Öğretmen olduğu sınıfları bırakıp müzik yapmak için sokağa çıkan, sokaktan sahneye geçiş yapan, yıldızı son yıllarda gittikçe parlayan bir müzisyen Melek Mosso. İçinde büyüdüğü arabesk kültürünü, eğitimini aldığı klasik müzik ve cazla birleştiren, doğu-batı sentezini iyi kavrayan sanatçı, Yıldız Tilbe yorumu “Vursalar Ölemem” ile ülke çapında şöhrete kavuşmuştu. Sadece birkaç yıl önce gelen bu yükseliş şimdilerde peşi sıra yayınladığı kendi eserleriyle devam ediyor. Melek Mosso ile sokaklarda öğrendiklerini, neden müzik öğretmenliğini bıraktığını, Türkiye’deki eğitim sistemini ve geleceğe dair kaygılarını konuştuk. Üzerinizdeki Aslı Filinta tasarımından, “Beni Tanıdıkça Seversin” yazılı tişörtünüzden başlayalım. Yakınlarınız sizi nasıl tanırlar? Çalışkan, güçlü bir kadınım. İlk intiba bu oluyor. Eril, cinsiyetçi tarafla hep savaş halindeydim. Kayserili bir ailenin çocuğuyum ama Denizli’de büyüdüm. İkisi farklı kültürlere sahip. İlk taşındığımızda insanlar konuşmamla dalga geçerdi. Evde sert bir anne ve baba mizacı ama dışarıda bambaşka bir rahatlık vardı. Katı kurallarla yetiştirildim. O yaştan bu yana özgürlüğüm için mücadele ettim. Artık annem de, babam da pamuk gibiler. Ama bazen kısa etek giyince sürekli çekiştirirsin ya, bu ülkede yaşamak böyle. Olmak istediğin insan asla olamıyorsun. Bu baskılar sanatınıza nasıl yansıyor? Arabesk kültürle büyüdüm. Ardından klasik müzik eğitimi aldım. Bu iki müzik türü üzerine İstanbul’da cazla buluştum. Erkek egemenliği ile hep savaştım. Öğretmenlik yaparken bir erkek müdür gelip bana ayağının ucuyla dokunup “Bu ayakkabıyla okula gelmeyeceksin” dedi. Mobbing gören, genç bir kadın olarak, o sistemin içerisinde durmak istemedim. Bundan kurtulmak için öğretmenliği bıraktım. Bu kırgınlık beni şarkı söylemeye itti. Önce sınıfta beste yapmaya, sonra sokakta çalmaya başladım. Tüm ipleri elime aldım. Bu yaşananlar eğitim sistemi üzerine ne düşündürdü size? Sürekli değişen, yanlışı bol, utanç duyulası bir sistem var. Ama öğretmenken yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Değerli değilsiniz. İlk öğrendiğim şey buydu. Veliyi mutlu etme üzerine kurulu, korkunç bir sistem var. Çocuğun da umrunda değil öğretmen. Atamalar yapılsa, yeni öğretmenler gelse daha başka bir yere gidebilir her şey. Sokakta müzik yapmak nasıldı? İlk zamanlarda kötüydü, çünkü zorunluluktan çalıyordum. Maddi olarak buna ihtiyacım vardı. Zamanla bu, sistem karşıtı bir tavra dönüştü. Öğretmen olarak kendimi gösteremiyordum. İstediğim şeye dönüşmem zaman alacaktı. Vapurlarda çalmaya başladım. İstiklal’de, Bahariye’de keyfine çalıyoruz ama asıl sahne vapurdur. Hem istediğimi söylüyor hem de para kazanıyordum. Boğaz’ı düşünün. Kadıköy’den Beşiktaş’a gidiyorum. Muhteşem bir gün batımı var. Doğaçlama şarkı söylüyorum. İnsanlar inanamıyordu doğaçlama olduğuna. Bana bu yeteneği vapur öğretti. Güvenlik görevlilerinden kaçarken hızlı koşmayı da öğrendim! Vapurlarda çalarken insanlara dair neler öğrendiniz? İnsanlar mutsuzlar. Onları güldürmek o kadar zor ki, sürekli ay sonunu düşünen yüzler görüyorsunuz. Onları mutlu etmek için elimden geleni yapmayı öğrendim ama bu sistem içerisinde çok zor. İhtiyaçlarını karşılayamayan insanlar var. Bir müzik dinlemek onları çok kısa süreliğine mutlu ediyor. Dikkati çabucak dağılan bir çocuk gibi herkes. Şehirdeki mutlu insanları toplu taşımada, vapurlarda görmüyorsunuz zaten. Yıldız Tilbe şarkısı “Vursalar Ölemem” yorumunuz tam yüz milyon kez izlenmiş. Hiç düşünmemiştim oraya geleceğini. O kadar amatör ki, bence patlamasının sebeplerinden biri bu. Söylediğim gün çok mutsuz ve sinirliydim. Neredeyse YouTube’a yüklemeyecektim. Şarkıda bana eşlik eden Veys Çolak “Hemen yükle” demişti. Şarkı zaten güzel. Yıldız Tilbe’ye hayranım. Geldiği yer beni çok mutlu etti. En başta “cover’cı” dedikleri için üzüldüm. Fakat birçok bestem olduğunu bildiğimden sorun etmedim. Çukur dizisinde şarkınızın yer alması da işinizi kolaylaştırdı. Çok fazla insan benim sesimi bu şekilde tanıdı. Yüzümü bilmez, sesimi bilir izleyiciler. Pop alanında değilsen, büyük bir kitleye hitap etmen çok zaman alıyor. Çukur benim önümü açtı. Son haftalarda peşi sıra yeni şarkılarınızı yayınlıyorsunuz. Haluk Levent’le yolunuz nasıl kesişti? Birbirimizi çok severiz. Hepimizin yolu ondan geçmiştir. Annesinin vefatı üzerine yaptığı albümde (Vasiyet) yer almamı istedi. “İstediğini seç” dedi. Ses rengime uymasa bile “Zülüf”ü seçtim. En az onun kadar etkilendim o albümün içerisinde olmaktan. Edip Cansever’den esinlendiğiniz, “Sonrası Kalır” adlı bir EP de yayınladınız. EP’deki şarkılarım “Gel Desem De Gelme”, “Kızgınım” ve “Ağlarsam” farklı zamanlarda ortaya çıktı. İlki, cebimde beş kuruş para yokken, kombiyi kısıp battaniyeyle oturduğum bir dönemde yazıldı. Şarkıda Aras’ın sesine bayılıyorum. İkincisinde Genco Arı ile çalışma fırsatı yakaladığım için çok mutluyum. Üçüncüsünü ise pandemi döneminde aslında bir dizi için yazmıştım. Çok şey anlatıyor benim için. Önümüzdeki dönemde neler yayınlayacaksınız? Son bir yılda Yeni Türkü ve Şehrazat’a saygı albümlerinde de söyledim. Haziran ayında Ersay Üner’in yaptığı bir şarkım var. Genco Arı ile kendi bestelerimi çalışacağız. Bir albüme dönüşebilir. Türkü söylemem de isteniyor. Üzerime o misyonu da yüklediler. Öyle bir şey de düşünüyorum. Müzik dışında hayatınızda neler olacak? YouTube programı çektim. Anket Defteri adlı, hızlı, komik bir format yarattım. Kendimi de yerdiğim, konuklu bir program olacak. Oyunculukla da ilgileniyorum biraz. Kamera seni başka bir şeye dönüştürüyor. Kendime bir oyuncu koçu tutmak istiyorum. Belki bir müzikalde oynarım, hayalim bu. Bu dönemde geleceğe dair size ne umut veriyor? Maalesef geleceğimi göremiyorum. Son bir yılda ne kadar önemsiz olduğumuzu gördük. Arkadaşlarımız intihar etti. Bir de kadınım bu ülkede. Kendimi huzurlu hissetmiyorum. Biraz tanınır olmasam, çoktan evi kapatıp annemin yanına dönmüştüm. Bu dalgalı denizden yoruldum. Eskiden rüzgarla yelkenimi doldurup ilerlerdim, artık karaya çıkmak istiyorum. Bu ülkenin bir şeyleri toptan yenilemesi gerekiyor. İşini layığıyla yapan insanlar olsun artık. Birinin amcasını, yeğenini bir yerde görmek istemiyorum. Müzisyenlere gerçek bir destek sunulmalı.
14.05.2021 06:00
Müzik sayesinde hızlı koşmayı öğrendim!
Sokakta doğdu, vapurlarda pişti, Türkiye’nin tanıdığı Melek Mosso oldu. Vapurların ‘gerçek bir sahne’ olduğunu söyleyen Mosso, hızlı koşma becerisini de güvenlik görevlilerinden kaçtığı vapur günlerine borçlu...
Kanadalı eski modelin İstanbul konseri
15 Kasım 2024
Ardında büyük bir kültürel miras bıraktı
08 Kasım 2024
James Walsh: Müzik dayanışmadır
01 Kasım 2024
“Gençlere, eğitime ve sanata yatırım yapıyoruz”
25 Ekim 2024
Eurovision’dan solo kariyere
Tüm Yazıları
18 Ekim 2024