12 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 29.11.2024 04:40 | Son Güncelleme: 29.11.2024 11:40

Nazar insan

Ah Nazar... Kollarını iki yana açtığında dünya sığardı koynuna... Şile’de çok özenerek yaptırdığı evde bizi karşılayışını hatırlıyorum. Yürürken bize doğru uzanan kolları, kalın ensesi ve kaba elleriyle onu bir Asur kralına benzetmiştim
Nazar insan

Nesteren Davutoğlu

Nazar Büyüm Anadolu toprağı çamurundan yapılmış renkli bir masaldı... Merak eder, okur, bilir, paylaşırdı. Kucak kucak severdi.

Bilinmeyen halk türküleri, Latin’den Arap’a acı çekmiş halkların deyişleri, dünya edebiyatının şah damarları, ülkeler, şehirler, yerel yemeklerin baharatları, esen rüzgârın yönü, göğün haritası…

Ve dünyada ve Türkiye’de haksızlıklar, hukuksuzluklar. Hepsini bilir, taraf olur…

Çevremizde biri mi hasta, hangi doktoru görüyor, birinin yardıma mı ihtiyacı var?

Ah Nazar… Kollarını iki yana açtığında, dünya sığardı koynuna…

Onu Türkiye İşçi Partisi’nde tanıdım. 1976’da bir Kasım günü, partimiz Spor ve Sergi Sarayı’nda “Şili Halkı ile Dayanışma Gecesi” düzenliyordu. Şilili devrimci sanatçılar Isabel & Angel Parra davetlimizdi.

CIA destekli Şili darbesi acılarının tanığıydı dünya. Binlerce sosyalist yumruk havada, bağırıyorduk;
“El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido! ”

Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!

Bu etkinlikte ben salon hazırlığı, kayıt, karşılama cinsinden çömez takım işlerinde görevliydim. Nazar Büyüm ve Ersin Salman, hepimizde iz bırakan bu coşkulu geceyi kalıcı kılacak plak ve broşür yapımını üstlenmişlerdi. Onlarla ve Ajans Ada ile gurur duymuştum.

TRT sonrası Ajans Ada’da çalışmamda, bu gönül bağının rolü vardı mutlaka. Yıllarca arkadaş, patron, komşu, yoldaş olduk; Nazar ve Ersin beni ikna ettiler ajans bayrağını onlardan devralmama, bir misyondu çünkü bu.

1970’lerde Man Ajans’ta Eli Acı-man ile çalışma şansını yakalamış genç reklamcı kafadarlar, günü gelmiş kendi ajanslarını kurmaya karar vermişler. Man Ajans işleri onlara fazla sağlam gelmiş, seçimlerini duygularıyla yapan insanlara hitap edecek, daha maceracı işler yazmak, üretmek istemişler. Ajans Ada doğmuş. Kısa zamanda efsane olmuş. Başarmışlar.

Nazar Büyüm

 

Tarih sırasıyla anlatamıyorum çünkü gözlerimin önünde, kollarını açarak bizi kucaklamaya gelen Nazar!
Şile’deki evin yapımı tamamlandığında birkaç arkadaşını davet etmiş, bizi kapıda karşılamak için yola çıkmıştı. Kiraz çiçeklerinin oluşturduğu pembe koridorda yürürken, bize uzanan kolları, kalın ensesi ve kaba elleriyle onu bir Asur kralına benzetmiştim. Kafasındaki sağlamlığı gövdesinde de taşırdı.

Özenmişti o evin yapımına. Yine benim için bir ilk; terasa çıkardı beni, yıldız bakmaya! Teleskobu yıldızların arasında gezdirdim lacivert gecede heyecanla. Ve o bütün yıldızları tanırdı, isimleriyle, hikayeleriyle göğü bilirdi.

Sözün gücünden yararlanırdı. İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuş olması mı onu bu dilin tüm inceliklerine hakim kıldı, yoksa bir konuyu hakkıyla, bir anlam kırıntısını bile yitirmeden ifade etme aşkı mı, bilmem.

Hem Türkçe, hem İngilizcenin ustasıydı. Çeviri yapmaktan özel zevk alırdı. Severek seçtiği birkaç romanı ve çevirdiği şiirleri okumamı istemişti.

80 sonrası Ajans Ada’dan ayrılıp, Adam Yayınları’nı, Merkez Ajans’ı ve Anadolu Yayıncılık’ı kurmuş olması, iş hayatını sadece reklamla geçirmenin ona yetmediğini gösteriyordu zaten. Bir yanda Ali Taran birlikteliği ile üretilmiş, “Tokai- çakar çakmaz çakan çakmak”, Yapı Kredi’nin popüler “Pardon” filmleri gibi, reklam kuşaklarını kasıp kavuran Merkez Ajans işleri, öte yanda Anadolu Yayıncılık’ta Yurt Ansiklopedisi, Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi gibi o dönemde doğru bilgiye kitlesel olarak ulaşımı mümkün kılacak işler yaptı.

Adam Yayınları’yla çok sayıda değerli edebiyat kitabı kazandı ülke. Sayısı bine varan kitap! Çıta yüksekti. Adam Sanat dergisi ise hem yeni kalemlere açıktı, hem de nitelikli yönetimiyle, okurları düzeyli okumalara davet ederdi.

Nazar’ın gençlik yıllarından kareler. Kayseri... Babası demirci, annesi daha eğitimli... İstanbul’da yatılı okuduğu yıllar...

 

Adam Yayınları iz bırakmıştır. Bu ülkede iş olarak icra edilmesi zor olan birçok meslek vardır, sanırım iyi yayıncılık da bunların arasında en el yakanlardan biridir.

Ve Adam sessizce kapanmadan yayınlanan sonuncu kitabın adı; Bazen Sonsuzluk Sürüp Giderken, kendinin ve Cevat Çapan’ın çevirileriyle, seçilmiş Beat Kuşağı şiiri.

Nazar Büyüm yayıncılığının sonuna atlamadan önce, önemli bir kısım var belirtilmesi gereken. 1985‘te Osman Kavala ve Selahattin Beyazıt ile birlikte kurduğu Ana Yayıncılık, Britannica ansiklopedisinin Türkçe versiyonu Ana Britannica’yı yayımladı. Gerekli anlaşmalar için Chicago, Londra, İstanbul arasında heyecanla mekik dokuyan iş adamı, Ana Britannica ile bir kültür rüzgarı estirmişti.

Ansiklopedi üretimi dönemi, alt katımız kalabalıklaşmış, yabancı dillere hakim kültürlü insanlar patlamasına uğramıştı. Arı gibi çalışarak fasikülleri baskıya yetiştiren ansiklopedi kadrosuyla biz reklamcılar, aynı yemekhanede yemek yerken dostluklar da kurmuştuk. Nazar’ın seçtiği çalışma arkadaşlarının çoğu, aynı dünya görüşünü paylaşırdı, sosyalist ve dürüst.

Nazar’ı düşünürken kafam zaman içinde bir ileri bir geri gidiyor. Onun gibi çokların olancasını bir araya toplamış bir insanı hatırlarken, anılar efendi gibi sırayla gelmiyor akla, bir karnaval ya da miting coşkusu gibi çoğul akın ediyorlar. Çoğul.

Nazar hatırladığım, Etiler’de bahçe içinde bir evde yaşardı. Antika severdi. Koleksiyonlarını salonda duvardan duvara, beyaz ince raflarda sergilemesinden etkilenmiş, benzeri bir dolap yaptırmıştım sonraki yıllarda. Devlerin bile rahat oturacağı tek parça koca koltuklar, puflar da yakışırdı ışıklandırılmış gülabdanların, çeşm-i bülbüllerin karşısına. Evin tarzını beğenmişim demek, Nazar zevkliydi.

Türk reklamcılığının 1980’li yıllar kuşağı temsilcilerinin sektörü geliştirmek için yaptığı sayısız toplantılardan biri sonrası “hatıra fotoğrafı”. Eli Acıman etrafında Ersin Salman, İzmir Tolga, Nazar Büyüm, Ünver Oral, Pınar Kılıç, Haluk Mesci, Atilla Aksoy, Jeffi Medina, Bülent Korman ve sektörün o dönemdeki diğer liderleri... (Fotoğraf: Bülent Korman arşivi)

 

Koskoca İstanbul’da, Kalamış Bedri Rahmi Sokak’ta, tam karşımızdaki binaya taşınmaları hoş bir tesadüf oldu. Komşu olunca daha sık görüşür, aynı sofralara oturur olduk, daha çok ortak dost edindik.

İsmen bildiğim TİP Merkez Yönetim Kurulu üyelerini de o evde tanımıştım. Nazar’ın benden bir 10 yaş kadar büyük olması, hayatta alınan mesafeye de yaramıştı, ondan öğrenirdim. Kültür sanat merakımı bildiği için tanımaktan hoşlanacağımı, onurlanacağımı tahmin ettiği yazarlar, ressamlar yayınevine geldiğinde, bir fırsat yaratır beni alt kata çağırırdı.

Yaşar Kemal’i, Server Tanilli’yi, Ara Güler’i, Cevat Çapan’ı, Komet’i onun odasında tanıdım.

Ressam deyince… Ne güzel tabloları vardı hem işyerinde, hem evinde. Yeni gelenin nereye asılacağı, bir tören olurdu.

İş hayatı böyle işte, birçok atağının başarılı sonuçlarını gördüğüm gibi, ters giden bir iş sonrası, bazı tabloların asılı olduğu yerleri terkedip müzayedelere gidişi, artlarında zamanın tozuyla renk değiştirmiş duvarlarda ak bir leke bırakması, bana acı gelmişti. Ama Nazar hayata bağlıydı, yılmazdı.

Kara saçları aklaştı diye sanmayın ki yumuşak huylu biriydi. Koridorlar öfkelendiğini de çok görmüştür. Toplantılarda gevşeklikten hoşlanmayan, ciddi hatta sert biri olduğunu söyleyebiliriz.

Yirmi beş yıl geçen yüzyıldan, yirmi beş yıl da bu yüzyıldan arkadaşlık… Birlikte 50 yıl geçirmiş olmak, ailelerimizi yakından tanıma fırsatı doğurdu. Eşlerimiz de bu dostluk sarmalı içinde yoğruldu.

Jermen (onu geç tanıdım), İnci Asena, Ayşegül Molu, Kenan Davutoğlu, Mehmet Bilgen, Yusuf Kurçenli. Sevdiğin bir insan, bir insanı hayat arkadaşı edince, en yakın dostlarla aynı dostluk hamurunda karılıyor hepsi. Çocuklar da ziyadesiyle…

Büyük kızının adını ilk duyduğumda, ‘Aha’ demiştim, Kafka’nın onlarca mektup yazdığı ve kavuşamadığı Milena’sı. Milena’yı tanımadan sevdim, bunun için Londra’da Amnesty International’da gönüllü çalışıyor olması da bir başka nedendi. Tabii, kimin kızı!

Ludmilla sektörde tanıdığım en yetenekli, canlı prodüktörlerdendi. Birlikte çalıştık, birlikte yürüdük mitinglere, yaylaya, dağa. Onu kızım Dilan’a yakın görürüm. Berfu da var, İnci’nin kızı… Nazar’ın babalık görevini sevgiyle yaptıkları arasında.

Ve üçüncü kardeş Ali Murat. Kendine özgü genç kuşağın özel çocuklarından ama ana baba kuşağından da seçip beğendiklerini almış genç adam. Kanada’da master sonrası girdiği yeni işini bırakıp, babasıyla yakın zaman geçirmeye gelmiş, kız kardeşleri gibi. Bir babaya en değerli sunu budur herhalde. Üçünün kara gözleri de babaları gibi derin derin bakıyor.

Sabır dilerim…

Nazar Büyüm’ün Kayseri’de ilkokulu bitirdikten sonra, İstanbul’a gelerek Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi’nde orta öğrenimini tamamladığını biliyoruz. Yatılı okuldan annesine gönderdiği fotoğrafın arkasına yazdıkları… Erken olgunlaşan adam olacak çocuğun işaretleri.

“Gelsene” dedi Lumi arayıp geçenlerde, gittim. Hastane günlerinden biriydi Nazar’ın bana usul usul çocukluğunu anlattığı, hatta yaşattığı diyeyim. Demirci olan babasının okuryazar olmadığını, eğitimli olan annesinin İncil hikayelerini günümüzle bağını kurarak bilgece yorumladığını, evdeki hayatı. Gürleyen Nazar’ın sesi kısık çıkıyordu, ona iyice yaklaştım. Büyülenmiş gibi kımıldamadan dinledim, Anadolu’yu, çocukluğunu.

Siz de kendisinden dinleyin isterim, bu şans varken. İngiliz bir şair dostuyla karşılıklı birbirlerine adayarak birer şiir yazmışlar. Şiirde damıtmış hayatını.

Nazar seni kucaklıyorum. Unutmayacak, özleyeceğiz.

NOT: Nazar Büyüm'ün cenazesi 30 Kasım Cumartesi günü, Kumkapı Ermeni Patrikhanesi karşısındaki Ana Kilise'de yapılacak törenin ardından Şişli Ermeni Mezarlığı'na defnedilecek.