Londra
İstanbul Londra’ya sığar mı? Notting Hill’de bir İstanbul meyhanesine dönüştürülmüş mekana girerken aklımdaki soru bu. Masalar, rakı bardakları, buz kovaları, ufak vazolardaki çiçekler ve mumlarla şıkır şıkır… Açık mutfakta hummalı bir hazırlık… Mekan sahipleri gülerek karşılıyor misafirleri… Sanki o meyhanenin otuz yıllık müdavimleri gelmiş gibi…
İstanbul Elsewhere oluşumunun hedefi tam da bu. Dışarıda buz gibi Londra havası olsa da içeride İstanbul’un sıcak müdavimliğini tattırmak.
Oyuncu ve yönetmen Memet Ali Alabora, gazeteci-yazar Tan Morgül ve öykü yazarı Akın Olgun’un 2019’da bir yaz günü kurdukları hayalle başlayan İstanbul Elsewhere projesi bugün Londra’daki Türklerin merakla izlediği ve yoğun bir ilgiyle katıldığı kültürel bir oluşum.
Alabora “Bu bir İstanbulluluk projesi” diyor: “İstanbulluluğun dışarıda nasıl performe edildiğini deneyimleyen bir kültür projesi…”
İstanbul’un ana sahnesi olarak meyhane kültürünü merkeze alınca projenin en önemli ayağı olarak ‘pop-up meyhane’ fikri ortaya çıkıyor. Yani kentin farklı semtlerinde bir geceliğine İstanbul Elsewhere, misafirleri ve aşçılarıyla bir mekana konuk oluyor ve İstanbul meyhanesi deneyimi yaşatılıyor.
Aralık 2019’da ilk meyhane deneyimi büyük ilgi görüyor. Mart 2020’de pandemi dünyanın kepenklerini indirse de İstanbul Elsewhere ekibi yılmıyor ve Meyhane Elsewhere girişimiyle herkesin kendi mezesi ve içkisiyle katıldığı online meyhane etkinliğine geçiyorlar.
Dünyanın pek çok yerine dağılmış, kendi dilinde, kendi kökünde, kendi kültürüne has inceliklerle rakı içmek isteyen yüzlerce kişi online meyhanedeki dost masalarda kadeh kaldırıyor.
Pop-up meyhane
“Bu bir nostalji ya da gurbette hasret giderelim serüveni değil” diyor Alabora, “Üç bin yıllık bir kültürün bugünde rafine olmuş hali.”
Başka bir deyişle New York’luluk, Londralılık, Berlinlilik gibi çok kültürlü, çok katmanlı tarihi bir kimliği yaşatmak ve bu kültürün taşıyıcısı olmak…
Pandemi biraz dizgine gelip, insanlar kavuşma hevesiyle tutuştuklarında İstanbul Elsewhere yine bir buluşma noktasına dönüşüyor.
Tan Morgül 2019’dan bu yana fiziki olarak 50’ye yakın etkinlik yaptıklarını son iki yıldır da ayda bir bir mekanı dönüştürerek pop-up meyhane yaptıklarını söylüyor. Kimi zaman meyhane bir parkta kuruluyor kimi zaman Thames Nehri’nin üstünde bir teknede…
Pop-up meyhane fikri Londra’yı merkez alsa da artık başka kentlere de gözünü dikmiş durumda. ‘İstanbul Elsewhere Ağı’ inşasına başladıklarını söyleyen Morgül, şimdiye kadar Berlin, Lizbon, Amsterdam ve Paris ‘elçilikleri’ açarak pop-up meyhane geceleri gerçekleştirdiklerini ve daha da genişlemeyi hedeflediklerini söylüyor. Tüm projenin ardında heyecanla çalışan 10 kişilik bir ekip var.
Fahri İstanbul elçilikleri
‘Bu fahri İstanbul elçilikleri’ üstünden İstanbulluluk fikrini ve kimliğini düşünmek, işlemek, konuşmak ve bunu paylaşmak ana hedef.
Gecelerin teatral bir yanı da var; Alabora ve Morgül misafirlerin karşısına geçip o günün menüsünü, mezelerin özelliklerini, kökenlerini, yeme-içme adabını, bazen bir İstanbul şairini bazen de efsanevi bir meyhaneyi anlatıyorlar.
İstanbul Elsewhere’in sadece meyhane kurmak üstüne olmadığını, farklı kültürel etkinlikler, konserler, festivaller ve kermesleri de içine alan çok daha geniş bir kültürel yapıya evrildiğinin de ısrarla altını çiziyorlar.
İstanbul Elsewhere’e son iki yıldır yoldaşlık eden en büyük partner Yeni Rakı markası. Geceye katılanlar 85-90 sterlin bandında bir fiks menü ücreti ödüyorlar (biletler ilk iki günde tükeniyor). Bu fiyata genelde 5-6 meze tabağı, 2-3 ara sıcak, ana yemek, tatlı ve 35’lik Yeni Rakı ya da bir şişe şarap dahil. Londra’daki meyhane gecelerinde en çok pişirilen balıklar uskumru ve sardalya oluyor.
İstanbul nereye sığar?
Benim katıldığım akşam Türkiye’den gelen şef Mustafa Otar’ın menüsü Akdeniz mutfağının bilindik tatlarını en beklenmedik kombinasyonlarla bize sundu.
Menüdeki tarhunlu, cevizli zeytinyağlı portakallı kereviz, kefal crudo, ançüezli ızgara lahana, kalamarlı pilav, tarhunlu ızgara sardalya, son olarak rakılı ve nar ekşili meyve tatlısını, itiraf edeyim İstanbul’da sıradan bir mekanda yiyemezdim.
İstanbul Elsewhere projesi Boğaz’ın renkleri ve hacmiyle değişen suları gibi sürekli kıpırdayan, evrilen, coşkulu bir proje. Şimdi ufukta Londra’da kalıcı bir meyhane açma hedefi var. Hani şu kafanıza estiğinde gidip ufak masalardan birinde, müdavimlik kariyerinizi yavaş yavaş demlendireceğiniz yerlerden…Bir
İstanbulluluk mekanı…
Gecenin sonunda, yediğim yemeklerin, yudumladığım rakının ve masada edindiğim dostların sıcaklığıyla kapıyı açıp İstanbul’dan çıkıyor, bir Londra kaldırımına adım atıyorum.
Aynı soru yine kafamda; İstanbul nereye sığar?
İstanbul ele avuca sığmayacak, evcilleşmeyecek, asla sahip olunamayacak kadar haşmetli ve sihirli… Bizi bir geceliğine de olsa yemeği, içkisi, sohbeti ve o görkemli yüzüyle şereflendiriyorsa, ne büyük cömertlik…