İspanya’daki bilim insanları, Sevilla Katedrali’nde bulunan kalıntıların, Atlantik’i aşarak dünya tarihini değiştiren kaşif Kristof Kolomb’a ait olduğunu kesin olarak doğruladı. Gerçek kökenine dair süregelen gizemin yakında çözülmesi, bulguların ise yakında yayımlanacak bir belgeselde açıklanması bekleniyor. 1506’da Valladolid’de hayatını kaybeden Kolomb, ölümünden sonra bile nerede gömüldüğü ve kökenine dair birçok tartışmanın merkezinde yer aldı. Tarih boyunca genel kabul, onun Cenovalı olduğu yönünde olsa da bazı teoriler Kolomb’un Katalonya, Portekiz, Galiçya, Yunanistan veya İskoçya’dan olabileceğini öne sürdü.
Yirmi yılı aşkın bir süredir İspanyol bilim insanları, DNA testleriyle Sevilla’da bulunan kalıntıların gerçekliğini araştırıyor. Granada Üniversitesi’nden adli tıp uzmanı Dr. José Antonio Lorente’nin liderlik ettiği çalışmada, Kolomb’un kalıntıları, kardeşi Diego ve oğlu Fernando’dan alınan DNA örnekleriyle karşılaştırıldı. Perşembe günü Lorente, bu araştırmanın sonunda Sevilla Katedrali’ndeki kemiklerin kesin olarak Kolomb’a ait olduğunu duyurdu. "Bugün, yeni teknolojiler sayesinde Sevilla'daki kalıntıların Kristof Kolomb'a ait olduğuna dair daha önceki kısmi teoriler kesin olarak doğrulandı" diyen Lorente, bu bulgunun uzun süredir devam eden spekülasyonları sona erdirdiğini belirtti.
Farklı noktalardaki kalıntılar araştırmayı karmaşık bir hale getirdi
Bu keşif, Kolomb’un kalıntılarına dair süregelen gizemi çözme yolunda önemli bir adım olsa da, Kolomb’un kemikleri neredeyse kendisi kadar seyahat etti. 1506 yılında İspanya’da hayatını kaybetmesine rağmen, Kolomb, Hispanyola adasında (bugünkü Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) gömülmek istedi. 1542’de kalıntıları oraya taşındı. Daha sonra, 1795’te Küba’ya nakledildikten sonra, İspanya'nın İspanyol-Amerikan Savaşı'ndaki yenilgisiyle 1898 yılında Sevilla’ya geri getirildi. Durumu daha da karmaşık hale getiren bir olay ise 1877’de Dominik Cumhuriyeti’ndeki Santo Domingo Katedrali’nde yapılan bir kazıda, "Yüce ve seçkin adam, Kristof Kolomb" yazılı bir kurşun kutu içerisinde kemik parçalarının bulunmasıydı. Bu kalıntılar daha sonra Santo Domingo Este’de bulunan Faro a Colón anıtına gömüldü. Dr. Lorente, her iki kemik setinin de eksik olması nedeniyle her ikisinin de Kolomb’a ait olabileceğini kabul ediyor. Zorlayıcı bir DNA incelemesi olduğunu belirten Lorente, elde edilen verilerin araştırmacılar için önemli bulgular içerdiğini ve Kolomb’un kökenine dair sırların yakında çözüleceğini söyledi.
Kolomb’un bilinmeyen kökeni yakında açığa çıkabilir
Kolomb’un mezarına dair sorular cevaplanmış olsa da, onun gerçek kökeni bilim insanları ve tarihçiler arasında hâlâ büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor. Birçok tarihçi onun İtalyan olduğu konusunda hemfikir olsa da Katalonya, Galiçya, Yunanistan ya da Portekiz gibi alternatif köken teorileri de ortaya atıldı. Bazı teoriler ise Kolomb’un Yahudi ya da Bask kökenli olabileceğini öne sürdü. Bu gizemli sorunun cevabı, 12 Ekim Cumartesi günü yayınlanacak Columbus DNA: His True Origin adlı belgeselde açıklanacak. İspanya’nın, Kolomb’un Amerika’ya varışını kutladığı ulusal bayramda gösterilecek olan belgesel, kaşifin kökenine dair nihai cevabı sunacak. İspanya devlet televizyonu RTVE tarafından üretilen program, 25 olası doğum yerini sekize kadar indirdi. “Yirmi beş olası köken ve sekiz finalist var ama sadece bir tane doğru olabilir” denilen açıklamada, bu büyük sırrın açıklanacağı duyuruldu.
Sömürgecilik, ırkçılık ve soykırım ile ilişkisi hala tartışma konusu
Kolomb, bilimsel keşifler sonucunda kişisel geçmişine dair yeni bilgiler ortaya çıksa da, onun mirası üzerindeki tartışmalar hız kesmeden devam ediyor. Birçok kişi, özellikle İspanya’daki sol görüşlü politikacılar ve Amerika’daki yerli topluluklar, Kolomb’u kahraman bir kaşif değil, sömürgeciliğin, sömürünün ve yerli halkların soykırımının bir sembolü olarak görüyor. Son yıllarda, İspanya’nın 12 Ekim’de kutladığı ulusal bayrama dair eleştiriler giderek artıyor. 2015 yılında Barselona’nın eski belediye başkanı Ada Colau, bu kutlamaları eleştirdi. Colau X’teki paylaşımında, “Bir ulusun soykırımı kutlaması utanç verici ve üstüne üstlük, 800.000 euroya mal olan bir askeri geçit töreniyle” dedi.
Cádiz’in eski belediye başkanı José María González Santos da benzer eleştirilerde bulundu. İspanya’nın Amerika’ya varışının keşiften çok yıkım getirdiğini savunan Santos, “Biz Amerika’yı keşfetmedik; Tanrı adına bütün bir kıtayı ve kültürlerini katledip baskı altına aldık” dedi. Santos ayrıca, “Ortada kutlanacak bir şey yok” açıklamasında bulundu. Bu eleştiriler, Kolomb’un mirasına yönelik küresel bir tepkinin yansıması olarak görülüyor. 2020’de, sömürgecilik ve ırkçılık ile bağlantılı tarihi figürlere karşı düzenlenen protestolar sırasında, Virginia’nın Richmond kentindeki bir Kolomb heykeli göstericiler tarafından yıkıldı, ateşe verildi ve bir göle atıldı. Heykelin kaidesine “Kolomb soykırımı temsil ediyor” yazılı bir tabela bırakıldı.
Kültürel mirasına yönelik tartışmalar sürüyor
İspanya, Amerika’nın keşfiyle dünya tarihinde yeni bir sayfa açan kaşifin gerçek kökenini açıklamaya hazırlanırken, Kolomb’un mirasına dair tartışmalar da hâlâ hararetle devam ediyor. Kimileri onu dünyayı değiştiren bir öncü olarak görürken, diğerleri Kolomb’u Amerika kıtasındaki yerli halkların çektiği büyük acıların ve soykırımların bir simgesi olarak kabul ediyor. Yayımlanacak belgesel, Kristof Kolomb’un nereden geldiğine dair uzun süredir tartışılan soruyu çözmeyi vaat etse de, onun temsil ettiği değerler üzerindeki eleştirilerin son bulması pek olası görünmüyor. Kolomb figürü, her iki taraf için de güçlü duygular uyandırmaya devam ediyor ve kökeni sonunda açıklansa bile, mirasıyla ilgili tartışmalar hâlâ süregelen bir mesele olarak varlığını sürdürüyor.