Venedik Komisyonu, aralık ayında Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) oluşumu ve üyelerinin seçim usulüne ilişkin bir görüş yayınladı. Raporda “HSK’nın yapısının yürütmenin etkisi altında olduğu, üyelerinin çoğunun cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından atanmasının yargı bağımsızlığını ciddi şekilde zayıflattığı” belirtiliyor. Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ömer Emrullah Egeliği’ye göre rapor AİHM kararlarına yansıyabilir.
Raporun içeriğine ve olası etkilerine geçmeden önce Venedik Komisyonu’nun ne olduğuna bir bakalım. Venedik Komisyonu -resmi adıyla Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu- Türkiye’nin kurucu statüsü ile üyesi olduğu Avrupa Konseyi çerçevesinde, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme reformları konusunda yol gösterici bir organ.
Egeliği, Venedik Komsiyonu’nun raporunda, HSK’nın yapısının yürütmenin etkisi altında olduğunun, üyelerinin çoğunun cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından atanmasının yargı bağımsızlığını ciddi şekilde zayıflattığının belirtildiğini söylüyor. “Özellike adalet bakanı, bakan yardımcısı ve cumhurbaşkanının doğrudan atadığı üyelerin uluslararası standartlara göre yargıç statüsünde olmadığı ifade ediliyor.”
Raporda yer alan tespitler:
- Avrupa standartlarına göre, yargı kurullarının üyelerinin en az yarısının meslektaşları tarafından seçilmesi gerekiyor. HSK’nın 13 üyesi var. Adalet Bakanı ve müsteşar iki doğal üye olarak kabul ediliyor. Geriye kalan 11 üye atanıyor ya da seçiliyor.
- 2017 anayasa reformuyla Türkiye parlamenter sistemden, cumhurbaşkanının devlet ve hükümet başkanlığı görevlerini bir arada yürüttüğü, yürütme erkini elinde bulundurduğu ve parti siyasetine aktif olarak müdahil olduğu başkanlık sistemine geçmiştir. Dolayısıyla, HSK’nın cumhurbaşkanı tarafından atanan dört üyesi siyasi atama olarak değerlendirilmelidir ve uluslararası standartlara göre “meslektaşları tarafından seçilen yargı üyeleri” olarak kabul edilemezler.
- Benzer şekilde, HSK üyesi olan diğer dört hakim veya savcı da kendi meslektaşları tarafından değil, TBMM tarafından seçilmektedir. Ancak özellikle parlamento seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte yapıldığı düşünüldüğünde, Meclis’teki çoğunluğun cumhurbaşkanının siyasi görüşüne yakın olması muhtemeldir.
- Yürütme, yargının bağımsızlığını güvence altına alması gereken organ üzerinde tam bir kontrol sağlamaktadır. Bu da kaçınılmaz olarak yargıya gölge düşürmektedir.
AİHM daha cesur karar verebilir
Egeliği, Komisyon’un görüşlerinin AİHM kararları üzerinde bağlayıcı olmadığını söylese de “Öncelikle bağımsızlık ve tarafsızlık ile ilgili ihlal kararları görece istisna kararlar. AİHM, bu kararlarda titiz davranıyor. Bağımsızlık ve tarafsızlığın yargılamayı ne yönde etkilediği gibi somut dayanaklar arıyor. Sonuca yansıdığının ispat edilmesi de başvurucular açısından zorlu bir sınav. Bu rapor ise AİHM’i yargı bağımsızlığıyla ilgili daha cesur kararlar vermeye sevk edebilir. AİHM, yargı bağımsızlığına dair eleştiriler nedeniyle Türkiye’nin taraf olduğu Demirtaş ve Kavala gibi davalarda Venedik Komisyonu’nun tespitlerini kullanabilir” diyor.
Tayin ödül de olabilir
HSK’nın yargı bağımsızlığı üzerindeki etkisini “HSK, yargıçların atanması, terfisi ve disiplin işlemlerini düzenleyen ana organ. Ancak coğrafi teminatın mevcut olmadığı Türk yargı sisteminde tayin kararlarının yargı mensuplarını tesir altına alma ihtimali var. Tabii, bir de bunun tersten, merkezi organlarda ya da yurtdışı teşkilatlarında görev alma gibi ‘ödül’ olarak yorumlanabilecek uygulamalar açısından da yaratacağı bazı çekinceler mevcut” sözleriyle anlatan Egeliği, “Bu nedenle HSK’nın görev ve yetkilerinin yargıçların bağımsızlığı ve tarafsızlığını etkilemediği söylenemez” diyor.
Neler yapılmalı?
Yapılması gerekeni ise şöyle anlatıyor: “2010 anayasa değişiklikleri sırasında Venedik Komisyonu’nun bazı tavsiyelerine uyuldu ve HSYK’nın yapısı reforme edildi. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru da yine daha önce Venedik Komisyonu tavsiyelerinde yer almıştı. Bu yönü ile Komisyon, bir dış siyasi odakmış gibi yorumlanmamalı. Türkiye, bu raporu bir fırsat olarak görmeli ve HSK’nın yapısını uluslararası standartlara uygun hale getirmek için yargıçların üyeleri doğrudan seçmesini sağlamalı, yürütme etkisini sınırlandırmalı ve bağımsız yargıyı güçlendirecek reformlar yapmalı.”