05 Aralık 2025, Cuma
27.10.2023 04:30

Bizim bir rüyamız vardı...

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan geriye neredeyse hiçbir şey kalmamışken inşa edildi. Yine de Kurtuluş Savaşı’nda Batılı güçlere galip gelmiş olmanın gururuna sahipti. Türkiye cesaret demekti. İmkansız bir rüyaydı...
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Yüz yıl önce bugün dünya haritasında bir ülke belirdi. Büyük şair Nazım Hikmet’in deyimiyle “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi” uzanıyordu. İhtiraslı hayallerin kavuracağı bir yüzyılın başlangıcıydı ve Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye neredeyse hiçbir şey kalmamışken inşa edildi. Yine de Kurtuluş Savaşı’nda tüm büyük Batılı güçlere galip gelmiş olmanın gururuna sahipti. Türkiye cesaret demekti. Her şeye rağmen kurulmuş bir düştü. Genç Cumhuriyet bağımsız, laik, demokratik, hukukla yönetilen bir ülke olarak Batı medeniyetinin bir parçası haline gelecekti. Pek çok neslin bu cesur hayal uğruna hayatlarını feda etmesi gerekecekti. Cesaretteki kararlılık, imkansız bir rüyanın melankolisi, dörtnala koşmanın coşkusu ve kısrağın kırılganlığına rağmen gururu... Bunların tümü bu topraklarda doğan her bir çocuğun içine işleyecekti.

* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.

Ece Temelkuran
Ece Temelkuran