Diyelim ki dünya düzdür, diyenlere kızgınsın... Peki bunu diyen birini dünyanın yuvarlak olduğuna nasıl ikna edersin? Gezegenin uzaydan çekilmiş bir fotoğrafını gösterirsin. Ama dünya düzdür diyen adam, kendinden emindir ve ‘Bu fotoşoplanmış,’ der. O zaman sen de bazı arkadaşlarınla uzaya şahsen gittiğini ve dünyanın yuvarlak olduğunu kendi gözlerinle gördüğünü söylersin. Cahil özgüveniyle sırıtıp cevap verir, ‘Biz, senin kim olduğunu iyi biliyoruz. Sen de o sahte haber takımından birisin’. Artık gerçekten kızmaya başlarsın. Bir uzay gemisi kiralar ve dünyanın yuvarlak olduğunu kendi gözleriyle görmesi için adamı uzaya götürürsün, dünyayı gösterirsin, ‘Bak işte, top gibi, yusyuvarlak!’ Cevap verir: ‘Valla biz öyle inanmıyoruz!’ Buyurun bakalım; sorun felsefi bir hal aldı. Şimdi, görmenin inanmaktan daha geçerli olduğunu kanıtlaman lazım. Saçmasapan bir mesele, birdenbire bilgi ile inanç arasında bir çatışmaya dönüştü. Su katılmamış aptallık karşısında gözlerini devirirsin ama yine de Orta Çağ’da kazanılmış olduğunu sandığın bir mücadele ile baş başasındır. Ve artık sorun politiktir. Bu salaklar ordusu karşısında, dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini hâkim kılmak, yani onu tek hakikat haline getirmek istiyorsan çoğunluğu oluşturman gerekir. Örgütlenmen şarttır; kendinle bu yuvarlak dünyadaki sayıları az gibi görünen aklı başında insanlar arasında bir dayanışma ruhu kurman gerekir. Ve sevgili dostum, bu iş dünya-düzdürcülere, iklim sorununu inkâr edenlere, Trump seçmenlerine, İngiltere’deki Brexit ya da Hindistan’daki Modi destekçilerine, kadın düşmanlarına, serbest piyasa savunucularına filan sinirlenmekten, onlara öfkelenmekten çok daha meşakkatlidir.” Bu uzun tiradı, Dublin’deki Maynooth Üniversitesi’nde, 2019’da verdiğim Dekanlık Konferansı’ndan sonra bir öğrenciyle konuşurken attım. Genç adam, daha fazla öfkeye sahip olmamız gerektiğini söylüyordu. Ben ise şunu savunuyordum; hakikat-ötesi dünyada öfke toplumsal hareketleri başlatmak için artık işe yaramıyor ve örgütlenmek için soğukkanlı bir inat gerekiyor. Bu hikâyenin sonunu yakında çıkacak HepBeraber: Daha İyi Bir Şimdi İçin On Seçenek kitabında okuyacaksınız. Ama şimdi hakikat ve gerçek arasındaki kopan bağdan ve hakikatin esasında politik bir mesele olmasından söz edelim.
29.10.2021 04:30
Biz öyle inanıyoruz
Bugünün meselesi gerçeğin ortaya çıkmaması ya da ortaya çıkmakta gecikmesi değil. Mesele, besbelli gözümüzün önünde duran gerçeklerin yeterince alıcısının olmaması. Hatta gerçeği, gören ama “Biz öyle düşünmüyoruz” diyen bir kitle söz konusu. Dolayısıyla artık “Gerçeği bilseler bu seçimleri yapmazlardı” demek, terk edilmesi gereken bir naiflik
Avrupa ilericiler için artık bir sığınak değil
14 Haziran 2024
Örovizyon'a bile sığınamamak...
17 Mayıs 2024
Duyduğumuz büyük bir değişimin ayak sesleri
03 Mayıs 2024
Dünya ilhamını İstanbul’da arıyor
05 Nisan 2024
Kayıp Prenses Kate peşimi bırakmıyor!
Tüm Yazıları
22 Mart 2024