Henüz lise öğrencisiyken tanıştığı Muammer Sun’un desteğiyle, Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı bestecilik bölümüne kabul ediliyor. Hocası Ahmet Saygun oluyor. Ondan birçok şeyle birlikte Anadolu kültürüne yaslanma ve dünyaya yayma misyonu konusunda ilham alıyor. Bu hafta İstanbul’da, 50 yıldır İstanbullular’ın buluşma noktası olan Atatürk Kültür Merkezi’ndeyiz. Konuğumuz onlarca bestesi olmasına rağmen Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle AKM’nin açılışı onuruna, ilk kez opera besteleyen Profesör Doktor Hasan Uçarsu. Uçarsu ile bu özel günde Sinan Operası’nın öyküsünü konuştuk. Müziğe nasıl başladınız? 10 yaşında ailem müziğe olan ilgimi fark etti ve beni yarı zamanlı belediye konservatuarına yazdırdı. Fakat sevmedim. 10 yaşında bir çocuk olarak aynanın karşısında flütle pratik yapmak sıkıcı geldi. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde müzik aşkım tekrar kabardı. Düzenlemeler yapıyor, arkadaşlarımla birlikte seslendiriyordum. İlgimi gören müzik öğretmenim beni Muammer Sun ile tanıştırdı. Muammer Hoca besteciliği profesyonel kariyer olarak seçmem konusunda beni destekledi, çalıştırdı. Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı bestecilik bölümüne girdim. Sonra? Adnan Saygun’un öğrencisi olma şansına eriştim. Cemal Reşit Rey, Bülent Tarcan... Cumhuriyet’in ilk dönem bestecilerine, efsanelere son anda yetiştim. Adnan Saygun bana mezun olduğumda dedi ki; “Önünde üç yol var. Ya bağımsız besteci ol. Ya yurt dışına git, gitmek istersen yardım ederim. Ya da akademik kariyer yap. Ama asla idarecilik yapma!” Ben de onun lafını dinledim. Pennsylvania Üniversitesi’nde Pullitzer ödüllü hocalarım George Crumb ve Richard Wernick’in danışmanlığında doktoramı bitirdikten sonra eğitmenlik yapmak üzere okulum Mimar Sinan’a geri döndüm. Hocanız Adnan Saygun, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla ilk Türk operasını bestelemesinin hikayesini sizinle paylaşmış mıydı? Şahsen paylaşmadı. Konusu açılmadıkça, yeri gelmedikçe hikayeler anlatan biri değildi. Ama bu operanın öyküsünü uzun uzun anlattığı ses kayıtlarını dinledim. Hem çok önemli, hem de trajik bir olay. Önemli kısmı, Atatürk’ün 27 yaşında genç bir besteciye böyle bir mesuliyet vermesidir. Trajik kısmı, kendisi genç olduğu için kıdem olarak ondan daha üst düzeydeki sanatçıların bu operanın hayata geçmesiyle ilgili kendisine türlü çelmeler takmasıdır. Solistler, orkestra başkalarının elinde, kadro az. Ama Adnan Hoca, karşısına çıkartılan tüm zorluklara rağmen Özsoy Operası’nı zamanında bitirmiş, Atatürk’ün ve Şah Rıza Pehlevi’nin huzurunda 18 Haziran 1934 tarihinde sergilemiştir. Eksikleri olmasına rağmen etkisi büyük olmuştur ve ardından yeni opera siparişleri gelmiştir. Siz Sinan Operası’nın siparişini nasıl aldınız? 2019 yılının Haziran ayında, Cumhurbaşkanımızın başdanışmanı Fecir Alptekin Hanım’la buluştuk. Kendisi AKM’nin açılışı için Cumhurbaşkanı’mızın yerli ve milli bir opera bestelenmesini arzuladığını ve bunun için de Mimar Sinan’ın öyküsünü konu alan bir opera düşündüklerini belirterek, operayı benim bestelememi istedi. Mimar Sinan bu toprakların yetiştirdiği, eserleri İstanbul’la özdeşleşmiş en önemli sanatçılardan biri. AKM bir sanat mabedi ayrıca önemli bir mimari bina. Yeniden açılışının Sinan’ın öyküsüyle yapılması bana isabetli geldi. Atatürk’ten beri, neredeyse 85 yıldır Cumhurbaşkanlığı katından böyle bir talep olmamıştı. Bu açıdan da çok önemli. Onur duydum elbette. Süreç nasıl ilerledi? Bertan Rona librettosunu Halit Refiğ'in senaryosundan uyarlayarak yazarken, ben Sinan’ın hayatına çalışmaya başladım. Hakkında yazılmış romanları, tiyatroları, hatıralarını anlattığı Tezkiretü’l-Bünyan'ı (Yapılar Kitabı) okudum. Eseri tarihsel gerçekleri çarpıtmadan, tarihi şahsiyetlerin hatıralarına saygısızlık etmeden sahneye koymaya dikkat ettik. Bertan’la sürekli kurguyu konuştuk. Mesela inşaat sahnelerinde işçiler korosu istediğimi belirttim ki, ona göre yazsın. Libretto 2020’nin Mayıs ayında bitti, 2020’nin Haziran ayında bestelemeye başladım. Tam bir yıl sonra bitirdim ve piyano eşlikli halini solistlere çalışmaları için yolladım. Adnan Hoca’nın yaşadığı sıkıntıları son bir yıldır ben de yaşadım. Cumhurbaşkanlığı talimatı ve isteği olmasına rağmen, bir ay önce AKM’nin Aida Operası ile açılması kararı alındı ve Sinan’ın yaz ortasından beri sürmekte olan çalışmaları durduruldu. Yani her devirde benzer güç savaşları oluyor. Ne üzücü. Peki Sinan Operası’nın konusu nedir? Opera, 1538'de Sinan'ın Prut Nehri üzerine inşa ettiği köprüyle Kanuni Sultan Süleyman'ın dikkatini çekmesini, sonrasında bir devlet adamı ile bir sanatçının arasında gelişen dostluğu, Sinan'ın eserlerinin ardındaki öykü ve olayları anlatıyor. Ama esas Süleymaniye’nin yapımına odaklanıyor. Ve inanır mısınız Mimar Sinan da çelme takmalara, yalan dolanlara maruz kalıyor. Bunu da anılarında şu kelimelerle aktarıyor: “Bazı nifak ehli söz birliği ederek padişaha kötü niyetli dilekçeler yazdılar. Emin ve katiplerin her birinin cami inşası bahanesiyle kendi ev ve saraylarını onarttıklarını, bu nedenle camii inşaatının geciktiğini iddia ettiler.” der. Çok ilginç gerçekten. Başka ilginçlikler de var. Ben Ahmet Saygun Hoca’dan öğrendiklerimin üzerine katarak Türk ozanlarının eserlerini bestelemeye ve bir sonraki jenerasyona aktarmaya gayret ettim. Türk şiirine özel bir ilgim var. Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli, Behçet Necatigil, Yunus Emre... En son Beethoven Yılı için Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın doğa, tabiat, toprak üzerine bir şiirini besteledim. Bu çabamı da hep bir pergel metaforuyla açıklarım. Çivili ayağımı Anadolu’ya koyduğumu, diğer ayağımla etrafa açılarak öğrendiklerimi ülkemde gençlere aktarmaya çalıştığımı düşünürüm. Aynı şeyi Sinan 450 yıl önce söylemiş. Tezkiretü’l-Bünyan'da diyor ki, "Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi bir ayağım sabit olarak, merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum." Ne kadar enteresan bir tesadüf. Sinan’la kendimi kıyaslamıyorum elbette ama sanatçıların yüz yıllar geçse de benzer bakış açıları taşıması karşısında çok şaşırdım ve kendisiyle müthiş bir gönül bağı kurdum. Biraz da operanın çarpıcı anlarından bahseder misiniz? Şikayetlerin üzerine Sultan Süleyman camii inşaatını basar. “Ne zaman bitecek? Rezil ettin beni dünyaya.” der. Mimar Sinan da kellesi alınacak endişesiyle “İki ay” cevabını verir. Ancak inşaat iki ayda bitecek gibi gözükmemektedir. Sultan Süleyman saraya gittiğinde yardımcılarına “Bir daha sorun, emin mi?” diye tekrar sordurtur. Sinan bir kez daha “İki ay” cevabını verir. Zabıt tutulur ve gerçekten de insanüstü bir çalışmayla eserini iki ayda tamamlar. Bunun üzerine Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii’nin açılışını yapması için anahtarını kendisine vererek sanatçıya olan saygısını ifade eder. Dramanın en yükseldiği yerler buralar. Karakterleri tanıtır mısınız? Sultan Süleyman, Mimar Sinan, Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan, Mihrimah Sultan’ın eşi Rüstem Paşa ana karakterler. Kadın erkek aşkı yerine Osmanlı Devleti’ne olan aşk var hikayede. Estetik, güzellik algısı Mihrimah Sultan, Mimar Sinan ve Sultan Süleyman üzerinden anlatılıyor. Rüstem Paşa sürekli maliyeyi düşünüyor. Hürrem Sultan kontrol seven, otoriter bir anne. Sultan Süleyman büyük bir devlet adamı ama insani özellikleri de öne çıkıyor. Bir operada olması gereken tüm unsurlar var diye düşünüyorum. Solistler, figüranlar ve koroyla birlikte sahnede 60 kişi kadar olacak. Orkestra? Eseri, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası icra edecek. Gürer Aykal’ın yönetmesini çok istiyordum, mümkün oldu. Bu benim en büyük şansım. Gürer Hoca’ya, piyano eşlikli prova kayıtlarını yolladık. Önden çalıştı ve daha ilk provayı geçen hafta yaptı. İnanın neredeyse altı saatlik tek provada eseri çıkarttı. Günde çift prova yaparak sıkı bir çalışmayla da bu geceye, açılışa hazır hale getirdi. 50 kadar besteniz olduğunu biliyoruz. Hiç opera yazmış mıydınız? Hayır, bu ilk. Fakat bir opera yazma fikri son 12 yıldır aklımdaydı. Sözlü müzik bestelemede bir kolaylığım var. Dünyada çok ilgi gören koro müziklerim var. O yüzden operayı rahatlıkla yazabileceğimi biliyordum. Çok okudum, literatürün en önemli operalarını araştırdım. Okulda doktora öğrencilerine “Analitik Opera” dersi koydum ve bu dersi çalıştım. Hazırdım. Bu opera yurt dışında da sahnelenir mi? Onu tam bilemiyorum. Gürer Hoca’nın New York’ta kurduğu New Manhattan Sinfionetta adlı bir orkestrası var. Onun idari menajeri provayı izledi. Hemen sahnelemeyi teklif etti. Cumhurbaşkanlığı makamının da böyle bir arzusu var. Eli yüzü düzgün bir opera oldu. Şimdiden çok iyi geri dönüşler alıyoruz. AKM Binası’nda ilk provayı geçtiğimiz hafta yaptınız. Geri dönüş nasıl oldu? Duygulandınız mı? Duygulanmak ne kelime. Kapıdan ilk girdiğimizde tüm ekip, göz yaşlarımızı tutamadık. Çocuklar gibi sağa sola koşturduk, neşelendik. Eski binada bulunan merdivenlerde fotoğraflar çektirdik. O ilk girişimiz unutulmaz. Sonra gençliğime gittim. AKM’de ilk kez Cemal Reşit Rey’in yönetiminde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı dinlemiştim. Ben lisedeydim, Cemal Hoca’nın son yıllarıydı. Hayatımın tarihi anlarından biriydi. Sonra AKM’de sayısız konserim oldu. Bir de fark ettim ki AKM’de sergilenen 17 Mayıs 2008 tarihli en son konserde de benim bir eserim çalınmış. Kaderin bir cilvesi yine. Hem kapanışta, hem yeniden açılışta yer almak beni ayrıca mutlu etti. Hem de 48 yıl sonra yeniden Cumhuriyet Bayramı’nda gerçekleşecek olan açılışta değil mi? Daha güzel bir gün olur mu açılış için. Nefeslerimizi tuttuk bu geceyi bekliyoruz. Yıllar sonra evimize, yuvamıza dönecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Hepimiz çok heyecanlıyız. Bina, salon eskisinden de güzel olmuş. Akustik, ışık müthiş. AKM’nin sahnesi dünyanın en iyi sahnelerinden biri. Teknik olarak sahnenin mekaniği tamamlanmadı. Üç dört ay içinde o da tamamlanacak. Aksiyon daha da yüksek olacak.
29.10.2021 04:30
AKM’deki ilk provada gözyaşlarımızı tutamadık
Yeni AKM’nin açılışında sahnelenecek Sinan operasının bestecisi Hasan Uçarsu: “Mimar Sinan’la gönül bağı kurdum”