Evvel zamanlarda bilimkurgu bizim için Yıldız Savaşları gibi uzak gelecekte yer alan ve kurmaca icatlardan oluşan bir türdü, bilimin düş gücüyle birleşmesi kafiydi. Distopya ise ütopyanın tersi olarak doğmuş, ideal ve ütopik toplumları eleştiren bir edebi türdü. Yüzyıllar içinde baskıcı devlet modellerini anlatmak üzere elverişli bir janra dönüştü. Şimdilerde ise “bilimkurgu”, “fantazya”, “distopya” gibi türlerin sınırlarının yıkıldığını, dönüştüğünü görmek mümkün. Okurların dünya siyasetini yorumlarken sıkça 1984’e, Cesur Yeni Dünya’ya atıf yaptığını ve o romanların artık “birer distopya” olmadığını söylediklerine şahit olmuşsunuzdur. Artık distopyalar “öngörülen geleceği” tasvir etmek yerine, şimdiki zamanların gidişatını tasavvur etmek için yaşanan dönemi geleceğe dönüştürüyorlar.
27.09.2024 04:30
Gelecek günümüzde mi saklı?
Modern insan ve doğanın kaybolan bağı
20 Aralık 2024
Peri masalında delirmek
22 Kasım 2024
Annelikle gelen yeni yaşam
15 Kasım 2024
Aşkın ve umudun yeşermesi üzerine…
08 Kasım 2024
Kadın sanatçının varoluşsal krizleri
Tüm Yazıları
01 Kasım 2024