CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Cellat görmek istiyorsa aynaya baksın" sözlerine tepki göstererek, "Tayyip Bey’e buradan ekmek çıkmaz. Ama buradan ekmek çıkarmaya kalkarsa siyaseten çok aç kalır daha. Geçti o dönemler. Kendin anlat, kendini işit, herkes inansın, oraları sen tarif et. Yok öyle bir şey kardeşim. Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, moral üstünlüğü, çoğunluk enerjisi CHP'dedir. Birleşik bir muhalefettedir. İktidar değişimi için geri sayım vardır. Hafta sonunun mesajını CHP'deki dinamizmi, kenetlenmeyi, bütünleşmeyi ve milletin bundan duyduğu heyecanı gördü. Morali bozuk" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde partisinin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve diğer tutuklu isimleri ziyaret etti. Ziyaretinin ardından açıklama yapan Özel, şunları kaydetti:
"Parti Meclisi üyemizken tutuklanan Baki Aydöner arkadaşımız tekrar PM üyesi seçildi, Baki Aydöner arkadaşımızla, Ekrem Başkanımızla, tüm belediye başkanlarımızla Sayın Altaylı'yla, Sayın Kavala'yla görüşmeler gerçekleştirdik. Silivri Cezaevinden hafta sonu CHP'nin kurultayı izlendi. Kurultayımızın burada büyük memnuniyet, büyük coşku, dayanma gücüne önemli katkı yaptığını arkadaşlarımızın her birisi ifade ettiler. CHP'nin iktidar yürüyüşünü, sorunları nasıl çözeceğini anlattığı parti programının ve daha sonra bunun iki milyon üyemizle birlikte, büyük bir seferberlikle Türkiye'deki herkese açacağımız bir büyük dev seçim kampanyasının startını veriyor olmamızın yarattığı büyük memnuniyet ve heyecan var.
Türkiye'de iktidar değişiminin artık sadece gün meselesi, süre meselesi olduğuna herkes inanmış durumda. Ve tüm Türkiye'ye vergisinden sosyal alanına, ekonomik durumundan adalet gelirken şüphesiz adalet bekleyenler açısından da bu en büyük umut. Bu açıdan arkadaşlarımızın her birinin hafta sonu üç gün üst üste aldıkları her haberden, duydukları her sözden ve her sonuçtan büyük güç aldıklarını gördüm. Ben de büyük bir memnuniyetle onların yanlarından ayrıldım. CHP'nin hem değişim kurultayının kadrolarına vefa gösteren yarıdan fazlasıyla ama bir yandan yarıdan fazlasının değişimini sağlayan, böylelikle 60'tan 80 PM üyesine çıkarak hem vefayı hem değişimi birlikte yapmış kurultayının büyük memnuniyetle takip edildi, bu duygunun içeride hakim olmasından duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek isterim.
"Erdoğan'ın da arkasından çekildiği bir iddianameyle karşı karşıyayız"
Tabii ki esas konumuz CHP'nin iktidar yürüyüşüdür. Bu yürüyüşün bir mücadele kısmı vardır çünkü saldırı altındayız. Bize savaş ilan ettiler. Bize oturduğumuz masada balta çektiler. Biz de kalktık oradan savaş ilan edilmiş bir parti kendisini seçtiğini, üyesini, ülkesini nasıl korursa onunla mücadele ediyoruz. Bir de işin yönetme kısmı var. Onunla ilgili yeni kadrolarımız, yenilenen kadrolarımız, yenilenen parti programımızla birlikte yol yürüyüşümüz var. Bu konuda bundan sonra bizi mücadelede gördüğünüz kadar bu sürecin yönetiminde aynı gayrette ve aynı kuvvette göreceksiniz. Ama bir yandan buradaki insanların artık adalet beklentisi var, aylardır yazılmayan iddianame nihayet yazıldı.
Hep söylediğim gibi biz bu iddianameyi yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyorduk. Şu anda Sayın Erdoğan'ın da arkasından çekildiği bir iddianameyle karşı karşıyayız. Düşünün ki bir Cumhuriyet Savcısı'nın HSK'dan izin almadan, alsa dahi teknik bilgilendirme, hele hele artık iddianame kabul edilmiş, yargılama aşaması başlamış oraya etki edecek sözler ama işte 'Suç örgütü lideri' diyor, tutuyor arkadaşlarımızın her birisiyle ilgili sanki haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı varmış gibi konuşuyor. Ve çıkıyor iddianamesini savunuyor. AK Parti tarafında bu iddianameyi savunacak kimse kalmadı. Kandırdınız onları. 'Somut delil gelecek, somut delil gelecek.' Bütün somutlukları yalancı, iftiracı gizli tanıklarıydı, gizli tanığın ifadeleriyle Ekrem Başkan'ı tutukladılar, gizli tanığın adını değiştirdiler. Bu ancak dizi filmde oyuncu değiştirirken olur. Sen orada bir gizli tanık, 'Ben bunu gördüm, bildim' diyecek. Sonra cinnet getirecek, intihara kalkışacak, sizi tehdit edecek. Aynı ifadeleri başka bir gizli tanığa yazacaksınız. Demek ki tanıklığın hakikatle alakası yok. Tanıklığın siparişle alakası var. Bu insan gerçekse olay gerçekse değişir mi? Dizi oyuncusu değiştirir gibi aynı ifadeleri öbür tanığa yazıp 'Evet artık bunları Çınar söylemiyor, İlke söylüyor.' Böyle şey olur mu?
"Çağlayan'ın önüne çek otobüsü, topla bakalım 100 bin kişiyi göreyim"
Kim çıkacak savunacak bunu? Hadi çıksın karşıma Sayın Erdoğan'la canlı yayında konuşalım. Oyuncu değiştirir gibi futbol maçında gizli tanık değiştirme iddianamede yazılırken nasıl AK Parti Grup Başkanvekilleri bu iddianameyi savunsun? AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri nasıl savunsun? Öyle olunca Erdoğan da çekildi iddianamenin arkasından. Çıkmış Başsavcı, basın toplantıları yapıyor. Yakında araç da giydirir, otobüsün üstüne iddianameden birkaç şey koyar, elinde mikrofon, biz iddianameyi yargılıyoruz bu da savunmaya çıkar. Hadi denemesi bedava. Çağlayan'ın önüne çek otobüsü. Topla bakalım bizim gibi 100 bin kişiyi göreyim. Kim inanacak? Kim duracak arkasında bu kadar iftiranın, yalanın? O yüzden artık beklentimiz bir an önce bu cumadan geçi yok herhalde artık zaten 14 günlük sürede olmalıydı. Hadi iddianame kabul edildi, tensip zaptı bekliyoruz. Tensibin mahkeme gününün ilan edilmesinin makul, yakın bir zamana ve bir an önce arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasına ihtiyaç vardır. Biz arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını, aynı suçlardan Erdoğan nasıl tutuksuz yargılandıysa aynı suçlamalarla arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını bekliyoruz.
Maalesef Sayın Bahçeli'nin mayıs ayında, temmuz ayında ilerleyen zamanlarda TRT'den yayınlanma konusunda verdiği desteğe rağmen Sayın Erdoğan'ın da 'Sayın Bahçeli böyle söylemişse uygun olmuştur. Hayırlı olsun' demesine rağmen dün televizyonlardan canlı yayınlanmasını öneren önergemize Cumhur İttifakı milletvekilleri ret oyu verdi. Sayın Bahçeli 'Doğrusu budur yapılmalıdır' diyor. Sayın Erdoğan, 'Sayın Bahçeli böyle diyorsa ben de destekliyorum' diyor. Ama grubundaki milletvekilleri canlı yayın önergesini reddettiler. Bunun kabul edilebilir tarafı yoktur. Bir an önce AK Parti Cumhur İttifakı kendi önergesini getirmelidir. Biz de tüm televizyonların isteyen her kanalın canlı yayın yapabileceği TRT'nin de bir kanaldan bunu devamlı yayınladığı kesintisiz yayınladığı yargılamaya destek verelim. CHP'nin kanun teklifine oy vermiyorlarsa biz onlarınkine vereceğiz. Ama sözlerinin arkasında dursunlar. İddianamenin arkasında duramadıkları için sözlerinin arkasında durmuyorlarsa bu başka bir gerçekliktir.
HSK toplanacak sekiz ay boyunca Ekrem İmamoğlu'nun arabalarını televizyonlarda konuşturdular, MHP milletvekilinin çıktı. 560 milyar dediler, 560 lira çıkmadı. Parkenin altından iki milyon dolar dediler, iki TL çıkmadı. Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin kasasından dolar dediler, mühür çıktı. Yayla evinin kasasından euro dediler 48 beylik silahın mermisi çıktı. Şimdi canlı yayında TRT'de bütün köylere kadar herkesin bu yalanları yargıladığımızı görmesinler diye yayın sözlerini tutmuyorlarsa bu başka bir gerçeklik. O zamanlar toplanacak HSK, Sayın Adalet Bakanı gidecek oraya başkanlık edecek ve bu yalanları gerçekmiş gibi aylarca servis edenleri bir sorgulayacak öyle çatır çutur Ekrem Başkan'ın bütün hakimlerini değiştirmekle olmaz, esas bu Ak Toroslar çetesine müdahale edilecek.
"Cumhur İttifakı niçin hayır dediğini netleştirsin"
Türkiye'de ikili hukuk sistemi olmasa bizim videosunu yayınladığımız bütün gazeteciler gerçek dışı bilgiyi alenen yayma suçundan cezaevine girmezler mi? Bir tutukluyu salıvermişler diye haber yapıyor. Dışarıda görmüş. Meğerse salıverilmemiş de izinli çıkmışmış. Gerçek olmayan bilgi alenen yayma suçundan gözaltı işlemi yapıyorsunuz. Yaz boyunca bütün yalan bilgileri her akşam televizyonda savunan kişiler sorguya dahi çağrılmıyor. Gerçek olmayan bilgiyi alenen yayma suçu bu değil mi? Bu gazetecilik faaliyetiyse o da gazetecilik faaliyeti. O suçsa bu da suç. O yüzden ikili hukuk yapıyorlar. Vallahi üzülüyorum. Televizyonda çıkmış çok emin çok kesin konuşuyor. Belli ki içeriden söylemişler. 'Çok net biliyorum ki böyle böyle.' Hiçbiri çıkmadı. O yüzden TRT canlı yayınına Cumhur İttifakı niçin hayır dediğini netleştirsin. 'CHP getirdi ondan hayır dedik' diyorsa kendisi getirsin. 'Bu iddianameyle ilgili dünya kadar yalan afişe olacak ve rezil olacağız biz vazgeçtik canlı yayından' diyorlarsa söylesinler millet bunu bilsin. Ben Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinden bu konuda net bir şey duymak istiyorum. Yayınlanamayacak haldeyiz deyin o zaman. Kandırdı bizi bunlar deyin o zaman. Dağıtın o zaman o çeteyi.
"Altaylı'nın sözünde tehdit, elinde silah yok"
Sayın Fatih Altaylı'yla da görüştüm. Kendisine yapılan haksızlığa, o da inanamıyor, ben de inanamıyorum. Bu kadar zaman tut, bakın bu suçtan başkaları da yargılandı. Fatih Altaylı'nın bir ifadesinden hem de aradaki telafi edici bütün ifadeler çıkarılıp adeta kes kopyala yapıştırla, cumhurbaşkanını tehdit ve fiili saldırı gibi değerlendirilir diyor. Örnek davalar var. Kişi bir terör örgütünün mensubu, terör örgütünün logosuyla cumhurbaşkanını tehdit etmiş ve demiş ki şuraya gelirsen sana saldırırım demiş. Şimdi bu fiili saldırıya teşebbüs planlama gibi yapılmış, yargılanmış. Ceza almış, cezayı aldığı gün tahliye etmişler. Dört harfli bir terör örgütünün silahlı terör örgütünün üyeliğinden suçlu olan birisine Cumhurbaşkanı'nı tehdit ve fiili saldırı üzerinden ceza verdikleri gün Yargıtay aşamasında serbest bırakmışlar. Fatih Altaylı'nın sözünde tehdit yok. Elinde silah yok. Bir örgütü yok. Bir saldırı niyeti yok. Teşebbüs yok. Buradan Cumhurbaşkanı'na fiili saldırı çıkarıp da ceza vereceksin, gerçekten onu yapan geçmişteki 'Buraya gelirse saldıracağım sana sokmam seni' diyen terör örgütü üyesine bile Yargıtay aşamasında tutuksuz yargılama. Hepsinin örneği ortada.
"Fatih Altaylı’ya yapılan uygulama, düşman hukukunun daniskası"
Dün arkadaşımız gazeteci Furkan'ın ceza alıp serbest bırakılması çok doğru, ceza çok haksız. Ama bu haksız cezanın bir üst mahkemeye gittiği sırada burada içeride tutulabilir mi o kişi? Ya yanlış yapıyorsanız ki yanlış yaptığınız dünkü kararda da yanlış yaptınız. Ama hiç değilse bundan sonraki evre istinaf ve Yargıtay aşaması tutuksuz geçecek. Çünkü üst mahkeme bu kararı bozacak. Yazık neden dursun içeride? Bakın Ak Toroslar zihniyeti o karara da hemen dün akşam itiraz etti. Bir de 'İçeride kalsın tutuklu kalsın' diyor. O yüzden Fatih Altaylı’ya yapılan bu uygulama, düşman hukukunun daniskasıdır. Haksız bir ceza verdiniz, bari üst mahkeme tarafından denetlenmesini, Yargıtay tarafından onaylanabiliyorsa onaylanmasını beklemelisiniz. Ayrıca Yargıtay onayladığında açık cezaevi hakkı var. Ama tuttuğun zaman, tutukluluk süresince böyle bir hak yok. Böyle saçmalık olmaz. Zulüm. Özel laboratuvarda çalışıyorlar Fatih Bey üzerinde."
"Bu tartışmadan Erdoğan’a ekmek çıkmaz"
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Cellat görmek istiyorsa aynaya baksın" sözlerinin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Şimdi bir kere bu tartışmadan Erdoğan’a ekmek çıkmaz. Sen hem ta tarihe gerilere atıflar yapacak, bundan on yıllar, bir 100 yıl öncesine doğru gidecek. ‘Cumhuriyet’i biz kurduk’ dedik mi, CHP olarak. ‘O zaman tek parti vardı, hepimizin dedesi oradaydı.’ İyi. ‘Türkiye’yi kurtaran, demokrasiyi kuran ve demokrasi getiren partiyiz.’ ‘Tek parti vardı. Biz oradaydık, dedeler oradaydı.’ Sonra tarihten bir husumet alanı bulup orayı kaşıyacak. ‘CHP yaptı.’ Senin dede neredeydi? Çanakkale’de dedeler omuz omuza, tarihten acılı husumet çıkarabilecek bir şeye atıf yaparken CHP tek başına. Nerede bu yoğurdun bolluğu?
Millete 80-90-100 yıllık hatırlatmalar yaparak bir şeyler yapmaya çalışacaksın, ondan sonra millete örneğin bundan 10 yıl önce iktidarında Taybet Ana’nın cenazesinin yedi gün yerde kaldığını, kadınların o cenaze çürümesin diye elinde beyaz bayrakla giderken üstüne ateş açıldığını hatırlamayacaksın. Ya da bir milletvekilinin annesinin cenazesine, ‘O cenazeyi burada tutmayız’ diye saldırıldığını, gömmeye izin verilmediğini, defne izin verilmeyen meselenin senin döneminde olduğunu, senin bakanlarının da bu duruma vaziyet ettiğini, sessiz kaldığını görmeyeceksin. Millet bilmiyor mu senin döneminde ne olduğunu? Mesela sadece ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dedi diye şurada Edirne’de dokuz yıldır bir vatan evladı yatıyor. Suçu ne? Sana demiş ki ‘Seni başkan yaptırmayacağız.’ Ben hiçbir partinin, hiçbir aktörünün, aktörlerinin arasına girmeyi, aktörlerine onu demeyi, asla böyle bir şey yapmam, yapmadım, yapmıyorum. Ama rejime şeytan değiştirenler, muhataplıkta aktör değiştirenler... Bu samimiyetsizliği millet görür, bilir. Benim orada söylediğim, baskı dönemleri, zulümler ve bu baskıyla bağlılık yaratma meselesi, bugün Türkiye’de önemli miktar muhalif seçmende bir duygudurum bozukluğu yaratıyor. Zaten bunun doğru olduğunu bildikleri için, bugün çıkmış Erdoğan onun üstünden bir şeyler yapmaya, bir şeyler devşirmeye çalışıyor.
"Hafta sonunun mesajını gördü, morali bozuk"
Ben barış sürecine, müzakereye, komisyona, bu işin hallolmasına, Sayın Bahçeli’nin terörsüz Türkiye beklentisine, CHP'nin terörsüz ve demokratik Türkiye mücadelesine, komisyondaki demokrasi adının yer almasına, hepsine değer veriyorum. Ve ortaya cesaret koyuyorum. Durmamız gereken yerde duruyoruz. Efendim bir ziyarete gidilmemiş diye. CHP kendi kararını verdi. Herkes kendi kararını savunsun. Kararı millet verir en sonunda. Ama CHP önerdiği komisyonda duruyor, çözümün tarafında duruyor. Bugüne kadar dokuz yıl boyunca bir siyasi partinin iki eş genel başkanını hapiste tutacaksın Figen Hanım’la Selahattin Demirtaş’ı. Ondan sonra da halen daha kararları uygulamayacaksın, halen daha kayyımlar yönetiyor. Seçtikleri değil Kürtlerin. Sonra da CHP’ye cellat tarifi falan yapacaksın. Diğer tartışmayı dün sonlandırdık hep beraber. Tayyip Bey’e buradan ekmek çıkmaz. Ama buradan ekmek çıkarmaya kalkarsa siyaseten, çok aç kalır daha. Geçti o dönemler. Kendin anlat, kendini işit, herkes inansın, oraları sen tarif et. Yok öyle bir şey kardeşim. Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, moral üstünlüğü, çoğunluk enerjisi CHP'dedir. Birleşik bir muhalefettedir. İktidar değişimi için geri sayım vardır. Bugün gördüm grup toplantısını. ‘Ekonomiyi de düzelteceğiz de bilmem ne yapacağız da.’ Bir yine şey demedi, ‘Biraz daha sıkın dişinizi.’ Hafta sonunun mesajını CHP'deki dinamizmi, kenetlenmeyi, bütünleşmeyi ve milletin bundan duyduğu heyecanı gördü. Morali bozuk."
"İstiyorsa kıskançlıktan çatlasın"
Özel, partisinin 39'uncu Olağan Kurultayı hakkında değerlendirmelerde bulunan Erdoğan’a ise şu yanıtı verdi:
"Kurultay gibi kurultay yaptığımızdan bayağı alınmış görünüyor. Bundan önceki iki olağanüstü kurultayı biz yapmadık ki. Biz, Siyasi Partiler Kanunu’nun gerektirdiği kurultayı dün yaptık. Ondan önceki olağanüstü kurultayı, Tayyip Bey’in hazımsızlığı yaptırdı. CHP'ye sen kayyım atamaya kalkarsan ben 6 Nisan kurultayını yaparım tabii. Sen CHP'ye butlan hesaplarına dalarsan ben 21 Eylül tedbir kurultayını yaparım tabii. Sana mı bırakacaktım meydanı? Gazi’nin emanetini sana mı bırakacağım? Delegenin emanetini yerde mi bırakacağım? Alırım imzaları, hazırlarım kurultayı, bir şey yaparsan arkasına yaparım kurultayımı. Bu, Siyasi Partiler Kanunu’nun gerektirdiği kurultay. Nasıl yapılırmış bütün Türkiye gördü. Tüm siyasi partilere, katılan, gelen, orada bulunan arkadaşlara, tebrik yayınlayan, arayan bütün genel başkanlara çok teşekkür ediyorum. Biz bundan sonraki süreçte CHP olarak iktidar yürüyüşümüze devam ediyoruz. Tayyip Bey de hasetlensin, kıskansın, istiyorsa kıskançlıktan çatlasın. Ben Tayyip Bey’in kendine dair, partisine dair sıkışmışlıklarıyla meşgul olmayacağım. Kurultayı herkes izledi. Tayyip Bey’in dediği gibi mi, benim gururlandım gibi bir kurultay mı herkes bunu gördü. Bizi izlemeye devam etsin. Bu akşam yayınlayacak kanallarımız var Allah’a çok şükür. Allah sayılarını da eksik etmesin. Akşam saat 19.30’da Güngören’de ekranlardayız. Bin odalı sarayın hangi odasını açsa karşısındayım. Beni izlediğini biliyorum. Beni izlemeye devam etsin."
'Cellat' tartışması
CHP'nin 39. Olağan Kurultayı'nda konuşan Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geçmişte HDP'nin kapatılması yönündeki çağrılarını hatırlatarak, "Herkesi canı istediğinde 'Şu parti kapatılsın. Kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi de kapatılsın' diyenlerin demokratlığını hatırlamaya davet ediyorum. Bir Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğunuz celladınıza aşık olmamaya davet ediyorum. Meydanların susmadan haykırdığı gibi, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" ifadelerini kullanmıştı.
Hatimoğulları: En hafif tabirle akıl tutulması
Özel'in DEM Parti yönetimini işaret ettiği yönünde yorumlanan bu sözlere yanıt DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'ndan gelmişti. Hatimoğulları, “Hiç arzu etmeyeceğimiz şey, muhalefetin birbirine muhalefet etmesidir. Yargı sopası, baskılar, adaletsizlik; ‘celladına âşık olmak’ ya da ‘Stockholm sendromu’ metaforuyla anlatılamaz. Ancak siyasetle anlatılır, siyaset üretmekle açıklanır, dayanışmayla ve ortak mücadeleyle bunlar aşılır. Bu metaforun bizler için kullanılmış olması, en hafif tabiriyle bir akıl tutulmasıdır. Bizler, Şark Islahat Planı’ndan umumi müfettişliklere, askeri cunta yönetiminden OHAL valiliklerine, kayyımlara uzanan uzun bir direniş geleneğinin sahipleriyiz. Bizler tarih boyunca bıkmadan, usanmadan, yılmadan, bütün baskılara rağmen direnen devrimci, sosyalist, yurtsever bir geleneğin temsilcileriyiz DEM Parti olarak. Celladı da çok çok iyi tanırız" demişti.
Bakırhan: Çözümün karşısındaysanız açık söyleyin
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
"Cellatlığımıza soyunan çok oldu, haklısınız. Ama bizi kurban yapmaya kimsenin gücü yetmedi ve yetmeyecektir. Herkes çok iyi bilsin ki cellat defterini açacaksak, geçmişi konuşacaksak hepiniz borçlu çıkarsınız. Herkesi polemikçi ve tutarsız dilden vazgeçmeye, çözüme ve barışa katkı sunmaya çağırıyorum. Açık konuşun. Bu sorunun çözümünün karşısındaysanız sağa sola çekmeden, yaftalamadan sözünüzü açık söyleyin. Ama barıştan ve demokrasiden yanaysanız da açık konuşun. Gelin birlikte mücadele edelim, birlikte değiştirelim. Barışı ve demokrasiyi birlikte inşa edelim. Ana muhalefet partisi süreç karşıtlarının çekim merkezi olmaya adaysa büyük yanlış yapar."
Özgür Özel, dün Medyascope'a verdiği röportajda "Stockholm Sendromu" benzetmesini DEM Parti için kullanmadığını belirterek, "Bunu DEM Parti siyasetçilerinin üstlerine alınmasına ben üzüldüm. Çünkü çok özenli bir metin ve bunları DEM Parti’nin siyasetçisine değil; CHP’yi bir kararından dolayı sürecin dışında tutan ve Kürtlerle CHP’nin arasını açmaya çalışan, CHP’ye çok acımasız hakaretler, yakıştırmalar ve hatırlatmalar yapanlara söylüyorum" ifadelerini kullanmıştı.
"Cellat görmek istiyorsa aynaya baksın"
Bugün grup toplantısında yaptığı konuşmayla tartışmaya katılan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise şunları kaydetmişti:
"Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Şurada, Ulus Meydanı'nda İstiklal Mahkemelerinde alelacele kararlar alıp darağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir. Merhum Menderes'i, Polatkan'ı Zorlu'yu adım adım darağacına kimin taşıdığını milletim bilir. Şimdi ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir. Terörle mücadele adı altında Tunceli'den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın. Kendini boşu boşuna hiç yormasın. Eğer cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın. Kendi tarihine baksın. CHP'nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir."


