Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) için iş ve siyaset dünyasından çok sayıda lider Glasgow’a uçtu. Ancak küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1.5 dereceyle sınırlı tutmaya yönelik bu son dakika hamlesinin yetersiz kalacağı belliydi. Çünkü maksimum 2 derecelik artış hedefi için bile her şeyden önce ABD ile Çin arasında işbirliği gerekiyor. İklim değişikliği iki ülkenin işbirliği yapması için benzersiz bir fırsat sunuyor ve metan emisyonunu kısmak adına açıkladıkları birlikçe çalışma planı umut verici. Ancak şu anki jeopolitik ortam geniş kapsamlı işbirliğine engel. Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşma yolunda en azından mücadele edebilmek için, 2030’lara gelindiğinde dünyadaki kömür, petrol ve doğalgaz tüketimini neredeyse sıfıra indirmiş olmak gerekiyor. Son dönemdeki vaatlere rağmen bu ihtimal yakın görünmüyor. Örneğin Çin’de sadece 2020 yılında 50’den fazla yeni santral kuruldu. Hindistan son on yılda kömür tüketimini neredeyse iki katına çıkardı ve anlamlı bir hedef benimsemeye yanaşmıyor. Rusya ise topraklarındaki orman, tundra ve bataklıklar sayesinde ülkenin 2060 yılında karbon nötr hale geleceğini iddia ediyor ve neredeyse kılını kıpırdatmıyor. ABD de yeterli gayreti göstermiyor gibi; üstelik Hindistan, hatta Çin ile aynı bahanelere sığınma lüksü yok. Amerika yenilenebilir enerjiye çok daha fazla yatırım yapacak ve tüm dünyanın temiz teknolojilere geçişini destekleyecek imkanlara sahip. Ancak karbon emisyonlarını vergilendirmek ve sorunun en büyük sorumluları olan büyük enerji şirketlerine düzenlemeler getirmek yerine fosil yakıt sektörüne sübvansiyon sağlamaya devam ediyor. Bu konuda İran, Rusya, Brezilya, Çin ve Hindistan’ın sorumluluğu daha da büyük. Emisyonları azaltmak ve mevcut kömür, petrol ve gaz rezervlerini çıkarmayı ve tüketmeyi durdurmak için tek çare karbon vergisi uygulamak ve yeşil teknolojilerin geliştirilmesi için sürekli destek sağlamak. Avrupa Birliği global karbon vergisi için ilk adımı attı.
Avrupa’da çifte standartlar
Karbon vergisinin gerçekten etkili olabilmesi için yüksek tutulması şart. Şu anda AB içindeki karbon vergileri ton başına 116 euro (İsveç) ile 0.10 euro (Polonya) arasında değişiyor; İtalya gibi bazı büyük ekonomilerde hiç vergi yok. Ancak esaslı bir Avrupa karbon vergisi politikası uygulansa bile iklim değişikliğini zapt edebilmek için ABD ve Çin’in benzer politikalar benimsemesi gerek. Hayati tehlikeler bazen gerçekten de ülkeleri bir araya getirebiliyor. II. Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya’yı mağlup etmek için ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği ittifak kurmuştu. Benzer şekilde, savaş sonrası dönemde Sovyet tehdidine karşı koymak adına Avrupalılar ile Amerikalılar derin görüş ayrılıklarına karşın güçlerini birleştirdi. ABD ile Çin iklim değişikliğiyle savaşmak için iş birliği yapar mı? Mümkün ama bunun için her iki ülkede de kamuoyu baskısı gerekiyor.Biden’ın kongre derdi
Ancak Amerikan siyaseti Big Oil denen büyük petrol şirketleri lobisine söz geçiremiyor. Bu lobi, etkili hamleleri önlemek veya yavaşlatmak için her şeyi yaparken, zaman kazanmak adına çevreye duyarlı rolü oynamayı sürdürüyor. Üstelik Joe Biden yönetimi önümüzdeki yıl yapılacak ara seçimler öncesi, Demokrat Parti’nin Kongre’deki çoğunluğu kaybetmesini önlemek adına altyapı, yoksulluk, eşitsizlik ve kutuplaşma gibi ciddi yurt içi sorunlara odaklanmak durumunda. Çin’de ise Pekin’de toplanan Komünist Parti 6. Genel Kurulu’nun ana gündem maddesi, Şi Cinping’in iktidarını ve Komünist Parti’nin halk üzerindeki tahakkümünü pekiştirmek. Çinli yöneticiler veri ve medya üzerindeki sıkı denetimi sürdürmek zorunda olduğunun farkında; bir yandan da büyüyen orta sınıfın genel rahatsızlığını bertaraf etmek adına yeterli ekonomik büyümenin sağlanması gerekiyor.