Dünyanın ihtiyacı olan sanatçılardan biri Neslihan Yetişkin. Yıllardır kendi tarzı ve sanatıyla kaynakların tükendiğine, doğaya kaldıramayacağı büyüklükte bir yük yüklediğimize, bunların bize ve gelecek nesillere döneceğine dikkat çekmeye çalışıyor. Doğaya hiç zarar vermeden, geride sıfır atık bırakarak hatta atıkları esere dönüştürerek ileri dönüşümün tohumlarını atıyor. Kendi boyasını kendisi yapıyor. Bitkilerden, topraktan elde ettiği pigmentlerden, kahveden doğal boyalar elde ediyor ve bunlara sargı bezi, kumaş atıkları gibi malzemeleri ekleyerek kendi tarzında eserler hazırlıyor. Tema olarak nesli tükenmekte olan canlıları, ağaçları, dünyayı işliyor.
Boyalarda eski formüller
Bir sevdası daha var: Bozcaada. Çocukluğunu ve hayatının büyük kısmını geçirmekte olduğu Ada’da bu günlerde bir sergisi var. 30 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilecek Ada ve Ütopya Bozcaada Talay Şarap Fabrikası duvarlarında. Kök boyaları nasıl üretiyorsunuz? Hangi renkleri elde ediyorsunuz? Doğadan elde ettiğim malzemeyi günümüze uyarlayarak çalışıyorum. Bu çalışmalardan renk yapma ya da kalıcı olmasını beklemek gibi bir derdim yok. Sadece kendimi ifade edebilmek ve çıkış yolu bulabilmek ile ilgileniyorum. Renk elde ederken kendi araştırmalarımda bulduğum reçeteleri kullanıyorum yani kadim bilgileri… Kahveden, çeşitli topraklardan, ceviz, hatmi çiçeği, meşe palamudu, pancar gibi doğadan aldığım malzemelerden renkler elde ediyorum. Ceviz favorim mesela. Kuran’ın ve İncil’in yazıldığı ceviz mürekkebi formülünü kullanıyorum. Bu kök boyalar zamanla renk değiştiriyorlar. Tabii sizin eserleriniz de... Eserin kalıcı olmasını beklemeyi ego olarak görüyorum. Her bir canlı yok olurken kalıcılık tartışılmamalı. Resimde ortaya çıkan renkler her seferinde farklı olurken, doğada gördüğünüz tüm tonları içeriyor. Bu bana doğanın özgür ve asi yönünü hatırlatıyor, ona şekil veremeyiz, eşlik edebiliriz sadece… Doğa sizin resimleriniz aracılığı ile bize neler söylüyor? Doğadan alıp hiç vermemek bencilce. Yeryüzünde insan odaklı olmak, sadece insan için tüketmek, diğer canlıları yok saymak çok üzücü. Tükettiğimizden fazlasını üretmek en azından yok oluşa ortak olmamamız gerekiyor. Dönüştürebiliriz. Olabildiğince yaptığımız işlerde sıfır atık çıkarmayı hedeflemeli, çıkan atıkları dönüştürmeli, doğaya farklı gözle bakıp yaşamasına katkı olmayı hedeflemeliyiz. Eserlerimde nesli tükenmekte olan turnalar çok mesaj verir. Sualtı canlılarına çok değindim. Müsilaj sorunu daha görülmeden önce bir çok yerde su altı canlıları ve denizlere verdiğimiz tahribatı dile getiriyordum. Ağaçların kadimliği, fedakarlığı, doğaya karşılıksız sunduklarından hep ilham aldım. Türk-Rum dostluğu için eserler
Bozcaada’nın eserlerinizdeki önemi nedir? Şu an Ada ve Ütopya adlı karma sergide yer alan çalışmalarım, Bozcaada toprağından yaptığım daha önce bu topraklarda yaşayan, bu toprağın kadınlarına ithafen hazırlanan eserlerim. Ada’da Rumlar ve Türkler birlikte yaşadılar. Ada haritasını yan kullanarak kanat yapıp tek kanat olursak uçamayız ancak iki kanatla uçabiliriz diyerek Türk-Rum dostluğuna ithafen hazırladığım çalışmalar yer alıyor.