29 Mart 2024, Cuma
11.02.2021 06:00

Ülke tıkandı, yeni bir hikaye gerek

Her istediğini yapabilme kapasitesi olan iktidar dahi yeni anayasa diyor. Muhalefet bir türlü gidişatı çevirecek politikayı bulamadı. Ülke, içine düştüğü kimlik ve siyasi kutuplaşmasının ürettiği sıkışma içinde. Bu zorlu dönemi atlatırız, yeter ki yeniden biz olmayı başaralım

Yargıtay’ın 12 Ocak 2021 tarihli “Faaliyette olan siyasi partiler” listesine göre Türkiye’de faaliyette bulunan parti sayısı 104. Evet yanlış okumadınız, yazı ile yüz dört parti var. Yine Yargıtay’ın listesine göre bunların 27’si 2020 yılında kurulmuş.  Siz de Yargıtay’ın internet sitesinden kontrol edebilirsiniz. Yasalarımıza göre bir partinin seçimlere katılabilmesi için oy verme gününden 6 ay öncesinde, 81 ilin en az 41’inde, bu illerin ilçelerinin de en az üçte birinde örgütlenmiş ve büyük kongrelerini yapmış olmaları gerekiyor.  1 Ocak itibariyle Yüksek Seçim Kurulu, seçimlere girme yeterliliğine sahip olan 17 siyasi partiyi belirledi, listeyi 30 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınladı. Bu listeye 1 Ocak’tan sonra büyük kongrelerini yapan Gelecek ve Deva Partileri’ni de eklersek, 19 parti sonbahardaki olası bir seçime katılabiliyor.  Öyleyken Muharrem İnce bu hafta CHP’den istifa edip partisini kuracağını ilan etti. Yanı sıra medyada doğru mu yanlış olduğundan emin olamadığım, Ümit Özdağ’ın da yeni parti kuracağına dair haberler var. Ayrıca da kamuoyunun bildiği bilmediği onlarca arayış ve girişim grubu var. Kamuoyunda yaygın kanaat ve dil, bir lider ismi ve gerekliliği üzerine konuşmak olsa da aslında lider yeterli değil. Elbette bir lider gerekiyor ama olmazsa olmaz da değil. Hele günümüzde her şeyi bilen, her şeyin kendisine bağlı olduğu karizmatik liderlik ne kadar geçerli, o da ayrı bir tartışma konusu.  Bir partinin olmazsa olmaz temel unsurları var. Bir hayaliniz ve iddianız olacak. Hayal ve iddia ideolojiden ya da kimliğinizden beslenebilir ama hayal ve iddia olmadan olmaz.  Bir kadronuz ve örgütünüz olacak. Örgütünüz, üyeleriniz olmadan hayalinizin, iddianızın vücut bulma olasılığı yok. Yoksa her kanaat önderi ya da bilim insanı da parti kurardı.

‘Partiyiz’ diyebilmek için...

Hepsinden önemlisi de o hayal ve iddianız yönetmeye talip olduğunuz toplumun ihtiyaç ve taleplerinden besleniyor olacak. Toplumun ihtiyaç ve taleplerini biliyor, öğreniyor, o ihtiyaç ve taleplere cevap veren bir hayal ve iddiayı inşa ediyor ve peşine düşüyor iseniz ‘partiyiz’ diyebilirsiniz. Yoksa iktidara şehvetli itiraz kabiliyeti, siyasi iddia anlamına gelmez.  Partinin bir kimliği, fikrinin bir dayanağı olacak. Toplumun hangi kesiminin, hangi ekonomik sınıfının, hangi kültürel kimliğin değer ve çıkarları için siyaset yaptığınız konusunda aklınızın net olması lazım. Bunu da topluma ya da adına siyaset yaptığınızı düşündüğünüz kesime, kimliğe, sınıfa anlatabiliyor, onları ikna edebiliyor olmanız lazım.   Bu gereklilik bile kendinize, fikrinize aşık olmamanız gerektiğini, toplumla ilişki içinde olmanız gerektiğini ima ediyor. Yani gerçeklikle ve seçmenle hakiki bir ilişki kuruyor olacaksınız.  Tüm bunlar da ülke, dünya, geçmiş ve gelecek hakkında bilginizin olması gerektiğine işaret ediyor. Yalnızca itiraz etmek, güzel konuşmak, polemik ustası olmak, bilinir ya da şöhretli olmanızın yetmeyeceğine işaret ediyor. Veya iki kişinin bir odaya kapanıp her derde deva bir parti programı metni yazması de yetmiyor. Hele fiyakalı sloganlar, parti isimleri hiç mi hiç yetmiyor. Varolan 104 partiyi bu kriterlerle değerlendirdiğimiz zaman çoğunun, toplum tarafından bilinmediği görülür. Örgütlenememelerinin veya seçime girip de oy alamamalarının sebepleri anlaşılır. Toplumu tanımladıkları alan ile gerçeklik arasındaki büyük fark da ortaya çıkar. 

Hazmedilemeyen anket

Bir anımı anlatayım. 2007 Genel Seçimleri öncesinde KONDA web sitesinde bir anket açmıştık. Katılımcılardan beklenen hangi partiye oy verecekleri değil seçimde hangi partinin kaç oy olacağına dair tahminleriydi. Partilerin sizce alacakları oy oranlarını doldurduktan sonra da o ana kadar ankete katılanların verdiği cevaplardan tahmin edilen oy oranlarını görebiliyordunuz. O tarihteki partilerden birisinin üyeleri anketi fark etti, katılımı organize etti, sonuçta o partinin oy tahmini yüzde 50 fazla görünüyordu. Biz de amacımızdan uzaklaştığını düşünerek web sitesinden anketi kaldırdık. Ertesi gün o partinin genel sekreterinden, parti antetli kağıtta, ıslak imzalı ültimatom mektubu geldi. Partilerinin iktidara yürüdüğünü, bizim bunu hazmedemediğimiz için gerçeği saklamak amacıyla anketi kaldırdığımızı iddia ediyor ve anketi hemen tekrar açmamız talimatı veriyordu. O parti, seçimde yüzde 1 bile oy alamadı.  Hayal etmek, kendine bir güç veya keramet vehmetmek başka, seçmenin tercihleri ve gerçekler başka.

Neden parti kurma gayreti?

Her şeye karşın parti kurma çabalarının takdire şayan, saygıdeğer ve anlaşılır bir tarafı var elbette. Lider ya da kurucu kadrolar gerçekten ülkeyi ve ihtiyaçlarını doğru anladıkları ve programlarının bu ihtiyaçlara oturduğunu düşünüyor. Bunun için de gayret, emek, para ve zaman harcıyorlar. Sorun şurada ki bir yerden sonra da başarısızlığı topluma yüklüyor, toplumun kadir kıymet bilmediğinden, cahilliğinden ya da onları anlamadığından dem vurarak kendilerini avutuyorlar.  Daha önemlisi her bir parti kurma hamlesi, memleketin hali için burnunun direği sızlayan insanların çabası. Memleket için bir şeyler yapmak gerektiğini ve bunun fikrini, yolunu, yordamını bildiklerini düşünüyorlar. Ama bu çaba giderek yılgınlığa veya ülkeye küslüğe evriliyor Biraz da çevrelerinden gördükleri teveccüh, takdir ve elbette aşırı motivasyonla parti tabelası asmanın kolay ve mümkün olduğu bir süreç başlıyor. Ama oy almanın gerçekten çok zor olduğunu anladıklarında kaybedilen yalnızca emek, zaman, para değil, umutlar da oluyor.

Umuda ihtiyaç artıyor 

Öte yandan yaşamakta olduğumuz bir gerçeklik var. KONDA bulgularına göre toplumun yarıya yakını var olan siyasi aktörlerle sorunların çözüleceğine dair umutlarını kaybetmiş durumda. Bu umutsuzluk hali, gençlerde daha da yüksek. Genel beklentiyi bırakın, sadece 2021’e ait beklentilerin bazılarını not edeyim. Toplumun yüzde 68’i bu yıl ya gelirinin azalacağını ya da aynı kalacağını ama buna karşılık yüzde 75’i hanedeki gıda harcamalarının artacağını düşünüyor. Yüzde 60 insan bu yıl enflasyonun artmasını, yüzde 70 işsizliğin yükselmesini bekliyor.  Yüzde 71, önümüzdeki üç ayda ülkedeki ekonomik sıkıntının daha da artacağını, yüzde 62 kendi hanesinde bugünkünden de fazla ekonomik sıkıntı yaşayacağını düşünüyor. Daha çarpıcısı yüzde 80, ülkenin geleceği için endişe duyuyor. Ülkenin tüm sistemi zorlanıyor, hukuk ve yargıdan yönetim sistemine, ekonominin yapısal sorunlarından dış politikaya kadar her alan gerilimlere, çözümsüzlüklere işaret ediyor. Tüm bulgular toplumun son derece kaygılı ve umutsuz olduğuna işaret ediyor. Çünkü ülke içine düştüğü kimlik ve siyasi kutuplaşmasının ürettiği sıkışma içinde. Aslında yalnızca kimliklere ve kutuplaşmalara sıkışan toplumun üçte ikisi değil, tüm ülke umudunu kaybetti.  Türkiye tıkandı. Türkiye’nin yeni bir hikayeye ihtiyacı var.

Dışarıdaki dinamikler yıkıcı

Her istediğini, istediği anda ve biçimde yapabilme kapasitesi, yaptıklarını ülkeye dayatabilme mahareti olan iktidar dahi yeni anayasa diyor. İktidar mensuplarının bile ağzında kekre bir dil ve tat var. Muhalefet ise bir türlü gidişatı çevirecek politikayı bulamadı. Buz kaplı bir yolda gittiğimizi herkes biliyor. Frene bassak da basmasak da kayacağımızı, savrulacağımızı herkes görüyor. Üstelik yolun kenarındaki bariyerler çok sert, dışımızdaki küresel ve bölgesel dinamikler yıkıcı. Türkiye bu zorlu dönemi atlatacak. Bunu başaracak gücü ve kapasitesi var. Sorun, ortak ufku kaybetmiş olmak. Yeniden “biz” olabilmeyi, yeniden bir “ortak ufuk” inşa etmeyi başarmak zorundayız. O zaman var olan 104 partinin ve kamuoyuna yansımış, yansımamış onlarca girişimin başarılı olup olmayacağını belirleyecek ölçü şu bence: Hangisi “biz” diyor, “ortak ufuk” diyor, itirazlardan ya da korkulardan değil “yeni bir iddiadan, hayalden” ve “bilgiden” besleniyor? Hangilerinin liderlerinin, kadrolarının, üyelerinin, dünyanın ve ülkenin gidişatına dair duygularından, itirazlarından daha çok bilgileri, önerileri, ütopyaları var?