22 Aralık 2024, Pazar Gazete Oksijen
12.07.2024 04:42

Starmer modeli işe yarar mı?

Büyümeden yapay zeka ve inovasyona birçok alanda Batılı büyük ülkelerin gerisinde kalan İngiltere’de başbakan seçilen Keir Starmer’ın zaferinden çıkarılacak dersler var: Aşırılık şart değil, herkes için demokrasi vaadi ikna edici

İngiltere genel seçimlerinde İşçi Partisi’nin net zaferi birçok ülkedeki merkez ve merkez sol partiler için dersler taşıyor. Ama zaferin anlamlı olup olmayacağı Başbakan Keir Starmer’ın ülkesinin ekonomik sorunlarını ele alma becerisine bağlı. Önünde zorlu bir sınav var.

Bir konuda Muhafazakar Parti’nin hakkını verelim. Yenilgiyi kabul ederek demokrasiye saygı duyduklarını gösterdiler. Parti lideri Rishi Sunak henüz sonuçlar kesinleşmeden Starmer’ı zarif bir şekilde tebrik etti. Bu yıl ABD’deki başkanlık seçimlerindeki benzer bir senaryoda Donald Trump’ın aynı şekilde davranacağını hayal etmek zor.

Aşırılık şart değil

Starmer’ın İşçi Partisi’nde sağladığı hızlı toparlanmadan da çıkarılacak kıymetli dersler var. 2020’de partinin 1935’ten beri aldığı en ağır yenilgi sonrası Jeremy Corbyn’in yerine başa geçen Starmer ılımlılığa ve hem ekonomiyi hem de kamu hizmetlerini iyileştirme politikalarına vurgu yaptı. Bugünkü zafer seçim kazanmak için illa aşırılığa gerek olmadığını gösteriyor. Starmer demokrasinin herkes için daha iyi işlemesini sağlama sözü vermişti.

Bu oldukça güçlü bir mesaj. Kısa süre önce yaptığım çalışmaya göre demokrasinin düzgün işlediğini ve ekonomik büyüme, istikrar, kamu hizmetleri, ayrıca eşitsizlik ve yolsuzluğun azaltılması açısından iyi sonuçlar verdiğini gören insanların demokrasi yanlılığı artıyor. Bu basit formülün başka ülkelerdeki işçi partileri ve sosyal demokratlar için de geçerli olduğu görüldü. Ünlü İsveç Modeli’nin tarihi yaklaşık yüz yıl önce Danimarka, İsveç ve Norveç’teki işçi partilerinin seçim zaferlerine kadar götürülebilir. Bu partiler önce inatçı sol söylem ve fikirlerden uzaklaştı. İktidara gelince de vaat ettikleri somut iyileşmeleri gerçekleştirdiler.

Norveç okulu

İsveç örneğinde sosyal demokrasi Büyük Buhran’dan doğmuştu. Yirmi yıl önce Marksist kökenlerinden kopmuş olan İşçi Partisi makroekonomik istikrar, istihdam ve ücret artışına dayalı bir kampanya yürüttü. Vaatlerini yerine getirdikten sonra ülkenin ana iktidar partisi haline geldi.

Keir Starmer ılımlılığa ve hem ekonomiyi hem de kamu hizmetlerini iyileştirme politikalarına vurgu yaptı. Başbakanın önünde bir göçmen sınavı var.

Norveç İşçi Partisi’nin rotası ise 2024’te İngiltere İşçi Partisi’nin tuttuğu yola daha da çok benziyordu. Aşırı sol platformda ilerleyip 1930 seçimlerinde meclisteki sandalyelerinin yüzde 20’den fazlasını kaybeden parti hızlı bir rehabilitasyon sürecine girdi. 1935’te okullarda reform, refah programları ve istihdama dayalı kampanyasıyla iktidara gelen İşçi Partisi kökten değişmişti. Tarihi “Halk Okulu Reformu” sayesinde Norveç’in ekonomik açıdan az gelişmiş bölgelerindeki eğitim kalitesini yükselterek çok sayıda seçmenin kalıcı desteğini kazandı. O günden beri sosyal demokrasi Norveç’teki hakim model olmayı sürdürüyor.

Partileri dönüştürmek kolay değil. Örneğin Starmer’ın Corbyn’i saf dışı bırakıp onun aşırı solcu planlarının gündemden çıktığını açıkça ortaya koyması gerekti. Starmer solun genelinden aldığı eleştirilere aylar boyu maruz kalsa da direndi.

İngiltere geride kaldı

Şimdiki sınavı daha da zor. İşçi Partisi’nin zaferinin önemi partinin özellikle ekonomik büyümeyi canlandırma konusundaki performansına bağlı olacak. 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarında İngiltere ekonomik performansıyla genellikle hayal kırıklığı yarattı. Kişi başı gelirdeki büyüme yavaş ilerledi ve ülkenin liderleri bariz verim sorununa çözüm üretemedi: Saat başı üretimdeki büyüme ABD, Fransa ve Almanya’ya kıyasla geride kaldı.

İngiltere’deki durgun üretim ve istihdam performansının temelinde kamu ve özel yatırım eksikliğinin yattığını fark eden İşçi Partisi sağlam bir ekonomik toparlanmayı başlatacak sağlam fikirlere sahip. Ancak sağlık, eğitim, altyapı ve teknoloji alanlarında Starmer’ın vaat ettiği kamu yatırımlarının finanse edilebilmesi için hükümetin vergi gelirlerini de artırması gerekecek. Dolayısıyla Starmer çalışanlardan alınan vergilerin artırılmayacağı yönündeki sözünden dönmek zorunda kalabilir.

Böyle bir durumda inovasyon olmadan hiçbir gelişmiş ekonominin sürekli ve dinamik büyüme yaşayamayacağına işaret etmeli. Vietnam ve Çin gibi ülkeler oturmuş teknolojileri ve düşük maliyetli işgücünü kullanabilirken yüksek gelirli ekonomiler için böyle bir seçenek yok. İnovasyona yönelmezlerse küresel teknolojik yarışta geriye düşüyorlar. Finans hizmetlerinde uzmanlaşmak belli bir ivme sağlasa da yararları geçici oluyor. Üstelik İngiltere örneğinde olduğu gibi Rus oligarklardan, petrol devletlerinden ve vergi kaçıranlardan gelen paranın toplandığı bir finans merkezi olmak birçok toplumsal sorunu beraberinde getiriyor.

Ama inovasyon da kolay iş değil. Önceki hükümetin yapay zeka vurgusuna karşın İngiltere teknoloji yarışında geride kaldı ve hükümet ne kadar ağırlık verirse versin bir anda mucize yaşanmayacak. Bu yüzden büyük inovasyon ekonomisinin içinde niş bir alan bulmaya yönelik makul bir uzun dönem stratejisine ihtiyaçları var. Başarı için belli şirket ve sektörleri destekleme biçimindeki eski usul sanayi politikalarından fazlası gerekecek.

Siyasete göçmen damgası

İşçi Partisi’nin demokrasiyi daha işler hale getirme planlarında da potansiyel çatlaklar var. Duyarlı bir demokratik yönetim için kamuoyunun hiçbir ciddi sorununun görmezden gelmemek şart ve İngiliz seçmenler göç konusunda çok kaygılı olduklarını bir kez daha belli etti. Muhafazakarların bu kadar zayıf kalmasının bir nedeni de Nigel Farage yönetimindeki göç karşıtı popülist Reform UK partisinin göz alıcı performansıydı. Aslında Muhafazakarlar, Reform UK’in oylarının çoğunu alabilse seçimi kazanacaklardı.

Avrupa’nın geri kalanı gibi İngiltere sağı da daha da sağa kayması yönünde giderek artan baskıya maruz kalacak. İşçi Partisi ve diğer merkez siyasetçiler bu değişime hazırlıklı olmalı. Halkın göçe dair görüşlerini yok saymanın geçerli bir strateji olmadığını her seçimde yeniden görüyoruz. İşçi Partisi mültecilerin girişine izin vermenin insani bir tavır olduğunu savunup bunu benimsemeli. Ama bir yandan da göç konusunda daha şeffaf bir yaklaşım ve daha fazla denetim sözü vermeli. Hükümetin önündeki en çetin sınavlardan biri, göç politikasına kılavuzluk edilecek doğru iletişim stratejisini ve doğru ilkeleri bulmak olacak. İnsan hakları avukatlığı ve başsavcılık yapmış olan Starmer kamu meselelerine dair tecrübesiyle, birçoklarının başarısız olduğu bu sınavı geçmek için benzersiz bir donanıma sahip olabilir.•

© Project Syndicate, 2024

Daron Acemoğlu
Daron Acemoğlu