelerinin mahkemeleri var"
Benim görüşüm MHP, gerçekten iddianame konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Tayyip Bey de iddianamenin arkasından çekilmiş durumda. Şu anda savunamaz hale geldiler. İddianameye güveniyorlarsa yapsınlar canlı yayın, millet görsün iddianameyi de yargılamayı da. Herkes neyin ne olduğunu biliyor. Rüşvetin, irtikapın olmadığını biliyor. İşi bilen hukukçular da şunu söylüyorlar. 'Bu dosyadan bir şey çıkmaz.' Ama bu arkadaşlar diyor ki bu yargılama 14 yıl sürecek. Bugün bir tek tahliye vermediler. İSFALT A.Ş.'nin satın alma müdürü hanımefendi, iki yılla yargılanıyor. Cezasının tamamını alsa yattığı süre yetiyor, onu bile salmadılar. 'Biz kimseyi salmıyoruz, iddianamemize güvenmiyoruz ama saray dimdik arkamızda, biz sarayın hukuk sistemini uyguluyoruz. Biz tuttukça burada tutuklu kalırsınız.' Hakim belki de salar. Hakim, Çağlayan Adliyesi'nde mahkeme görüyor, oğlan şurdaki okulda, kızı burdaki okulda, eşi bir başka yerde devlet memuru. Bırakmaya kalktığında aklına bundan önceki hakimler gelecek. 'Tutuksuz yargılama diyen adamı Gaziantep'e sürdüler. Bu çocukların okulu ne olacak'. Hakim güvencesi diye bir şey yok, arkadaşlarımızı salacak hakimi dünyanın öbür ucuna sürüyorlar. Majestelerinin mahkemeleri var.
"Denemesi bedava"
Türkiye'de bütün parti kapatmalar utanç verici işlerdir. HDP kapatılsın dendiğinde de böyle demiştim. Partileri millet açar millet kapatır. Partimizi Kenan Evren kapatmaya kalktı, halk kapıdaki zincirleri kırdı, açtı. Denemesi bedava. CHP, demir leblebi gibidir, ısırmaya çalışanın dişini kırar. Bütün darbeciler buna tenezzül etmişlerdir. Bu bir tenezzül meselesidir, sonuçlarına yapanlar katlanır. Denemesi bedava, kapatmaya kalkanlar tarih önünde bir pozisyon tutacaklar. Sayın Demirtaş'ı Sayın Yüksekdağ'ı içeri atmayı savunanlar bugün ne noktadalar. Türkiye'de rejim şeytan değiştiriyor. Bundan önce rejimin şeytanı Kürt siyasi hareketiydi. Şimdi CHP'yi şeytanlaştıran, daha önce şeytan ilan ettikleriyle müzakere eden, diğer taraftan ülkenin kurucu partisini şeytanlaştıran ve rejimin şeytan değiştirdiği bir sistem. Buna millet sessiz kalır mı, o ayrı bir mevzu.
"Burada suç olmadığını herkes kabul ediyor"
Kent uzlaşısı davası, ismini DEM'in bir Parti Meclisi toplantısındaki tanımlamadan alıyor. Burada DEM Parti'yle görüşerek ya da DEM Parti'de siyaset yapmış öne çıkan kanaat önderleri ile görüşerek, onlara belediye meclislerinde temsil imkanı verdik. Hatta bazen o kadar güçlü katkı yapanlar oldu ki, belediye başkan yardımcılığını hak ettiler. İş birliği yaparak başarı elde etmişiz. Bunu kriminalleştirdiler, tutuklamalar yaptılar. Burada bir suç olmadığını artık herkes kabul ediyor. Sürecin içinde adımlar atılacak. Tayyip Bey ne diyor, 'Kayyımlar artık bir istisnaya dönüşecek'."
"Otokrasiye karşı yan yana durmak zorundayız"
Özel, bir soru üzerine Kurultay'da yaptığı konuşmada kullandığı "Stockholm sendromu" ifadelerinin muhatabının DEM Parti olmadığını vurgulayarak, "Benim niyetim hangi siyasi partiden olursa olsun hepimize bir hatırlatmaydı. Bizim DEM ile ilişkileri bozma lüksümüz yok. Bu, Türkiye'nin ortak geleceği, çözüm umudu, barış umudu, demokrasi umudu, bu baskılardan kurtulma, birlikte bir ortak yarına yürümek için DEM ile CHP ayrı ayrı düşemez. Hatta, sandıktan ümidi olan kimse birbirinden ayrı düşemez. Sayın Ümit Özdağ ve Sayın Selahattin Demirtaş siyaseten birbirine taban tabana zıt olabilirler. Onları var edecek şey sandıksa, önce bu sandığı kurtaracağız hep beraber. Sonra elbette yarışacağız. Kimse öbürüyle kol kola durmak durumunda değil, arada iki sıra başkaları olur, yan yana durmak durumundayız. Neye karşı? Otokrasiye karşı" ifadesini kullandı.
"İmralı kararının hayır olması önemli"
Özel, şunları kaydetti:
"CHP'nin komisyonda yer alması da önemli bir iştir. İmralı'ya gitmemesi meselesini de bir tümsek olarak görüp, yanından geçtik ama yoldayız demesi, bu bir kavşak değildir demesi önemlidir. CHP'nin İmralı'ya gitmesi konusunda kararının hayır olması önemlidir. Hem bundan sonra alacağı kararlardaki esneklik açısından hem de toplumda bazı yerlerde birikebilecek kendisine olan tepkinin yaratabileceği bazı odaklanmalar nedeniyle. Avrupa'da aşırı sağın yükselmesinin nedeni, Hıristiyan demokratlar ile sosyal demokratların özünde birkaç mesele dışında benzer şeyler söylemelerindendir. Türkiye'de herkesin her kararı aynı şekilde vermesine, benzemesine bu kadar da angaje olmamak lazım. Doğru için gayret ediyor olmalarını anlamak lazım. Avrupa'daki gibi merkeze yakın partiler birbirine çok fazla benzeşirse, merkezden uzak partiler anlamsız bir şekilde yukarı çıkabiliyorlar. Bu meseleyi, siyaset sosyolojisi açısından da CHP'nin varlığı, bazı konularda desteği, bazı konularda itirazı, kurucu parti olmanın verdiği muhafazakar refleksler ile altı oktan birinin devrimcilik olmasının verdiği cesur işlerin dengesinin Türkiye'de tarif ettiğimiz riskli güçlenmelerin de önüne geçiyor bunu da görmek lazım"
Kaynak: ANKA