Ne yazık ki, müzik dünyası anımsayabileceğiniz birçok trajik ölümle dolu. Sanki bir müzisyenin yıldızı ne kadar büyükse ölümü de, hani bir süpernova gibi, o kadar yıkıcı şekilde gerçekleşiyor. 23 Temmuz, Amy Winehouse’un 2011’deki ölümünün onuncu yıl dönümü. Bu on yılda Prince’den Leonard Cohen’e, David Bowie’den Aretha Franklin’e birçok efsane de yaşama gözlerini yumdu. Fakat Amy Winehouse’un hikayesinde, (tıpkı Cobain, Joplin, Hendrix ve Morrison gibi) 27 yaşında oluşunun getirdiği farklı bir trajedi vardı.
Ah basın!
Hiçbir yerde peşini bırakmayan, hatta yeri geldiğinde Winehouse’un markete içki almaya gönderdiği basına sorarsanız, bu ölüm aslında sürpriz değildi. Anlatılana göre Winehouse uzun süredir kendini yıkıma götürecek bir yolculuk içerisindeydi. Eroinle, kokainle sıklıkla içli dışlıydı. Arı kovanı modeli saçlarının arasında bile uyuşturucu saklıyordu. Rehabilitasyon merkezlerine, bir türlü onu temize çıkartamayan ve sonu gelmeyen ziyaretler yapıyordu. Çaresini alkolde aradığı, çözülemeyen akıl sağlığı problemleri vardı. Bulimiası sağlığını kötüye sürüklüyordu. Sorunlu, onu ağır uyuşturucularla da tanıştıran bir romantik ilişki hayatını şekillendiriyordu. Kendine fiziksel olarak zarar vermekten kaçınmıyordu. Tüm bunlar da elbette magazin basını tarafından acımasızca malzeme ediliyordu.
İşin aslı, belki de seyircileri de ona çok yardımcı olmuyordu. Hayattaki son günlerinde Londra’daki evinden uyurken alınıp, bir jete bindirilip, Belgrad’daki konseri için üzerine ‘atıldığı’ sahnede gözlerini açtığı anda, şarkı söyleyemeyecek derecede kendinden geçmiş oluşu seyircinin acımasız tepkisine sebep olmuştu. Ayakta duramadığı, kendi şarkılarının sözlerini hatırlamadığı bu konserin hemen ardından İstanbul’a da bir performans için gelmişti. Winehouse’un buradaki konseri de gerçekleşemeden iptal olmuş, son konserlerinde sahnede kaybolan bu büyük yetenek Londra’ya dönüşünden bir ay sonra da hayatını kaybetmişti. Tüm bunlar olup biterken ilgisizlikle suçlanan babası, yeni BBC belgeseli Reclaiming Amy’de basının tavrını eleştiriyor. Amy Winehouse’u keş, ayyaş, bağımlı diye yerden yere vuran medyanın, artık akıl sağlığı konusunda bilinçlenmenin oluşmasıyla, yakasını bugün öyle pek de kolay kurtaramayacağını anlatıyor.