Bezos ve kumpanyası birkaç saniyeliğine uzaya çıktı ama insanlık daha fazlasını zaten yıllardır başarabiliyordu. Kitlesel kullanım başlarsa zenginler daha çok kazanacak
Ben bu satırları yazarken, ikinci bir milyarder daha uzayın sınırına parmak uçlarını değdirip yeryüzüne geri indi: Jeff Bezos. Dünya’nın en zengin adamı. Forbes’a göre 2021 yılı itibarıyla tek başına mal varlığı 211 milyar dolar değerinde. Öyle bir mal varlığı düşünün ki, yeryüzündeki en pahalı boşanma süreçlerinden birinden geçip Amazon’daki hisselerinizin yüzde 25’ini (36 milyar dolar değerinde hisseyi) eski eşinize veriyorsunuz ve bu, onu anında yeryüzündeki ikinci en zengin kadın yapıyor. Ama bu “kaybınızı”, pandemi sürecinde insanlar kırılırken Amazon’un daha da zenginleşmesi sonucu tamamen geri kazanıp hatta üzerine de koyup eski mal varlığı rekorunuzu kırıyorsunuz. Veya kısaca şöyle izah edeyim: Sadece 1 yıl içinde 40 milyar dolar kazanabildiğinizi hayal edin. Bu paranın TL karşılığını kazanmak için Türkiye’de bir uzman hekimin yaklaşık 2.6 milyon yıl boyunca çalışması gerekiyor. Bu, Homo sapiens türünün yeryüzünde var olduğu sürenin 9 katı kadar. 2.6 milyon yıl önce bırakın Homo sapiens türünü, Homo cinsi daha yeni yeni ortaya çıkıyordu. İşte über-zenginler sınıfının en önde gelen üyesi olan 57 yaşındaki Jeff Bezos, kendi firmalarından biri olan Blue Origin’in (Mavi Köken) ürettiği New Shepard (Yeni Çoban) roketini kullanarak, yanına aldığı iki ilginç isimle birlikte uzaya çıktı. Bu isimlerden biri, Wally Funk idi. 1960’lı yıllarda özel bir iştirak ile NASA’nın Mercury 7 isimli astronot ekibinin tamamen kadınlardan oluşan bir versiyonu kuruldu ve eğitildi. Onlara Mercury 13 deniyordu. Sonrasında program iptal edildi ve kadınların hiçbiri astronot olarak seçilmedi. Funk, bir havacı olarak 20 bin saat civarı uçuş yaptı, ABD’nin Federal Havacılık Dairesi’nin ilk kadın denetçisi ve yine ABD’nin Ulusal Taşımacılık Güvenliği Kurulu’nun ilk kadın hava güvenliği denetçisi oldu. Şimdiyse, Bezos’un yolculuğuna katılıp 82 yaşında “uzaya çıkan en yaşlı insan” olarak yeniden tarihe geçti.
İşte sivil mürettebat
Bezos’un uzay seyahati konuklarından ikincisinin hikayesi de ilginç: Oliver Daemen. 18 yaşında bir Hollandalı. O, “uzaya çıkan en genç insan” olarak tarihe geçti. Oliver’ın bu uçuşa katılabilmesini mümkün kılan şey, bir diğer über-zenginin uçuşa katılamaması oldu. 18 yaşındaki bir gencin böyle bir parayı nasıl ödeyebildiğine şaşırıyor olabilirsiniz. Elbette ödemiyor. Babası, yönettiği para miktarı açıklanmayan, über-zengin bir yatırımcı. Son konuğumuz ise Bezos’un erkek kardeşi. Aile kontenjanından bu tarihi uçuşa katılan Mark Bezos, bir yatırımcı ve bir filantropist. Bezos ailesinin vakıflarından birinin yönetim kurulunda. Ayrıca 2005 yılından beri New York’ta gönüllü itfaiyeci olarak da çalışan bir multimilyoner. Toplam malvarlıkları New Shepard roketinin on milyonlarca dolarlık değerinden yüzlerce kat fazla olan bu tuhaf dörtlü, Bezos’un yıllar içinde yavaş yavaş ABD’nin New Mexico eyaletindeki geniş arazileri satın alması sonucu inşa edilen bir “uzayalanından” (“havaalanı” gibi düşünün), uzayın sınırı olarak kabul edilen 100 kilometre yüksekliğin 6 kilometre ötesine, yani yerden 106 kilometre yükseğe ulaştılar. Bu, geçtiğimiz haftalarda Richard Branson ve Virgin Galactic ekibinin ulaştığı yüksekliğin 16 kilometre fazlasıydı.
Ah Gagarin
Yaşasın, biri diğerini yendi! Tek sıkıntı şu: Bu başarıları, 60 yıl geriden geliyor. Uzaya giden ilk kozmonot olan Yuri Gagarin, Vostok 1 ile yerden 301 kilometre yüksekte 1 saat 29 dakika kalmıştı. Uzaya giden ilk ABD’li astronot olan Alan Shepard, yerden 187.4 kilometre yüksekte, 15 dakika kalmıştı. Jeff Bezos ve kumpanyası, 106 kilometre yükseklikte birkaç saniye kaldılar, sonra (planlandığı gibi) geri düştüler. Burada başarılan tam olarak ne? Özel firmaların turistik amaçlarla uzaya çıkabileceğinin gösterilmesi. Hem diğer firmalara ve zenginlere gösteriş yapabilmek hem de bunun yağlı bir iş modeli olabileceğine işaret etmek. Bunun insanlığa faydası olamaz mı? Elbette olabilir. Sonuçta ne kadar çok firma uzay uçuşu yaparsa, bundan 1 asır sonra uçağa biner gibi uzay araçlarına binebiliriz ve bu sayede hava sürtünmesi gibi zorlayıcı faktörlerle pek uğraşmadan, çok daha hızlı bir şekilde ülkeler arasında seyahat edebiliriz. Bu alandaki yatırımlar nihayetinde Ay’da, Mars’ta ve ötesinde üsler inşa edebilir. Blue Origin, 28 milyon doları 28 uzay organizasyonuna bağışlayacağını açıkladı mesela. Ama biz bunları ve daha fazlasını insanlık olarak yapabileceğimizi zaten biliyoruz. Uzayın sınırına zaten ulaştık. Ay’a zaten gittik. Mars’a zaten araç gönderdik. Sorun, kurulu düzenin, bu başarıları özel firmalar tarafından, sadece “seçkin” bir multimilyoner grubunun erişebileceği şekilde yapmaya zorlaması. Eğer zenginlerin yüce gönlü isterse, biz fakir faniler de belki ileride faydalanabiliriz. Zenginler, bu teknolojiler insanlık için daha iyi olduğu için falan bu alana yatırım yapmıyorlar ha, aman aldanmayın. Biz fanilerin kitlesel kullanımı, hâlihazırda tek bir gün bile çalışmadan 50 nesil boyunca lüks içinde yaşayabilecek kadar parası olanlara daha fazla para kazandıracak da ondan. Bu yüzden tüm über-zenginler bu sahaya girmeden önce, bir über-zenginin (“Elon Musk” diye okuyun) bunun kârlı olabileceğini göstermesi gerekti. Ucunda sınırsız bir kâr potansiyeli olmasa, insanlık için ne kadar “iyi” olursa olsun, bu başarıların hiçbirinin peşinden koşulmazdı. Bu roketlere yakın zamanda binebilmeyi hayal ediyorsanız, para biriktirmeye başlasanız iyi olur: Birkaç dakika süren uçuşun biletlerinin 250 bin dolar civarında olması bekleniyor (Türkiye’de bir uzman hekimin 17 yıllık maaşı). “Kıskandığımı” düşünenler olacaktır. Elbette kıskanıyorum! Ama kıskançlığım, paraları için veya bu biletleri kendime alamamamdan değil. Ben, bu teknolojilerin bütün insanlık için faydalı olacak şekilde geliştirildiği bir dünya hayal ediyorum. Faydalı teknolojik atılımların, önce seçkin bir zümre için, sonra onların paşa gönülleri uygun görürse geri kalanımız için yapılmadığı bir dünya düşlüyorum. İnsanlığın potansiyelinin bu şekilde tekil bireylerin elinde çarçur edilmesini hazmedemiyorum.
Daha önce hiçbir egonun gitmediği yere
ABD ile Sovyetler yarışırken, çirkin bir üstünlük yarışı içindelerdi. Birbirlerine güç gösterisi olarak, birbirlerini ezmek amacıyla uzaya çıkmaya çalışıyorlardı. Şimdiyse zenginler arasında aynı yarış tekrar ediyor. Tıpkı Soğuk Savaş dönemindeki Uzay Yarışı’nda olduğu gibi, bu Yeni Uzay Yarışı’ndan da kazanımlar elbette çıkarılacaktır. Peki ya o dönemden dersler çıkarıldı mı? Eğer ilk yarışta kaybettiğimiz değerlerden ders çıkarsaydık ve uzay keşfi yolculuğu çağını yeni bir sidik yarışıyla değil de ülkeler arası dayanışma ile başlatabilseydik, bu yeni yarışın gelecekteki potansiyel kazanımlardan kat kat fazlasını, çok daha güvenli ve adil bir şekilde edinebilirdik. Ama insanlık, ne yazık ki gücünü halen daha iyiye ulaşma arzusundan değil, öz faydayı maksimize etme rekabetinden alıyor. Eğer bu über-zenginler, uzay yolunu açacak kişiler olma iddiasıyla bu yola baş koyuyorlarsa, uzay yolunun ilkelerine sadık kalmalılar. En nihayetinde Star Trek ve uzay hayali ile büyüyen bizler, o ikonik sözün doğrusunun “Daha önce hiçbir insanın gitmediği yere...” olduğunu biliyoruz. “Daha önce hiçbir egonun gitmediği yere...” değil.