Gülhan Aslan, üç hafta boyunca yüksek bir binanın yıkıntıları başında nöbet tuttu. 23 yaşındaki kızı Zeyna, bu ayın başlarında Türkiye'yi iki depremle vurduğunda, bir arkadaşının apartman dairesinde kalıyordu. O zamandan onu gören olmadı. Akrabaları, çöken Rönesans Rezidans’ta olduklarına inanılan yaklaşık 80 kişinin hala kayıp olduğunu söyledi. Sahadaki kurtarma operasyonları, büyük hafriyat makinelerinin molozu temizlemesiyle yerini yeniden inşaya bıraktı.
"Her gün ölüyoruz"
Gülhan ve eşi Mevlüt, şimdi kızlarının hayatta kalıp tedavi altına alınması düşük bir ihtimal olsa da hastaneleri ziyaret ettiklerini söylüyorlar. Mevlüt Aslan, “Her gün ölüyoruz” dedi. Birçok depremzede, ülkenin bir bölümünü de harap eden depremlerden kurtulurken, kayıp aileleri enkaz altında kaybolan sevdiklerinin akıbetini hiçbir zaman tam olarak bilemeyecek olma ihtimaliyle karşı karşıya.
6 Şubat depremlerinde Türkiye ve Suriye’de yaklaşık 50 bin insan hayatını kaybetti. Yıkılan on binlerce binanın altında çıkması beklenen cesetlerle ölü sayısının artma bekleniyor. 7.8 büyüklüğündeki ilk deprem Rönesans binasını devirerek 249 dairelik siteyi mezara çevirdi. Arama-kurtarma ekipleri köpeklerle yaklaşık bir hafta sonra alandan ayrıldı ve yetkililer enkazı temizlemeye başladığı için ağır makineler devreye girdi.
Depremlerden sonra kaç kişinin kaybolduğuna dair kamuya açık bir istatistik yok. 1999 yılında Türkiye'nin batısında meydana gelen bir depremde en az 17 bin kişi öldü ve o zamanki sivil haklar gruplarına göre bir yıl sonra yaklaşık 300 kişi hala kayıptı. Bu ayki depremler yaklaşık üç kat daha fazla insanın ölmesine neden oldu ve önemli ölçüde daha fazla hasara neden oldu.
"Enkaz altında hala birkaç bin kişi var"
Enkaz kaldırma ekiplerine eşlik eden Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi'nde afet ve acil durum uzmanı Ali Utku Şahin, yalnızca Hatay ilinde hala birkaç bin kişinin enkaz altında olduğunu tahmin ediyor. AFAD yetkililerinin, her bir ekskavatörün moloz yükünü atılmadan önce incelediklerini söyledi. Ancak Şahin, toz miktarı ve birçok yerde onu bastıracak musluk suyunun bulunmaması nedeniyle cesetlerin veya vücut parçalarının kaybolmasının mümkün olduğunu söyledi.
Adli tıp uzmanlarının söylediğine göre hasarlı binaların çok hızlı bir şekilde yıkılması, son depremlerde kurbanların bulunması ve kimliklerinin belirlenmesini zorlaştırdı. 1999 depreminden sonra kurbanların kimlik tespitinde görev alan Kocaeli Üniversitesi'nde adli tıp uzmanı olan Ümit Biçer, "İlk amaç cesetlere zarar vermemek olmalı. Hassas bir şekilde yapılmazsa, normalde olacağımızdan çok daha fazla kimliği belirsiz cesetle karşılaşabiliriz” diye konuştu.
Biçer, Ağustos sıcağının cesetlerin daha erken çürümesine ve kokmasına neden olduğu 1999 depreminin aksine, kış aylarında meydana gelen depremlerin zamanlaması nedeniyle onları bulma sürecini kolaylaştırdığını söyledi. Bu yıl çekişmeli bir seçimle karşı karşıya kalacak olan Erdoğan'ın hükümeti, deprem bölgesinde yeniden yapılanmayı başlatmak için hızla hareket ediyor. Erdoğan Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ilk olarak yaklaşık 300 bin konutun inşaatının Mart ayında tamamlanacağını söyledi.
Hükümetin afet yönetim dairesi, ilk iki depremden bir haftadan daha kısa bir süre sonra, deprem bölgesinin birçok yerinde enkazlarda ağır makineler kullanmaya başladı ve uluslararası arama kurtarma çalışanlarının Türkiye'den ayrılmasına neden oldu. Büyük felaketlerde kurbanları belirlemenin bir yolu, parmak izleri gibi biyometri veya ameliyat izleri, dövmeler gibi tanımlayıcılar oluyor. Diş fırçası veya tarak gibi kişisel eşyalardan DNA toplanabilir, bu yöntem 11 Eylül saldırılarının kurbanlarının çoğunu teşhis etmek için kullanıldı. Türkiye'de bu süreç daha karmaşık, çünkü insanlar öldüklerinde evleri etraflarına yıkıldı. İlk deprem yerel saatle sabah 4.17'de meydana geldi, bu da birçok kurbanın üzerinde pijama olduğu ve mücevher gibi aksesuarlar bulunmadığı anlamına geliyordu.
İsimsiz mezarlara gömüldüler
Rönesans Rezidans’ın birkaç blok ötesinde bir adam ve kızı bir hafriyat makinesinin evlerini alt üst etmesini izliyorlardı. Baba kızına, “Annen ne giyiyordu” diye sordu. Kızı, annesinin kahverengi bir şey giydiğini söyledi. Morglarda ve hastanelerde yer kalmadığında cesetler, polis dosyalarına karşılık gelen numaralarla etiketlenmiş isimsiz mezarlara gömüldü. Gömülmeden önce bir kas, diş veya kemikten DNA örneği alındı. Bir eşleşme bulunması durumunda, yetkililer cesedi mezardan çıkaracak.
"Ölüme tahammül edilebilir ama belirsizlik sürer"
Aile terapisti ve Minnesota Üniversitesi'nde fahri profesör olan ve 1970'lerde bu tür kayıplar için belirsiz kayıp terimini icat eden Pauline Boss, sevilen birinin ölüp ölmediğini bilmemenin insanlar için katlanılması en zor duygusal acılardan biri olduğunu söyledi. Boss, “İnsanlar, kendileri için zor olsa da ölüme tahammül edebilirler. Ancak belirsiz bir kayıp, çözüm eksikliği ve bundan kaynaklanan keder sonsuza kadar sürecektir” dedi.
Oğlunun cesedini 5 yıl sonra buldu
Son depremler bazı Türkler için duygusal travmayı yeniden alevlendirdi. 1999 depreminde Emine Cebeci'nin Gölcük’teki evi yıkıldı ve oğlu Serkan’la birlikte enkaz altında kaldı. Cebeci, 10 saat sonra enkazdan çıkarıldı ancak Serkan’ı bir daha görmedi. Sekiz ay sonra hastaneden taburcu olan Cebeci, oğlunu aramak için yıllarını harcadı. Cebeci, "Bir annenin çocuğunun cesedini görmeden öldüğüne inanması vicdansızlıktır" dedi.
Depremden yaklaşık beş yıl sonra Cebeci ve diğer kayıp kurbanların 18 ailesi, kimliği belirsiz 11 cesedin mezardan çıkarılması için hükümete dava açtı. Son mezarda, Serkan'ın tarifine uyan bir kişi buldular. Cebeci, kemiklerini bir ayakkabı kutusu içinde İstanbul'a getirdi ve DNA testi ile kalıntıların gerçekten de oğlu olduğunu öğrendi. Antakya'da, hükümet bu hafta sonu Rönesans Rezidans’ın bulunduğu alandaki enkaz kaldırma işini bitirdi. Zeyna Aslan'ın yakınları deprem olduğunda onun nerede olduğundan emindi. Zeyna'nın arkadaşı Dilan Akansel, gece hemşiresi olarak mesaiye gittiğinde erkek arkadaşı Mehmet'i Zeyna ile 8. kattaki dairesinde bıraktığını söyledi. Aslan, “Cesedinin ve mezarının olmasını tercih ederim. Artık hiçbir şeyim yok” dedi.