26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
22.01.2021 08:00

Datalar alışverişte

İçinde bulunduğumuz “Büyük Veri” (Big Data) çağında moda endüstrisini ve tüketici olarak bizleri neler bekliyor? Artırılmış gerçeklik (AR) moda endüstrisini tamamen yönetebilir mi?

Online alışveriş artık bugüne kadar çekimser olanların bile pandemiyle birlikte günlük rutini oldu. Elimize telefonumuzu aldığımız an onlarca ‘öneri’ ile yaşıyoruz artık. Arkadaşımızla konuştuğumuz, WhatsApp’tan yazıştığımız her şeyin karşımıza reklam olarak çıkmasına alıştık da, hamile olduğunu kendisi bile henüz bilmeyen bir kadına bebek ürünleri reklamlarının çıkmasına kadar geldi olay. Geçtiğimiz yıl online alışverişte -ülkelere ve ürün çeşitlerine göre farklılıklar gösterse de- ciddi bir artış ve büyüme raporlandı. Markalar da bu kızışan yarışta büyük yatırımlar yaparak elde ettikleri verilerle müşterilerine en verimli şekilde ulaşmaya ve servis vermeye çalışıyorlar. Günden güne gelişen algoritmalar ve yapay zeka teknolojisi yavaş yavaş tasarım sürecinde de ‘insan’ faktörünün zahmetini sorgulatıyor markalara. Peki hem markalar hem de tüketici açısından bu sistemler daha da ‘akıllı’ hale geldiğinde özgün markalar ve stiller var olabilecek mi? 
<strong>Teknoloji şirketleri artık birkaç ay sonra neyin 'trend' olacağını nokta atışı şeklinde tespit ediyor</strong>
Teknoloji şirketleri artık birkaç ay sonra neyin 'trend' olacağını nokta atışı şeklinde tespit ediyor

Algoritma stiller

Her saniyemiz tanımlı birer veri artık. Oysa Deepak Chopra ne der: “Kendini tanımlamak, kendini limitlemektir.”  Peki her an’ımızı tanımlayan ve bizi kategorize eden bu yapay zeka, seçimlerimizi ve bizi limitlemiyor mu? Bizlerden her saniye elde edilen veriler, bize “öneriler” getirirken aslında bir anlamda koca bir balonun içerisinde dönüp durmuş olmuyor muyuz? Halihazırda instagram estetiği -bir karamel palto bir cappuccino- ile kopyala-yapıştır kombinler zirve yapmışken, algoritma stilleri tahmin etmek pek de zor değil.   Moda markaları, müşterilerinden elde ettikleri devasa verileri kullanmada ve bir sonraki adımda ne satın alabileceklerini tahmin etmede günden güne daha da başarılı olmaktalar. Birçok teknoloji şirketi, tüketicinin birkaç ay sonra neyi ‘trend’ bulacağını nokta atışı keskinliğinde öngörebildiklerini iddia ediyor. Böylelikle markalara hangi ürünü ne kadar üretmeleri, stoklarında neyi ne kadar tutmaları gerektiğini söyleyebiliyor. Ve fakat insanların ne giymek isteyecekleri ile ilgili seçimler yapmada algoritmalar halen insan aklı ve fikri ile yarışamıyor, en sofistike “makine öğrenmesi teknolojisi” bile “kişinin stil kodlarını” kıramıyor. Yani ‘stil’ satamıyor.  Çünkü stil sahibi olmak demek özgün olmak, modanın dikte ediciliğinden bağımsızlık, tutarlılık gösterirken kendi iç sesiyle bağlantıda kalarak spontanlığa da her an açık olmak ve hayatın içerisinde yaptığımız seçimlerin bütünlüğüdür. Hatta stil ‘veri-öncesi’ zamanlardan gelen deneyimlerin de birikimidir. İşte bu yüzden de yapay zekanın ‘mantık dışı - kalıp dışı - bulup işlemeyeceği veriler, stilin de modanın da yeri doldurulamayacak ve temeli iç sezilere dayanan özellikleri zaten. Madalyonun diğer yüzünde de moda markalarını bekleyen tehlike olarak büyük teknoloji şirketlerinin sadece tüketici üzerinde değil markalar üzerinde de büyük bir kontrolünün olması var. Elbette sağlanılan ulaşım ağı ve satış gücü tartışılmaz ama bunun da bir bedeli var. Markalar da tüketiciler gibi her türlü verisini paylaşmak durumunda. İleride her bir teknoloji devi hem markalardan hem tüketiciden elde ettikleri kritik verilerle markaların bire bir rakipleri olabilecek. E-ticaret devleri Alibaba ve Amazon bu girişimlere çoktan başladı bile. 

“Kontrol Amazon’da”

Amerikan yatırım şirketi Elevation Partners’in kurucusu Roger McNamee, “BoF Voices 2020” konuşmasında şöyle diyor: “Siz alışveriş yaparken, önünüzdeki menülerin kontrolü Amazon’da. Herhangi bir arama yaptığınızda onların arama motorundasınız ve onların seçenek listesinden seçiyorsunuz. Yani seçimlerinizi onlar yönetiyor. Doğal olarak da kimin kazanacağını yine onlar belirliyor!  Sosyal medya platformlarının da markalara sağladığı etkileşim ve satış, markaların kendi kontrolünde pek değil artık. Ve kimi markalar müşterileriyle iletişimlerini tekrar kendi kontrollerine almak için sosyal medya platformlarını terk etmeye başladılar. Lush kozmetik markası Instagram algoritması ile kendi müşteri portföyünün çok az bir yüzdesine ulaştığını tespit ettiği için platformdan çıktığını duyurdu. Bir süre müşterileriyle direkt iletişime geçerek bağlarını güçlendirip tekrar Instagram’a döndüğünde takipçileri yüz bin artmıştı.  En son geçtiğimiz haftalarda da ünlü İtalyan lüks markası Bottega Veneta tüm sosyal medya hesaplarını kapatarak yapay zekaya karşı direnenler arasına katıldı!