27 Nisan 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
15.04.2022 04:40

AB'nin korkusu, Putin’in umudu

Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron’a karşı yarışacak olan Le Pen sadece AB’nin düşmanı değil. NATO’yu da “savaş çığırtkanı" ilan etti ve ittifakın kumanda kademesinden çıkma vaadinde bulundu. Rusya’ya yönelik enerji yaptırımlarına da karşı çıkıyor

“Temsil ettiğim siyaset Sayın Trump’ın siyaseti. Sayın Putin de aynı siyaseti temsil ediyor.” Bu sözleri 2017 yılında sarf eden Marine Le Pen iki hafta sonra Fransa cumhurbaşkanı seçilebilir.

Fransız aşırı sağının bayraktarı Le Pen cumhurbaşkanlık seçiminin son turuna kaldı ve 24 Nisan'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile teke tek çarpışacak. Macron ilk turda Le Pen’i geride bıraksa da fark yüzde 5’ten azdı. Seçmenin yüzde 57’sinin ilk turda aşırı sol veya aşırı sağ adayları tercih etmiş olması Macron gibi merkez siyasetten bir cumhurbaşkanı için iyiye alamet değil. 

İkinci tur için yapılan ilk anket Macron’u yüzde 54’e 46 önde gösteriyor. Bu durum yarış yakın geçse de Le Pen’in zafer kazanmasının zor olduğu görüşünü destekliyor olabilir. (Oksijen’in notu: FT’nin 12 Nisan tarihli anketinde makas yüzde 52.7’ye 47.3 şeklinde daralmış görülmektedir). 

Fransa’da aşırı sağ 1945’ten sonra hiç görülmemiş bir oy oranına ulaştı; üstelik iki haftalık seçim kampanyasında çok şey değişebilir. 

Le Pen ihtimalini yok saymak yerine olası zaferinin Fransa ve dünya için anlamı hakkında ciddi ciddi düşünme vakti. Le Pen hala “aşırı sağcı” mı? Yoksa seçilmesi sistemde beklenenden çok daha küçük bir şok mu yaratır? 

Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Macron Le Pen’i yüzde 5’ten az bir farkla geride bıraktı

İmaj detoksu

Le Pen’in cumhurbaşkanlığına bu denli yakın olması, giriştiği imaj “detoksunun” başarısı. Birkaç yıl önce babası ve partinin kurucusu, aleni ırkçılık konusunda sabıkalı Jean-Marie Le Pen ile bağlarını koparmıştı. Bu sefer seçim kampanyasında temel olarak geçim derdine odaklandı. 2017’deki kampanyasını başarısızlığa sürükleyen, Euro’yu bırakma ve idam cezasını geri getirme gibi tartışmalı politikaların bazılarını bir kenara bıraktı. Ukrayna savaşını da Vladimir Putin ile arasına mesafe koymak için kullandı ve Rus lidere dair görüşünün “değiştiğini” iddia etti. 

Ancak Le Pen’in geçmişte Putin ve Donald Trump’a duyduğu bariz hayranlık hala manidar. Onlar gibi Le Pen de elitlere karşı halkı, “küreselcilere” karşı milleti temsil ettiği iddiasında. Kampanya sloganı “Fransa’yı Fransızlara geri verelim” ise Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Harika Yapalım” ve Brexit’in “Kontrolü Geri Alalım” sloganlarından izler taşıyor. 

Başörtüsü yasağı dedi

Müslümanlara kamusal alanda başörtüsü yasağı gibi bağnaz vaatlerinin Avrupa’da eşi benzeri yok. Polise talimat verilerek tüm başörtülülere para cezası uygulanacağını iddia ediyor; bu durumda emniyet ile beyaz olmayan veya Müslüman cemaatler arasındaki halihazırda gergin ilişkiler daha da kötüleşebilir. 

Gösterilere her daim düşkün olan Fransız solu ise Le Pen’in gerçekten kazanması halinde ne yapacağını bilemeyip sokaklara dökülebilir. Fransa 2018-19 döneminde isyana dönüşen “sarı yelekliler” protestosunun etkilerini hala hissediyor. Seçim sonucu bir kez daha toplumsal kargaşa getirebilir. Finans piyasalarının Le Pen zaferinden duyacağı çekinceler de kriz duygusunu pekiştirecektir. 

Bölünmüş bir Fransa bütün Avrupa’yı etkiler. Jean Monnet, Robert Schuman ve Jacques Delors yıllar boyunca Avrupa projesinin inşasında temel rol oynadı. Le Pen’in niyeti ise AB’nin yıkımı. Fransız hukukunun AB hukukuna önceliğini yeniden tesis etmeyi vaat ediyor ve bu birliğin üyelik şartına uymuyor. Ayrıca Fransa’nın AB bütçesine katkılarını tek taraflı keseceğini söylüyor. 

Le Pen Macaristan ve Polonya gibi “liberal olmayan demokratsilerle” iyi ilişkiler kurdu. Bu ay başında Macaristan’da seçimi kazanan Viktor Orban’ı tebrikte gecikmedi. Orban AB tarafından hukukun üstünlüğünü ihlal etmek, basın özgürlüğünü engellemek ve yolsuzlukla suçlanıyor. Ama Orban’ın günahları Le Pen’i en iyi ihtimalle rahatsız etmiyor, en kötü ihtimalle bunları Fransa için model olarak görüyor. 

Bu arada Le Pen gibi Putin ve Trump sempatizanı İtalyan Salvini de iktidarın kokusunu alabilir. 

Brüksel ve Berlin olası bir Le Pen zaferini dehşetle ve devamında muhtemelen yeni müzakerelerle karşılar. Fransa’nın ortakları AB projesini bir kenara atamayacağı için Le Pen’in siyasetindeki sivri köşeleri yontmaya çalışacaktır. 

Le Pen sadece AB’nin düşmanı değil. NATO’yu da “savaş çığırtkanı örgüt” ilan etti ve Fransa’yı NATO’nun kumanda kademesinden çıkarma vaadinde bulundu. Ayrıca Rusya’ya yönelik enerji yaptırımlarına da karşı çıkıyor; bunun için Fransa’daki hayat pahalılığının artması riskini gerekçe gösteriyor. 

Putin birkaç haftadır felaket durumda. Ama Fransız seçmenden biraz umut devşirebilir. 

©️ The Financial Times Limited