22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
10.09.2021 04:30

Balinalar balıklarla değil ineklerle akraba

Fosiller bize eksiksiz bir evrim tablosu sunuyor. Bunlardan en etkileyici olanlarından biri daha yeni keşfedildi. Phiomicetus anubis adı verilen tür, balinaların soyunun karadan geldiğinin sağlaması niteliğinde...

Balinalar ve yunuslar denizlerde yaşayan memeli hayvanlar. Yani onlar da bizler gibi yavrularını sütle besliyorlar, bizler gibi hava soluyorlar, bizler gibi iç kulak kemiklerine ve kıllara sahipler (en azından yavruyken), yavruları plasenta içinde gelişiyor ve annelerinin memelerini emiyorlar. Bu arada yeri gelmişken: Bütün yunuslar, aslında balinadır (ama bütün balinalar yunus değildir). Dolayısıyla yazıda hepsinden “balina” olarak bahsedeceğim.

Görsel 1 - Balina pektoral yüzgeç diseksiyonu. Dr. Mark D. Scherz’in izniyle yayınlanmıştır.
Görsel 1 - Balina pektoral yüzgeç diseksiyonu. Dr. Mark D. Scherz’in izniyle yayınlanmıştır.
Ne var ki balinaların memeli olması, bilimsel bir sıkıntı yaratıyor: “Memeliler Sınıfı” dediğimiz canlı grubu, bir dört üyeli (tetrapod) grubu. Yani 4 uzuvları var: 2 “kol” ve 2 “bacak”. Bütün tetrapodlar, sularda yaşayan balıklardan evrimleştiler: Önce kurbağalar ve semenderler gibi amfibilerin ataları evrimleşerek, üremek için sulara dönmek zorunda olsalar bile karalara ilk adımları attılar. Sonrasında, yumurta içinde yavru büyütmeyi mümkün kılan karasal evrim adaptasyonları sonucunda sürüngenler evrimleşti ve karalara kalıcı olarak çıkmayı başardılar. Bundan kısa bir süre sonra da memeliler, sürüngenlerden ayrılarak evrimleştiler. Yani atalarımız olan ilk memeli hayvanların hepsi, karalarda evrimleştiler. Hiçbir memeli hayvan suda evrimleşmedi.

Evrim Teorisi için sınav

Dolayısıyla denizlerde balinalar gibi memeli hayvanların olması Evrim Teorisi için müthiş bir “sınav”. Eğer Evrim Teorisi doğruysa, tek açıklama olabilir: Karalardaki memelilerden ayrılan bir kol, sonradan denizlere dönmüş olmalı. Amfibiler ve sürüngenler gibi devasa ara basamaklardan geçişi içeren tarihleri dolayısıyla, denizel memelilerin balıklardan doğrudan ve diğer tüm memelilerden bağımsız olarak evrimleşmesi ve buna rağmen diğer memelilerle birebir aynı nitelikte olmaları hiç olası değil. Öte yandan, karalarda evrimleşen memeliler gerçekten denizlere geri döndülerse, vücutlarında karasal dört üyeli ataların bazı izleri olmalı: Örneğin kol ve bacakların izleri olmalı! Bu izler yoksa, Evrim Teorisi büyük bir derde girerdi. Ama bu izler varsa, bu, Evrim Teorisi için muhteşem bir kanıt olurdu. Sonuç ne olsa beğenirsiniz? Balinalarda hem kolların hem de bacakların izlerini bulabiliyoruz!  Kolların izlerini bulmak için pek uğraşmaya gerek yok, çünkü balinaların yüzgeçleri, onların “kolları” zaten. Ama dahası var: Bu yüzgeçler, “balık yüzgeci” gibi değiller. Gerçek anlamda bir koldan söz ediyorum. Görsel 1’deki fotoğraf, bir diseksiyon (vücudu keserek açma) çalışmasında balinaların göğüs yüzgecinin içindeki eti sıyırdığınızda ortaya çıkan parmakları göstermektedir. Balinalarda da insanlar gibi, 5 parmak bulunmaktadır – çünkü balinalar da 5 parmaklı atalardan evrimleşmişlerdir! Halbuki balıklarda parmak kemikleri evrimleşmemiştir (sadece bilek kemiklerinin atalarını görmekteyiz – ki bunu da zaten onlardan miras aldık). Evrimin ışığı olmasaydı, balinaların sahip olduğu bu 5 parmak, “kör bir tesadüfle” açıklanmak zorunda kalacaktı.
Görsel 2 - Balina anatomisi.
Görsel 2 - Balina anatomisi.

Bacaklar nerede?

Peki ya arka uzuvlar, yani “bacaklar”? Onu bulmak için biraz daha dikkatli bakmamız gerekiyor, çünkü balinaların arka bacakları yüzgece dönüşmedi. Örneğin foklar gibi “yüzgeç ayaklılarda”, yani Pinnipedler’de, isimlerinden de anlaşılacağı üzere “kuyruk” dediğimiz şey, aslında karalarda bacak olarak kullanılan yapının yüzgece dönüşmesiyle evrimleşti. Ama balinaların kuyruk yüzgecinin içinde, pektoral yüzgeçlerindeki gibi parmaklar bulunmuyor; hatta balina kuyruklarında hiç kemik bulunmuyor! Bu durumda bacaklar nerede? Neredeyse yok olma noktasına gelecek kadar köreldiler. Burada anahtar sözcük: Neredeyse. Balina diseksiyonunda arka bacakların olması gerektiği yere baktığınızda, normalde olması gerektiği gibi omurgaya bağlanmayan, V şeklinde dizilen kemikler buluyorsunuz. Bu kemiklerin yapısını dokubilim (histoloji) ve hücrebilim (sitoloji) metotları kullanarak incelediğinizde, o kemiklerin insanlardaki uyluk (femur) ve leğen (pelvis) kemikleri olduğunu görüyoruz! Görsel 2’de C ile işaretlenen kemikler bunu gösteriyor. Görebileceğiniz gibi bu kemikler artık vücuda bağlı değil bile!

Penise tutundular

Bu kemikler, tartışmasız bir şekilde “bacak ve leğen kemiği artıkları” olmasına rağmen, tamamen yok olmamalarının da iyi bir nedeni var: Balinaların ataları denizlere adapte olup da bacaklarını yitirdikçe, bu kemiklerin pozisyonu da kademeli olarak değişti. Bu sırada, her ara nesilde gelişen yavrularda penis ile ilişkili bazı kaslar, bu kemiğe tutunmaya başladı. Bir noktadan sonra bu kemik, çiftleşme sırasında penisin kontrolüne yardımcı olacak biçimde değişti ve bu nedenle tamamen yok olmalarını engelleyen yeni bir seçilim baskısı ortaya çıktı. Bu, körelmekte olan organların işlevsizleşme sürecinde gördüğümüz yaygın bir durum: Örneğin insanlarda “kuyruk sokumu” kemiği, adından da anlaşılabileceği üzere, kuyruklu atalarımızdan miras kalan ama körelerek yok olan kuyruğumuzun bağlanması gereken kemik ve hâlen vücutlarımızda var; ancak tamamen yok olmamış olmasının nedeni, civardaki kaslar için tutunma yüzeyi yaratıyor olması!
Görsel 3 - Balinaların evrim ağacı ve yeni keşfedilen tür (kırmızıyla gösterildi). Üstte fosillere ait zaman çizelgesi görülüyor. Ağaç, akrabalık ilişkilerini gösteriyor. Renkli haritalar, fosillerin keşfedildiği coğrafyalar. Abdullah S. Gohar ve ark., Proceedings B, 2021
Görsel 3 - Balinaların evrim ağacı ve yeni keşfedilen tür (kırmızıyla gösterildi). Üstte fosillere ait zaman çizelgesi görülüyor. Ağaç, akrabalık ilişkilerini gösteriyor. Renkli haritalar, fosillerin keşfedildiği coğrafyalar. Abdullah S. Gohar ve ark., Proceedings B, 2021
Balinaların karasal memelilerden evrimleştiğini doğrulamak için vücutlarına bakmamıza gerek bile yok (her ne kadar baktığımızda, bu büyüleyici gerçeklerle karşılaşıyor olsak da!) Genler, zaten bütün evrimsel tarihi ortaya koyuyor. Örneğin balinaların karalarda yaşayan atalarının en yakın kuzenleri, günümüzdeki su aygırları ve inekler gibi hayvanların atalarıydı. Yani balinalar, balıklarla veya diğer deniz canlıları ile değil, her ikisi de memeli hayvan olan su aygırları ve ineklerle en yakın akrabadır!

Yeni keşif

Ayrıca fosiller de bize eksiksiz bir evrim tablosu sunuyor. Dört üyeli karasal hayvanlardan, tamamen denizlerde yaşayan balinaların evrimine kadar geçen 50 milyon yıllık sürece ait ihtiyacımız olan bütün fosillere sahibiz. Hatta bunlardan en etkileyici olanlarından biri daha yeni keşfedildi ve analizi geçtiğimiz haftalarda yayınlandı. Phiomicetus anubis adı verilen bu balinamsı türün dışarıdan net bir şekilde görülebilen kol ve bacakları vardı, 600 kilogram kütleye ve 10 metre uzunluğa sahipti. Hem karada yürüyüp hem de sularda vaktini geçirebiliyordu (“yarı-suculdu”).  Böylece, Görsel 3’te gösterilen balinaların evrim ağacına yepyeni bir tür katılmış oldu ve bu bize, Evrim Teorisi’nin, balinaların hangi basamaklardan geçerek evrimleştiğine dair öngörülerini bir kez daha sınamamızı mümkün kıldı. Evrim Teorisi, son 150 yıldır milyonlarca kez yaptığı gibi, bir zorlu testi daha alnının akıyla geçmeyi başardı. Sıradaki?
Çağrı Mert Bakırcı
Çağrı Mert Bakırcı
[email protected]