11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde eğitimde, toplumsal hayatın neredeyse her alanında toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşanıyor. Şiddetin de boyutları artıyor. Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile konuştuk. Suna’nın Kızları projesinin kurucusu İpek Kıraç da bu konudaki görüşlerini kaleme aldı
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, kız çocuklarının karşılaştığı toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çeken ve onların haklarını savunurken, potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak için öne çıkan bir gün. Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bu günde kız çocuklarının uğradığı her türlü ayrımcılığa dikkat çekiliyor.
Bu özel gün için bu konuda çalışmalar yapan Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile konuştuk. Suna’nın Kızları projesinin kurucusu İpek Kıraç da bu konuda görüşlerini aktardı.
"Her üç kadından biri ne eğitimde ne de istihdamda"
Arzuhan Hanım, siz ve aileniz uzun yıllardır kız çocuklarının eşit fırsatlardan yararlanması için çaba gösteriyorsunuz. 2024 Türkiye’sinde kız çocuklarının durumu hakkında görüşlerinizi almak isterim. Bugün nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?
Kız çocukları bizim aile olarak en duyarlı olduğumuz konulardan biri. Bu konudaki ilk kapsamlı adımımız, kız çocuklarının okullaşma düzeyini yükseltmek hedefiyle 2005 yılında başlattığımız “Baba Beni Okula Gönder” seferberliği oldu. 2021/2022 verilerine göre, kız çocuklarının ilköğretimde okullaşma oranının yüzde 97, ortaöğretimde ise yüzde 89 seviyesinde olduğunu görmek sevindirici. Buna karşın ortaöğretim düzeyinde hala erkek çocukların okullaşma oranının kız çocuklarından az da olsa yüksek olduğunu görmek daha yapacağımız çok iş olduğunu gösteriyor.
Buna karşılık ortaöğretim okul tamamlama oranlarına baktığımızda kız çocuklarının yüzde 82 ile erkek çocukların önünde olduğunu görüyoruz. Bu da kız çocuklarının eğitimin gelecekleri açısından ne kadar önemli olduğunu anladıklarını, sebatla eğitimlerini sürdürme kararlılığında olduğunu gösteriyor, bize daha fazlasını yapmak için cesaret veriyor.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz bu dönemde, sadece eğitime erişimi değil; eğitim sistemimizin içeriğini de konuşmamız aciliyet kazandı. Eğitim sistemimizin bilimsel temellere dayanan 21. yüzyıl becerilerini, eleştirel düşünmeyi, yaratıcılığı ve dijital becerileri kazandırıp kazandırmadığını konuşmalıyız.
Bugün yapay zeka ve teknolojik gelişmeler bu kadar hızlı ilerlerken, kız çocuklarının bu konulara hakim olmalarını ve STEM - fen, teknoloji, mühendislik ve matematik- alanlarında eğitim almalarını desteklemek; sürdürülebilirlik ve iklim krizi gibi konular acil gündemimizde yer alırken, çocukların eğitim sistemi içinde bu konulara cevap bulmasını sağlamak çok önemli.
Bu nedenle, Aydın Doğan Vakfı olarak her yıl kız çocuklarının toplumsal statüsünü güçlendirmek hedefiyle düzenlediğimiz 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü Konferansı’nın onuncusunda ana tema olarak “Yapay Zeka ve Kız Çocukları: Fırsatlar ve Sorumluluklar” konusunu seçtik.
En temel sorunlar neler? Kız çocuklarının hala eğitimde fırsat eşitliğine ulaşamamış olması size ne hissettiriyor?
Vakıf olarak eğitimin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın temel taşı olduğunu düşünüyoruz. Çeşitli vesilelerle lise çağındaki kız öğrencilerle ve burs verdiğimiz üniversite öğrencileriyle bir araya geliyoruz. Bunların arasında “Baba Beni Okula Gönder” kapsamında yapılan kız yurtlarında kalan öğrenciler de var. Sahip oldukları özellikler, heyecanları, umutları ve topluma faydalı olma istekleri, kararlılıkları çok umut verici. Bizi cesaretlendiriyor bunlar. Ama umut veren bu tablo karşısında yaşadıkları zorlukları duymak, toplumsal önyargıların kız çocuklarını nasıl kalıplara sokmaya çalıştığına şahit olmak da bizi üzüyor. En büyük sorunlardan biri, toplumsal kalıp yargıların orta eğitimden sonra kız çocuklarının yollarını kesmesi. Bunu en net şekilde “ne eğitimde ne istihdamda” dediğimiz gençlerle ilgili verilerde görüyoruz. 15-24 yaş arası genç nüfusumuzda, her beş gençten biri “ne eğitimde ne istihdamda.” Ama daha kritik olan durum, cinsiyet ayrımına baktığımızda ortaya çıkıyor, her üç genç kadından biri “ne eğitimde ne istihdamda.” Yani evde oturmaya mahkum.
Bu sorunu çözmeden Türkiye’nin ne bireylerin ekonomik ve sosyal hayata katılımında denge ne de sağlıklı ve kapsayıcı bir büyüme oranı yakalaması mümkün. Küçük yaştaki kız çocuklarının hayalleri bile bu kalıpların içinde şekilleniyor. Kız çocuklarının özgürce hayal kurabilmelerini istiyoruz. Onların yanında durmak, destek olmak, engelleri aşmalarına yardımcı olmak, hayallerini gerçekleştirdikleri zaman yaşadıkları heyecanı, başardıklarında mutluluklarını paylaşmak bizi mutlu kılıyor.
Değişim yaratmak için neler yapıyorsunuz?
Aydın Doğan Vakfı; eğitim ve fırsatlara eşit erişim başta olmak üzere, Türkiye’nin kalkınmasına katkıda bulunacak kültür-sanat, spor gibi birçok konuda etki odaklı işler yoluyla topluma katkıda bulunmayı hedefliyor.
“Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar” başlığı altında geleceğin lider kadınlarına destek olabilmek için çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. “Baba Beni Okula Gönder” yurtlarında kalan lise öğrencilerini eğitimlerine devam etmeleri konusunda destekliyoruz, üniversiteyi kazanan öğrencilere yönelik burs programımız var.
Çok önem verdiğimiz bir programımız da kadın mühendislerin yetişmesi için bu alanda okuyan öğrencilere verdiğimiz özel burs. Mezun öğrencilerimizin Türkiye ve dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinde çalıştıklarını görmek bizi gururlandırıyor. Hangi alana ilgi duyarlarsa duysunlar kız çocuklarının dijital beceriler kazanması gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla ilkokuldan itibaren kız çocuklarının STEM alanlarında eğitim almaları için projeler yürütüyoruz. Araştırma, konferans ve çalıştaylar düzenleyerek eşit hak ve fırsatlar konusunda gündem yaratmaya çalışıyoruz.
Son dönemde, “Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar” isimli bir projemiz AB’den destek aldı. Bu proje üç yıl sürecek, ilk adım olarak Türkiye’deki genç kadınlar ve kız çocuklarının toplumsal cinsiyet eşitliği, ekonomik, sosyal, politik güçlenme ve liderlik gibi alanlarda karşılaştıkları zorlukları ve fırsatları ortaya koyan bir “İhtiyaç Analizi” hazırladık. Derinlemesine görüşmelere dayanan bu analizin ilgili tüm kuruluşlara stratejik planlamalarında rehberlik edeceğine, kız çocukları ile genç kadınların liderlik yolculuklarında fark yaratacağına inanıyoruz.
Kadınlar güvende değil!
Kız çocuklarını korumak ve eşit fırsatlardan yararlanmaları için hangi adımlar ivedilikle atılmalı?
Günümüzde kadınlar; eğitimde, bilimde, iş dünyasında, siyasette, toplumun tüm katmanlarında ciddi bir eşitsizlikle karşı karşıya bulunuyor. Kız çocuklarının ilköğretimle tanışmalarından genç kızlarımızın kurdukları hayalleri gerçekleştirmelerine, kadınlarımızın işgücüne katılımından siyasette yükselmelerine kadar pek çok aşamada önlerine çıkan sayısız ‘cam tavan’ var. Bu engelleri aşmak için eğitim sisteminin laik cumhuriyet değerlerine sahip çıkması, kapsayıcı olması, çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandırması gerekiyor.
Her şeyden önemlisi; sokakta, evde, aile içinde kadınları hedef alan erkek şiddetiyle mücadele edilmesi gerekiyor. Her 10 kişiden yedisinin “Kadınlar, şiddet olayları karşısında güvende değil” görüşünde olduğu bir ortamda, kız çocuklarının, genç kadınların özgürce hayata karışabileceklerini, eğitimlerini sürdürebileceklerini düşünmemiz bile zorlaşıyor.
Burs vermek, yurt ve okul açmak dışında nelere ihtiyaç var? Son dönemde deprem bölgesinde de çok farklı ihtiyaçlar doğdu. O bölgeye yönelik neler yapıyorsunuz?
Deprem, yarattığı yıkımın büyüklüğü, altüst olan insan hayatları, kayıplar hepimizi derinden etkiledi. Türkiye’nin tek yürek olduğu afet sonrası seferberlikte biz de önce acil ihtiyaçlar için harekete geçtik: Arama kurtarma çalışmalarına, enerji kaynaklarının işler hale getirilmesine, geçici barınma merkezleri kurulmasına destek verdik. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’yla mor yerleşkeler kurduk.
Depremzedeler için psikoloji ve sağlık desteği, uzaktan eğitim için cihaz desteği gibi acil ihtiyaçları karşıladık. Doğan Grubu ile birlikte “Eğitime Devam Seferberliği”ni başlattık. 500’ü lise ve 505’i üniversite öğrencisi olmak üzere toplam 1.005 kız öğrenciye eğitim hayatları boyunca burs imkanı sağladık.
Burs verdiğimiz kız çocuklarının iyi olma halleri için de çaba gösterdik. “EMDR Derneği Travma İyileştirme Grubu” ile birlikte depremin travmatik etkilerini azaltmaya yönelik uzun erimli bir psikososyal destek faaliyeti yürüttük. Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf bursiyer öğrencilerimiz çoğunlukta olmakla birlikte, 221 depremzede bursiyer öğrencimiz verilen eğitimlerden faydalandı. Hatay Arsuz’da Doğan Grubu’nun oluşturduğu konteyner kent alanında Aydın Doğan Vakfı, kız çocuklarına özel güvenli bir alan kurdu. Burada kız çocuklarının güçlenmesi için farklı içeriklerde eğitimler sunmaya devam ediyoruz. Bütün bunları yaptık, yapıyoruz ama tabii ki dileğimiz, böyle büyük afetlerin, yıkımların hiç olmaması.
İpek Kıraç: Çocukları korumak için dayanışma ağı kurup güç birliği yapmalıyız
Her gün yeni bir kız çocuk-kadın ihmal ve istismarı ve hatta cinayetiyle sonuçlanan haberler duyarak öfkelenmeye devam ediyoruz. Kamuoyu olarak bu vakaları bireysel vaka olarak tartışmaya devam edersek ve politika yapıcılar ve paydaşları olarak çözümü sistemsel bir dönüşümde aramaya başlamazsak, maalesef daha onlarca, yüzlerce kız çocuğun kaybıyla sarsılmaya devam edeceğiz.
Bu döngüyü kırmanın yolu çocukları koruyacak stratejik politikalar geliştirmek. Şiddet yalnızca en uç noktalarda değil, toplumun her seviyesinde karşımıza çıkıyor ve her seviyede normalleştiriliyor. Toplumun en küçük biriminden başlayarak en yapısal kadrolarına kadar, ayrımcı ve şiddet içeren her türlü söyleme ve davranışa karşı duracak bir mekanizmaya ihtiyacımız var. Aksi takdirde, cinsiyetçi şakalar ve küfürler gibi zararsız görülen davranışlarla başlayan ve kız çocuk-kadın düşmanı söylemine dönüşen tutumlar meşrulaşıyor ve şiddeti normalleştiren bir ortamı besliyor. Üstelik bu şiddet sadece fiziksel dünyada değil, sanal ortamlarda da hızla artıyor ve örgütleniyor. Bu şiddetin mağduru öncelikli olarak kız çocuklar olmakla birlikte, erkek çocuklar da bu sarmaldan son derece olumsuz şekilde etkileniyor, zedeleniyor.
Şiddet ve ayrımcılığı meşrulaştıran bu toplumsal kabulün önüne geçmek için, başta kız çocuklar olmak üzere tüm çocukları en başından itibaren koruyan, destekleyen ve ihmal-istismarı ve şiddeti önleyici tedbirler alan bir yapı inşa edilmesi gerekiyor. Çocuğun iyi olma halini destekleyecek ekosistem öncelikle toplumsal kültür ve normlarla başlıyor. Ardından politika yapıcılar geliyor. Bir sonraki halka çocukların gelişimini destekleyecek, ihtiyaçlarını karşılayacak hizmetler. Sonrasında ise mahallesinden okuluna, evinden sokağına kadar kız çocukların günlük hayatında temasta olduğu tüm bireyler geliyor. İşte tüm bu kurum ve bireylerin birbiriyle konuştuğu, birlikte çalıştığı, en büyük önceliği çocuğun iyi olma haline veren destekleyici politikalar ve koruyucu mekanizmalar oluşturmamız şart. Toplumun her seviyesinde yerleşik olan ayrımcılık ve şiddetle mücadele ancak böylesine kapsamlı ve uzun vadeli bir yaklaşımla mümkün.
Eğitimle, sosyal politikalarla, hukuki düzenlemelerle desteklenmesi gereken bu yaklaşım sadece şiddetin sonuçlarıyla değil kökenleriyle de mücadele edecektir.
Suna’nın Kızları, kız çocukların özgürce ve güvenle yaşayacakları bir dünyaya ulaşana dek; haneden okula, mahalleden kamuya bu sistemsel mekanizmaların kurulmasını destekleyecek dayanışma ağlarını oluşturmak için çalışıyor. 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününde; tek bir kız çocuğun daha incinmemesi ve potansiyelinin engellenmemesi adına; kamu, sivil toplum ve özel sektörden tüm paydaşlarımızı bu dayanışma ağının kurulması için acil iş ve güç birliğine davet ediyorum.