28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 17.12.2021 04:50 | Son Güncelleme: 23.02.2022 21:08

Daha ‘eşit bir dünya’ya giden bir yol hikayesi

YANINDAYIZ Derneği’nin kurucu başkanı ve iş insanı Nur Ger: Kadınların düşmanı erkekler değil, mevcut ataerkil düzen. Böyle bir yapının içinde kadınlara atfedilen klişeler eşitsizliğin devamını sağlar. Kadınları güçlendirmek, güçlü ülkeler yaratmanın yegane anahtarıdır
Daha ‘eşit bir dünya’ya giden bir yol hikayesi

İnsanlık tarihi erkekler tarafından yazılmış. Dolayısıyla insanlığın en eski ve var olduğundan beri süregelen ilk ayrımcılığı, her coğrafyada kadın-erkek eşitsizliğidir. Dünyada ve Türkiye’de kadınlar dil, din, ırk, sosyal statü fark etmeksizin başta şiddet ve taciz olmak üzere yaşamın her alanında ayrımcılığın öznesi. Cinsiyet eşitsizliğinin hakim olduğu ataerkil toplumlardaki sosyal sonuçlar yalnızca kadınları değil, erkekleri de eşit ağırlıkta etkilemekte. Gelin bugün geldiğimiz noktayı daha iyi anlayabilmek için geçmişten günümüze kısa bir yolculuk yapalım…

İdeal dünya düzeni: Eşitistan

Göçebe toplumlarda kadın ile erkeğin eşit konumda olduğu ve tarihin ilk dönemlerinde toplumların anaerkil olduğu biliniyor. İnsanlık yerleşik düzene geçtikten sonra rol dağılımları net olarak ayrışarak, erkeğin savaştığı, mülkü koruduğu; kadının ise eve kapanarak, annelik ve eşlik rolü ile sınırlandığı bir düzen oluşmaya başladı ve böyle süregeldi. Kadın ikinci sınıf insan olarak görüldü.  Günümüzde ve toplumumuzda henüz tam eşitlik seviyesine ulaşılamadı ancak bu konudaki talepler ve farkındalık yoğun bir biçimde arttı. İnsanlık tarihinin on bin yıl,  ataerkil düzenin altı bin yıldır var olduğunu düşünürsek, iki yüz yıl gibi kısa bir zamanda kadınların hak arayışı ve mücadelesi sonucunda bugünkü konuma gelindi.  Ülkeler zengin olabilirler ancak gelişmişlik seviyesinde dünyadaki en son sıralamaları aşamazlar. Bir toplum geliştiği için eşit olmaz, önceliklerinin birinci sırasına eşitliği koyduğu zaman gelişir; ‘muasır medeniyetler seviyesine’ ulaşır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda sağlandığı gelecekteki ideal dünya düzenini, ABD Kadın ve Eşitlik Partisi’nin kurucularından, gazeteci yazar Catherine Mayer, ‘Eşitistan’ olarak tanımlar.  ‘Eşitistan’ dününü, bugününü ve mücadele sonucu oluşacak yarınını hayal etme imkânı tanıyor. Bu mücadele için mucize yaratan kadınlar ya da büyük adımların gerekli olmadığı, düzendeki herkesin çözümün bir parçası olması gerektiğinin altını çizer. Eşitistan ‘her zaman çevremizde ve içimizde’ olan bir ihtimal. Yalnızca insanların toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaratabileceği olumlu değişimin farkına varması ve iradesini ortaya koyarak, ataerki ile mücadele etmesi gerekir. Bunun doğal sonucu olarak toplumun hak arayışı, adaletin üstünlüğü ve demokratikleşme talepleri hızlanır. Her türlü eşitsizliklerin ortadan kalkabilmesinin ön şartı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasıyla başlayacak. 

Ataerkil ortadan kalkarsa

Emniyet kemerlerinin tasarımından geliştirilen ilaçlara, oda sıcaklığının ayarlanmasından yargı sistemine kadar uzanan çok geniş bir ölçekte dünya adeta erkeklerin çevresinde dönüyor. Erkekler bu avantajların tadını çıkarırken, dünyanın her yerindeki kadınlar, dil, din, ırk, sosyal statü fark etmeksizin ücret eşitsizliği, cinsel şiddet, ayrımcılık, ev içi emeğinin görünmezliği gibi yüzlerce sorunla tek başlarına mücadele etmeye çalışıyor. Catherine Mayer, bu sorunların ve sonuçlarının aslında yalnızca kadınları etkilemediğini, toplumsal cinsiyet açısından gerçek eşitliğin yaratılacağı bir dünyanın herkesin menfaatine olacağını göstermeye çalışıyor. Eşitsizliğin bertaraf edileceği bir yaşam için tartışmasının yönünü iyimserliğe doğru bükerek, ‘doğru olanı yapmak isteyen’ herkese sesleniyor; ‘eşitistan’a ulaşabilmek hedefiyle tüm insanlığı göreve çağrıyor: “Yapısal eşitsizliklerin en büyüğü olan ataerkiyi başarıyla ortadan kaldırırsak, kuşkusuz diğer yapısal eşitsizlikler de çatırdamaya başlayacaktır. Toplumsal cinsiyet açısından eşit bir dünya şüphesiz diğer yönlerden de daha eşit bir dünya olacaktır.”