Yeni albümleri Antroposen’le yirminci yılını kutluyor maNga. “İnsanoğlunun dünyayla ilişkisine odaklanıyoruz” dedikleri çalışmalarını bu hafta yayınlıyorlar
Maslak’ın ortasındaki Nazmi Akbacı Ticaret Merkezi kaderine terk edilmiş köhne ve kasvetli bir yapı. Unkapanı İMÇ’yi de hatırlatan bu iş hanının içerisinde hem geçmişin köklü hem de geleceğin yeni nesil sanatçıları üretim yapıyorlar. Duman’ın bir dönem provalarını yaptığı stüdyosu da, prodüktör Haluk Kurosman’ın ve ses mühendisi Çağlar Türkmen’in kayıtlarını yaptığı mekanlar da buradaymış. NFT dünyasında attığı adımlarla da dikkat çeken, son yılların popüler çağdaş sanatçısı Emre Yusufi’nin atölyesi de burada. maNga’nın vokalisti Ferman Akgül, 15 yıldır onların da stüdyosuna ev sahipliği yapan bu yapıyı bana keyifle anlatıyor. Yeni albümlerini konuşmaya geldiğimiz stüdyolarında beni karşılarken; “Bu koridorlardan birine kurye olarak girsen, biri albümünü kaydeder, biri fotoğrafını çeker, sanatçı olarak çıkarsın” diyor. Stüdyolarında maNga neredeyse tam takımlar. Ferman Akgül (vokal), Yağmur Sarıgül (gitar), Özgür Can Öney (davul) yeni albümleri Antroposen’in yayınlanmasını heyecanla bekliyorlar. İçeri girdiğimde onları beyaz bir tahtanın önünde albümdeki şarkıların sıralamasını kararlaştırırken yakalıyorum. Gruptan bir tek Cem Bahtiyar (bas) eksik. Buluşacağımız günün sabahı kendini biraz halsiz hissedince, bu yeni pandemi dünyasında alışıldığı üzere, dışarı çıkmamaya karar vermiş. İlk albümlerini yayınlamalarının üzerinden tam 17 sene geçmiş. Bu zaman diliminde tüm dünyanın ve elbette Türkiye’nin de büyük bir değişim geçirdiği aşikar. O kadar geriye gitmeye de gerek yok. Son iki yıl bile çok şeyi değiştirdi.
Yunus Emre’den ekilendik
“Pandemi, tüm sanat dallarında uğraşanların kafa yapısı eminim değişmiştir” diyor Ferman. Bir kısmı pandemi döneminde bestelenen bu yeni eserleri yaratmak için beste formlarını farklılaştırdıklarını anlatıyorlar. Yağmur Sarıgül’ün aktardığına göre dörtlü, bu yeni çalışmada farklı şeyler denemek istemiş. Yarattıklarından o kadar memnun kalmışlar ki Ferman ilk defa oturup gruba bir mektup yazmış. Stüdyonun duvarında asılı bu mektuba alıp okumaya başlıyor; “Şarkıları dinledikçe büyük bir geleceğin parçası olduğumu hissediyorum. Her şarkı bir film gibi akıyor…” Fakat bahsettikleri bu film, aslında mutlu sona ulaşan bir film de değil. Özgür Öney’in açıklamasına göre; insanoğlunun dünyayla ilişkisine odaklanan, bütünsel bir temaya sahip bu albüm. Hatta bunu albümün adına da yansıtmışlar. İnsanın dünyaya etkisinin en üst düzeye çıktığı, Sanayi Devrimi’nden bugüne gelen dönemi adlandıran “Antroposen” kelimesi albümün adı olarak seçilmiş. Toplumu oluşturan bireyler üzerinden, toplumun kendisinin nereye gittiğini sorgulama amacındaymış maNga. “Bu diğer maNga albümlerine kıyasla hiç olmadığı kadar bütünlüklü” diyor Ferman. “Aslında şarkılar farklı formlarda; türkü de var, Almanca parça da var. Ama hepsinde toplumsal karmaşayı, bu çağda rahatsız olduklarımızı anlatıyoruz. Yunus Emre’den dahi etkilendik. Onun sözlerine baktığınız zaman, yıllar önce rahatsız olduğu şeylerin bugün de karşılık bulduğunu anlıyorsunuz.”
Aylan bebek de albümde
“Distopik bir hissiyatı var yarattığımız” şeyin diye söze giriyor Yağmur. “Dünya bu kadar kalabalıklaşmasına rağmen insanın hissettiği yalnızlık var bu albümde. Gelecek kaygımız hiçbir zaman olmadığı kadar arttı. Belirsizlik insanın yaşayabildiği bir şey değil. Bunu albümün kapağına da taşıdık. Okyanusun ortasında yüzen bir oyuncak bebek kafasının üzerinde hayatta kalmaya çalışıyoruz kapakta.” İnsanın içinde olduğu çelişkilerle de ilgili olduğunu anlatıyor Ferman albümün. “Bir şarkıda Aylan bebeğin hikayesi var. (Bodrum’da sahile vuran Aylan bebeğin bedeni göçmenlerin yaşadığı dramın sembolü haline gelmişti). Böylesine yıkıcı bir konu bile sadece iki gün konuşuluyor ve sonra gündem değişiyor. Üstelik bu meşru hale geldi. Trajik konuları kanıksama durumu bize garip geliyor.” Trajik konulardan laf açılınca Yağmur bir başkasını dile getiriyor; “Bir de iklimle alakalı mesele var. Tüm dünya dramatik şekilde değişiyor. Üstünde durduğumuz toprak güvensizken nasıl sanatı, siyaseti, başka şeyleri düşünebiliriz ki? İklim bir numaralı problemimiz olmalıydı.” Koronaya de geliyor söz, Ferman anlatıyor. “İki senedir koronaya odaklanırken İstanbul’daki hava kirliliğini es geçmek de çok tuhaf. Kanserden, açlıktan ölen insan sayısı da dünyanın birçok yerinde koronadan fazla. Bunları unutuyoruz. Sanatla uğraşanların farkındalık yaratmak misyonu olduğunu da düşünüyorum.” Ekolojik meselelere eğildiklerini anlatırken, Coldplay’in gerçekleştireceği karbon nötr turneden de ilham aldıklarını söylüyorlar. Konserleri nasıl doğayla, çevreyle uyum içerisinde gerçekleştirebileceklerini onlar da düşünüyorlarmış.
Sahnesiz bu iş yürümez
Suların durulmadığı bir dünyada yaşadıklarını kabul ettiklerini anlatırken, müziklerinin geleceği konusunda da endişe duyduklarını aktarıyor Ferman. “Bize ilham veren birçok topluluğun lideri son yıllarda hayatını kaybetti. Prodigy, Soundgarden, Linkin Park… ‘Acaba bu müzik dünyadan yok mu olacak?’ diye düşünmeye başladık. Çünkü her müzik türü önce genelde Amerika’da büyüyor. Şimdilerle r&b ve rap temelli bir müziğe dönüldüğü için alternatif rock toplulukları zorlanıyorlar. Bu bizi karamsarlığa sürükledi.” Böyle söyleseler de, Spotify’in resmi rakamlarına göre geçtiğimiz ay Manga’yı 1.9 milyon tekil kullanıcı dinlemiş. (Karşılaştırma için; bu rakam Tarkan’da 2.1 milyon.) Dolasıyla aslında maNga ve yaptıkları müzik popülerliğini hiç de kaybetmiş değil. Bunun elbette farkındalar. “Biz kendi dünyamızda umutsuzluğa kapılabiliyoruz ama konserlerimizdeki büyük kalabalığı görünce rahatlıyoruz” diyorlar. 20 yıllık kariyerleri boyunca müzik endüstrisine dair öğrendikleri en temel şey; bu işin ancak canlı, sahnede çalarak sürdürülebileceği gerçeği olmuş. Dijitalleşen dünyada kendi özgürlüklerini kazanmanın önemi de vurguluyor. Herhangi bir plak şirketine bağlı olmadan çıkardıkları ilk albüm bu. “Bizim için bazı şeyleri yapmak o kadar kolay değil” diyor Ferman. “Yeni nesil her şeyi evinde yapabiliyor. Instagram’da milyonlarca takipçileri var, fenomen olmuşlar, icra ettikleri müzik türü de popüler. Tabuları yıkmak bizim gibi eskiden gelen birileri için büyük iş.” Peki maNga yeni albümü Antroposen ile kendi tabularını yıkıyor mu? Bu sorunun cevabını dinleyici verecek. Sözü bitirirken, konu klişe bir konuya geliyor. Müziğin dünyada bir şeyi değiştirme gücü olup olmadığına… “O romantizme inanıyoruz” diyorlar hep bir ağızdan. “Belki biz değiştiremeyiz ama bizim sözlerimizden, müziğimizden etkilenen birileri değiştirecektir, kim bilir…”
İlk konser 19 Aralık’ta
Kariyerinin yirminci yılını kutluyor maNga. Bu kutlamayı yedi yıllık bir aradan sonra yayınlandıkları yeni albümleri Antroposen ile gerçekleştirecekler. Bir plak şirketine bağlı olmadan çıkardıkları bu ilk albümlerinde; Demir Demirkan, Tarkan Gözübüyük, Cartel’den Erci E. ve Jarrod Cagwin de onlara destek olmuş. “Bir Pentragram ve Cartel dokunuşu var” diye anlatıkları bu yeni albümlerinin ilk konseri 19 Aralık 2021’de Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşecek. Bu konserin NFT biletleri de satışa sunuluyor.