Hakan Binbaşgil 35 yıllık çalışma hayatının 30 yılını bankacılık sektöründe geçirmiş bir profesyonel. Bankacılık için “zevkli, heyecanlı ve hareketli bir yolculuk” diyor. Binbaşgil ile sektörde büyük değişim yaratan djitalleşmeyi ve sürdürülebilirliği konuştuk. Hakan Bey 2020 bankacılık sektöründeki en zor yıllardan biri miydi? Geçmişte de zor dönemler yaşadık. 1994 ve 2001 ülke ve sektör için zor yıllardı. 2001 krizinden sonra banka sayısında önemli bir azalma oldu. Yeni yapılanma oldu. Bugünkü sağlıklı yapının temelleri de o yıllarda atıldı. 2020’yi de, daha önceki dönemler gibi olmasa da meslek hayatımın çok değişik ve zor bir yılı olarak anacağım. Bugüne dek bir pandemi yaşamamıştık.
"Toparlanma olur"
2020’yi özetlersek, 2020 sektör için nasıl bir yıldı? Pandemi süreci sektör için önemli bir operasyonel test oldu. Bankalarımız da bu testi büyük bir başarıyla geçtiler. Ekosistemlerini ayakta tutmak adına önemli bir kredi büyümesi gerçekleştirmelerine rağmen bankaların sermaye yeterliliği ve likiditelerinde sorun yaşanmadı. Yurtdışı borçlanmaları da başarıyla devam etti. Operasyonlarda aksama olmadı. Sağlık krizi ekonomik kriz yarattı. Bankanız bu dönemi hangi adımlarla geçirdi? Bu süreçte dijitalleşmenin önemi çok daha net bir şekilde ortaya çıktı. Yıllar önce başlattığımız “Yeni Nesil Akbank” dönüşüm programımız bu döneme hazırlıklı girmemizi sağladı. Data Center’ımızı pandeminin tam ortasında yeni lokasyonuna taşıdık. Sektöre bu sırada birçok yeni ürün, hizmet sunduk. Euromoney de dünyadaki ülkelerin 160’tan fazlasını, dünya nüfusunun ise neredeyse yüzde 85’ini temsil eden bir coğrafyanın en iyi bankası olarak bizi seçip, Akbank’a ‘Gelişmekte Olan Piyasaların En İyi Bankası’ ünvanını verdi. Pandemiden çok etkilenen sektörler var. Yeme içme, turizm, AVM’ler, havayolu şirketleri, ticari gayrimenkuller…Bu sektörlerin kredileri risk oluşturmuyor mu? Batık krediler, yabancı girişlerdeki düşüş, dolarizasyon da 2021’in kötü senaryoları. 2021 nasıl geçecek? Pandeminin etkisinin bir miktar azalması ile birlikte, 2021 yılında küresel ölçekte bir toparlanma görürüz. Dolayısıyla 2020 yılında görülen büyük ölçüde salgın kaynaklı sermaye çıkışları, 2021 yılında tekrar iyileşme eğilimine girebilir. Nitekim geçtiğimiz yılın özellikle Kasım ve Aralık aylarında gelişmekte olan ülkeler genelinde sermaye girişleri bu yönde güçlenen beklentileri yansıtır nitelikte. Her ne kadar yurtdışı tahvil faiz oranlarındaki yükseliş nedeniyle ara ara düzeltme hareketleri görecek olsak da bu durum muhtemelen kalıcı bir eğilime dönüşmeyecektir. Sıkı para politikası, makul reel faiz, uyumlu maliye politikaları, enflasyonda düşüş ve yabancı girişlerindeki olumlu eğilim devam ettiği sürece dolarizasyon eğilimi azalır, zamanla yerini ters dolarizasyona bırakır. Ya krediler? Pandemi sırasında bankalar müşterilerine destek olmak adına bir miktar kredinin geri ödemesini ötelediler. Bu kredilerin geri ödemesinde şu an önemli bir sorun yaşanmıyor. Sektörde yeniden yapılandırılan bir miktar kredi de oldu. Orada da önemli bir sorun olmadığını söyleyebilirim. Sektörün yasal takipteki kredi oranı yaklaşık yüzde 4 gibi gayet makul bir düzeyde. Ayrıca bankalar sorunlu krediler ile ilgili yıllardır yüksek karşılıklar ayırmakta. Bankaların özkaynakları da oldukça güçlü. Dolayısı ile sektörün önemli bir sorunlu kredi problemi yaşayacağını düşünmüyorum. Akbank’tan örnek vermem gerekirse, bu sene kredi maliyetlerimizin önemli ölçüde düşmesini bekliyoruz. Bu finansallarımız adına önemli ve pozitif bir gelişme.