Yazarlar ve sanatçıların neredeyse tamamı yaşamları boyunca “o” eserin peşindedir. Başyapıt, şaheser ya da Latince deyişiyle ‘Magnum Opus’. Yaratacakları her eserde bir önceki eserin daha da üzerine çıkmak isterler. 25 yaşında Genç Werther’in Acıları’nı yazan Goethe’nin 83 yaşında Faust’u tamamlaması belki de bunun en güzel örneğidir. Sanatçının arzusu o büyük şahesere ulaşmaksa, buna ulaşırken her yol mübahtır diyebilir miyiz? Delirmek, yoldan çıkmak, uçuk fikirlere yatkın olmak mesela? Bu diyalektiğin tam karşısında da kendini tekrar etme korkusuna kapılmış sanatçı durur. Eserini yaratır, ürkek bir halde toplumdan gelecek yansımalara kulağını yaslar. İşte sanatçı bu arzusuyla korkusu arasında gidip gelendir.
04.10.2024 04:30
Sanatçı mı daha büyük eseri mi?
Amerikalı yazar Joseph Heller, Sanatçının Yaşlı Bir Adam Olarak Portresi isimli romanında yaşlılıkta yaratıcılığın azalması, yeni bir başyapıt üretme arzusu ve ölümün kaçınılmazlığını ironik ve mizahi bir üslupla anlatıyor