6 Şubat depremlerinden hemen önce Türkiye’nin en çok konuştuğu konu, yaklaşan genel seçimlerdi. Resmen açıklanmış olmasa da Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak bir seçimin atmosferine girmişti.
İki büyük gündemin çakışması, akıllara şu soruyu getirdi: Ya böylesine büyük bir felaket, belirlenmiş seçim tarihinden birkaç gün önce olsaydı? Sandığa gitmeyi imkansız hale getirecek bir olağanüstü durum karşısında nasıl bir yol izlenecekti?
TBMM’den başka kimse yapamaz
İlk akla gelen ihtimal, seçimlerin ertelenmesi oluyor elbette. Bu konuda Anayasa’nın 78/1. maddesi şöyle diyor: “Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.”
Bu maddenin detayları değerlendirildiğinde üç unsur öne çıkıyor: “Savaş sebebiyle”, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” ve “bir yıl”. Yani bu madde (1) sadece Türkiye başka bir ülkeyle resmen savaş halindeyse, (2) sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla (3) bir yıllık bir süre için erteleme yapabiliyor. Başka herhangi bir durumda seçim ertelemek Anayasa’ya aykırı.
Eski Anayasa Mahkemesi üyesi, Gedik Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fazıl Sağlam bu maddenin, TBMM’nin görev süresinin uzatılabilmesi için getirilen tek istisna olduğunu söylüyor. Hukukta istisnayı yorum yoluyla genişletmenin mümkün olmadığının altını çizen Sağlam “Bu nedenle 6 Şubat depremi derecesinde de olsa, doğal afetler TBMM seçimlerinin ertelenmesine neden olamaz. 2017’deki Anayasa değişikliği de Cumhurbaşkanı seçimlerini TBMM seçimi ile birleştirdiğinden, aynı şey dolaylı olarak Cumhurbaşkanı seçimi için de geçerlidir.”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, depremden etkilenen 10 ildeki (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) vatandaş sayısını 13.5 milyon olarak açıklamıştı. Depremin ardından bu şehirlerde OHAL ilan edilince, bu kararın yaklaşan seçimlere etki edip etmeyeceği sorusu da akıllara düştü.
Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Tolga Şirin bu konuda da Anayasa’nın aynı maddesine dikkat çekiyor: “Bu maddede savaş dışında bir erteleme nedeni yok. OHAL Kanunu’nda da bu yönde bir hüküm bulunmuyor. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de seçimlerle ilgili bir sınırlama veya düzenleme yapamaz. Bu nedenle şöyle özetleyebilirim: Mevcut mevzuat uyarınca sadece deprem ve depreme bağlı OHAL ilanı nedeniyle seçimlerin ertelenmesi mümkün değildir.”
Henüz sandık tarihi resmen ilan edilmediği için kesin seçmen sayısı hesaplanmış değil. En yakın tarihli seçim olan 2019’da, bu illerdeki seçmen sayısı 8 milyon 140 bin kadardı. 2023’te bu sayının 9 milyon 500 bin civarına ulaşacağını söylemek akla yatkın bir öngörü. Tüm ülkede 62-63 milyon kişinin oy kullanacağını da düşünülürse, toplam seçmenin yüzde 14’ü doğrudan etkileniyor.
Yani seçime katılamadığı takdirde sonucu kökten değiştirebilecek kadar büyük bir sayı. Nitekim, 2019’da bu 10 ildeki AKP+MHP oyları 2 milyon 800 bine, CHP+İyi Parti oyları da 2 milyon 400 bine yaklaşmıştı.
Erken seçim normal tarihe itilebilir
Peki başta sorduğumuz sorunun gerçekleşmesi halinde ne olur? Örneğin 14 Mayıs 2023 resmen ilan edilmiş olsaydı ve bu deprem örneğin 12 Mayıs’ta meydana gelseydi? Sağlam bu bir erken seçim olacağı için, tarihi kim öne çektiyse (TBMM veya Cumhurbaşkanı) yine onun kararıyla “normal tarihine kadar” ertelenebileceğini söylüyor. Ama daha ileriye değil.
Şirin ise seçim erteleme konusunda TBMM’nin fiili durum yaratıp karar alması halinde buna karşı etkili yargı yolları bulunmadığının altını çiziyor: “Bu yönde bir kanun çıkması halinde bir dizi tartışmanın yaşanabileceğini söyleyebilirim. Ama şimdilik spekülasyon yapmayayım.”