28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 15.10.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Roberto Bolaño’nun veda romanı

İspanyolcanın en çok konuşulan kült yazarı Roberto Bolaño’nun hayattayken yayımlanan son kitabı Lümpen Roman, erişkinliğin kıyısında bir özgür irade öyküsü
Roberto Bolaño’nun veda romanı

1953 yılında Santiago’da doğuyor Roberto Bolaño. Orta halli bir ailenin çocuğu. Sıska, miyop, disleksik ve kitap kurdu bir çocuk. Okulda sık sık yaşıt zorbalığına uğruyor. Ailesinin 1968’de Mexico City’e taşınmasıyla kabuğunu kırıyor. Okulu bırakıp gazeteciliğe başlıyor. Sol hareketin içinde aktif bir isim oluyor. 1973’te, Salvador Allende’ye destek amacıyla Şili’ye gidiyor. Pinochet’nin darbesinden sonra, “terörist” olduğu şüphesiyle tutuklanıyor ve sekiz gün gözaltında kalıyor. Hapishane gardiyanı olan iki eski sınıf arkadaşı tarafından kurtarılıyor. Sonraki yıllarda bu “gözaltı anlatısı”nın gerçekliği çok tartışıldı. Kimilerine göre Bolaño, o tarihlerde Şili’de değildi. Kimilerine göre bu olay sadece “Dans Kartı” ve “Dedektifler” hikâyelerinin kurmaca dünyasıyla sınırlıydı.  Sonraki yıllar ülkeden ülkeye, garsonluktan çöpçülüğe kadar işten işe dolaşmakla geçiyor. Bir yandan şiir yazmaya devam ediyor. Daha iyi para kazanacağına inandığı için düzyazıya geçmesiyle hem kendi kaderi değişiyor hem de dünya edebiyatı büyük bir yazarla tanışmış oluyor. Üst üste ses getiren romanlar geliyor kendisini Güney Amerikalı olarak tanımlayan yazardan: Vahşi Hafiyeler, Uzak Yıldız, Katil Orospular, 2666. Roberto Bolaño giderek İspanyolcanın en çok konuşulan yazarı oluyor, ödüller ödülleri kovalıyor. Ancak ne yazık ki 2003 yılında karaciğer yetmezliğinden hayata veda ediyor. Rivayet o ki, 2666’yı yazdığı günlerden itibaren karaciğer nakli bekleme listesinde ve öldüğünde üçüncü sırada. 

Karanlıkta yaşayan karakter

Lümpen Roman, Roberto Bolaño‘nun ölmeden önce yayımlanan son romanı. Onun bize vedası bir anlamda. Kısa ama vurucu bir veda. Peki bu romanı vurucu kılan ne? Kitabın konusu şöyle özetleniyor arka kapakta: “Anne babaları bir trafik kazasında ölünce erkek kardeşiyle Roma’da yapayalnız kalan Bianca, iki gizemli adamın eşliğinde yetişkinlerin dünyasına adım attığında, başkalarının olduğu kadar kendisinin de derinlerinde yatan en karanlık yönlerini keşfedecektir.” Ancak bu kısa özetten daha derin bir yere sallıyor çıpasını yazar. Kitabın anlatıcısı ve diğer karakterleriyle, okurun arasındaki duygusal makasın kapanmasına izin vermeyen soğukkanlı bir üslup kullanıyor. İsimsiz ve geçmişsiz karakterlerin, bugünsüz ve yarınsız sürüklenişlerine an be an ortak olmamızı sağlıyor. Ama bir adım ötesine geçirmiyor okurunu. Kitabın isimli ve geçmişli tek karakteriyse, ana karakterimizin kilidinin açılmasını sağlayan bir anahtar gibi. Her boyutuyla karanlıkta yaşayan bu karakterin dönüşümlerle dolu geçmişi, anlatıcımızın karanlığını sayfa sayfa parçalıyor. Sakin ve dolaysız anlatım, okuru da bu çözülmenin tanığı kılıyor. Üstelik bu çözülmeyi, merakı dinç tutan bir gerilimin içinde veriyor Roberto Bolaño. Böylesine sade bir üslupta, yakalanması zor bir heyecanı yakalıyor yazar. Sayfaları hızla çevirmek istiyor okur. Lümpen Roman yazarın en iyi kitaplarından olmasa da, romanın açılışı, anlatıcı ve kardeşinin iki yabancıyla evde geçirdiği günler ve sona giden yolculuk unutulacak gibi değil. Edebiyatın erken kayıplarından biri Roberto Bolaño. Lümpen Roman / Roberto Bolaño / Çeviren: Seda Ersavcı / Can Yayınları / Roman / 128 Sayfa