24 Kasım 2024, Pazar Gazete Oksijen
19.11.2021 04:29

Ekmek 5 TL olur mu?

Buğday fiyatları son 9 yılın zirvesinde gezinirken, un fiyatları enflasyona karşı frenlenmeye çalışılıyor. Artan maliyetler günün sonunda ekmek fiyatlarına da yansımaya başladı. TMO, un fiyatını kasım-aralık ayında sabit tutabilmek için yüklü bir kamu zararını göze alıyor. Peki ya fiyatlar 2022’de ne olacak?

Yazının başlığını spekülatif bulabilirsiniz. Ama içinde bulunduğumuz durum ve işin ciddiyeti ancak bu başlıkla anlatılır gibi geliyor bize. O yüzden en son söyleyeceğimizi en başta belirtelim ki başlık yanlış anlaşılmalara sebep olmasın. Önümüzdeki dönemde ekmek fiyatı 5 TL olur mu olmaz mı şimdiden söylemek güç ama 2.5 TL seviyesinde kalması da pek mümkün gözükmüyor.  Mümkün gözükmediği kanısına geçen hafta sonu Antalya’da gerçekleştirilen Türkiye Hububat Kongresi’ni izledikten sonra vardık. Kongreye, kamu, özel sektör paydaşları, çiftçi ve akademisyenler dâhil yerli ve yabancı yaklaşık bin delege katıldı.  Ana temanın “İklim Değişikliği ve Küresel Salgın” olarak belirlendiği kongrede deyim yerindeyse tüm sektör temsilcileri eteğindeki taşları döktü. Biz de 5 oturumdan oluşan ve iki gün süren kongrede önemli notlar aldık. Bazı dönemler vardır ki bir şey ters giderken her şey üst üste gelmeye başlar. İşte bu aralar öyle bir sürecin tam ortasındayız. Son 2 yıla dönüp baktığımızda pandemi, tüm dünyada tarım ve gıda sektörü açısından piyasa dengelerini alt üst etti.

Fiyatları tetikleyen faktörler

Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri bu dengeyi daha da bozdu ve bozmaya devam edecek.  Böyle bir ortamda ülkeler açısından tarım ve gıda, ulusal güvenlik meselesi haline dönüştü ve refleksler de ona göre gelişiyor. Çin, Mısır, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye gibi ülkeler arz açığına karşı stoklarını sağlamlaştırarak fiyat istikrarı sağlamak için ithalata yoğunlaşmış durumda. Arza yönelik riskler artarken, yükselen ithalat talebi piyasaları daha da alevlendiriyor. Lojistik tarafında yaşanan konteyner krizi, navlun fiyatlarındaki artış ve limanlardaki yoğunluk kısmen azalsa da fiyatlara baskısı hala sürüyor.  Pandemide yaşanan kapanmalar sonucu duran ekonomi çarklarını harekete geçirmek adına Merkez Bankalarının izlediği genişlemeci para politikaları ise yatırım fonlarını tarımsal emtiaya da yönlendirdi. Bu faktörler tüm dünyada tarım emtia fiyatlarını dolar bazında yukarı çekerken, bunlar yetmezmiş gibi kurdaki sert yükselişler bizim tarafta işin tuzu biberi oluyor. 

Buğday 9 yılın zirvesinde

Şimdilerde, önümüzdeki döneme dair fiyatları yukarıda tutacak iki yeni riskli faktör daha var. İlki enerji sektöründeki darboğaz, ikincisi de buna bağlı olarak kimyevi gübredeki arz-fiyat dengesizliği.  Gübre fiyatlarında yaşanan aşırı yükseliş tüm ülkelerin tarımsal üretimini yakından ilgilendiriyor. Yüksek maliyetli gübre demek, çiftçi açısından daha az kullanım sonucu düşük mahsul üretimi demek, bu ise daha da yükselecek gıda fiyatları anlamı taşıyor.  İşte böyle bir ortamda buğday fiyatları son 9 yılın zirvesinde geziniyor. FAO Küresel Gıda Fiyat Endeksi’ne göre 4 aydır aralıksız yükselen buğday fiyatları, Ekim’de aylık bazda yüzde 5, yıllık bazda ise 38.3 arttı. Böylece Kasım 2012’den bu yana buğday fiyatlarında en yüksek seviye görüldü. FAO, Ekim ayındaki yukarı yönlü fiyat hareketlerinin temel gerekçeleri arasında başta Kanada, Rusya Federasyonu ve ABD olmak üzere büyük ihracatçı ülkelerde azalan üretim beklentileri, küresel pazarlarda daha zor bulunabilirlik riski, güçlü talep ile artan kaygı ve spekülatif yansımaları öne çıkarıyor. Türkiye’de de durum çok farklı değil. Buğday üretiminde son 14 yılın en kötü sezonunu geçiriyoruz. Buğday fiyatları hasat sezonuna göre neredeyse ikiye katlandı. TMO’nun ton başına 2.250 TL müdahale alım fiyatı açıkladığı ekmeklik buğday fiyatları borsalarda 4 bin 500 TL seviyesine yaklaşıyor. Kasım 2020’de 230 dolara ithal edilen buğday şimdilerde 350 dolar eşiğini aştı 400 dolara doğru gidiyor.

Kuraklık riski sürüyor

Kongrede, 2022 su yılının geçen yıla göre daha sıkıntılı geçebileceği noktasında uyarılar yapıldı. Buğday üretiminin yüzde 77’si kuru tarım alanlarında yapıldığı için kuraklık riski başta hububat ürünleri olmak üzere tüm tarımsal üretimi hala tehdit ediyor. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, artık ekilişlerin ekim ayından kasıma kaymaya başladığına dikkat çekerken, “Maalesef bu yıl da ekilişlere olumlu başlayamadık. Gübre fiyatları çok yükseldiği için taban ve üst gübre kullanımında çiftçi ciddi şekilde frene basıyor. Bu da üretim miktarını ve kaliteyi olumsuz etkileyebilir” diyor. Sulu ve kuru tarımda çiftçinin buğdaya göre daha düşük maliyetle üretilen arpayı tercih ettiğinin altını çizen Prof. Dr. Soylu’ya göre, bu durum buğday rekoltesini olumsuz etkileyecek bir diğer faktör. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), yıl sonu enflasyonunu belirli bir oranda tutabilmek adına un, ekmek ve diğer unlu mamullerin fiyatlarını Kasım-Aralık ayında frenlenmeye yönelik yüklü bir kamu zararının göze alındığı politika izliyor. Peki ya 2022'de ne olacak? Yazının başında saydığımız küresel faktörlerin üzerine kendi yerel gerçeklerimizi de eklediğimizde buğday-un-ekmek denkleminin çoktan bozulduğunu görmek mümkün.  Buğday ekilişleri hala devam ediyor ve 2022 hasat sezonuna daha yaklaşık 7 ay var. Bırakın orta ve uzun vadeyi, kısa vadede bile kimse önünü göremiyor. Bugün 350 dolar seviyesini aşan ithal buğday fiyatlarının Mart-Nisan 2022 dönemindeki seviyesini geçmiş yıllardaki tecrübeye göre tahmin etmek sektörü kaygılandırıyor. Zira TMO, Nisan 2008’de gerçekleştirdiği buğday ithalatında 525 dolar seviyelerini görmüştü.  Özetle, mevcut ortamda buğday, un ve ekmek fiyatları önümüzdeki ayların da çok tartışılan ve konuşulan mevzusu olmaya devam edecek.

Çiftçi buğday ekiminden kaçıyor

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, 2000 yılında 9.4 milyon hektar olan buğday ekim alanlarının 2020’de 7 milyon hektara düştüğüne dikkat çekiyor. Ulusoy, “2021/22 sezonu için de ilk gelen veriler maalesef umut verici değil. Buğday, un, ekmek zincirinde ürün fiyatlarının sürekli baskılanması ancak ekilebilecek alternatif ürünlerde ve diğer yem bitkilerinde aynı regülasyonun yapılamaması, fiyatların buğday aleyhine gelişmesine sebep oldu. Bu nedenle alternatif ürünlerin dekar başı gelirinin yüksek seyri, çiftçimizin buğday ekiminden kaçışını hızlandırdı” diyor.

Kamu zararı tercihleri 

2022 yılı, 2021’den daha zor geçecek gibi görünüyor. Ufukta gıda arz güvenliği ve fiyatlar açısından yeni riskler belirmişken, olağanüstü dönemlerde olağan politikalar izlemek sürecin faturasını daha da kabartabilir. Artık “bekle ve gör” politikası yerine erken refleksler gösterilerek pro-aktif bir politika izlenmesi elzem. Neredeyse her ülke tarımsal üretim ve gıda fiyatları konusunda benzer risklerle karşı karşıya. Ve her ülke kamu zararını göze alarak kendi çiftçisini korumak ve üretimi her şeye rağmen devam ettirmek adına kendince bir takım erken önlemler alıyor. O yüzden Türkiye’nin bu ortamda izleyeceği kamu zararı politikası gıda arz güvenliği ve fiyat istikrarının da belirleyicisi olacak.  Dolayısıyla şu sorunun yanıtı önemli.  Türkiye, üreticiyi ve üretimi destekleyerek mi yoksa ithalat yaparak mı kamu zararı yazacak?

“Devlet milyarları aşan görev zararı yazacak”

Sektörün genelinde haklı bir endişe hakim. TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Ofis olarak artık piyasaları günlük değil anlık takip eder hale geldiklerinden bahsediyor.  2022 yılının biraz daha zorlu geçeceğine dair işaretlere dikkat çeken Güldal, “Dünyada verim düşüklüğü olsa da kıtlık yok. Bu yıl devir stoku azalabilir, fiyatlar da yükselebilir” uyarısında bulunuyor.  Panelde hem sunum yapan hem de soruları yanıtlayan Güldal, “Özellikle Kasım ve Aralık ayları ülkemizin enflasyonla mücadele stratejisinde iki önemli ay. Devletin en önemli kademeleri ve mercileri bu iki ayın dengeli ve istikrarlı geçmesi için çok yoğun ve hassas bir çalışma yapıyor. Devlet zararını göze alıyoruz. Kasım’da un sektörüne yönelik satışa açılan ekmeklik buğday stokunu 516 bin tona yükselttik. Şirketlere sağladığımız buğday tahsisi karşılığında, 300’ü aşkın firma piyasaya 185-190 TL arasında un satışı gerçekleştireceğini taahhüt etti. Önümüzdeki günlerde daha fazla firmanın bu taahhüde uymasını bekliyoruz” diyor.  Tabii bu durum kağıt üzerinde böyle ama piyasa gerçekleri hakikaten bambaşka bir boyutta. İthal buğday ile un maliyeti çuval başına 240-250 TL’den aşağı değil.  

2020 zararı 616 milyon TL

Buğday-un denkleminde, hammaddeyi yerine koyma maliyeti her geçen gün artıyor. Mevcut konjonktürde arz kadar stok yönetimi de çok kritik bir önem kazanmış durumda.  Güldal, “Olağanüstü dönemler için stoklarımızı tutuyoruz” derken aslında piyasadaki regülasyon maliyetinin de bu yıl kamu zararı açısından pahalıya mal olacağının işaretlerini veriyor. 2020 yılında 616 milyon TL görev zararı yazan TMO’nun bu yılki zararının çok daha yüksek olacağını tahmin etmek güç değil. Zaten Ahmet Güldal da konuşmasında, “Bu taahhütlerin kamu tarafı olarak çok dikkatli şekilde takip edileceğini ifade ediyorum. Başta kurumum ve ben, fırıncılarla, uncularla, yemciler ve kanatlı sektörüyle sıklıkla görüşüyorum. Bu ay daha sık görüşeceğiz. Kurumumuzdaki tüm arkadaşlarımız bu işletmeleri ziyaret edecek ve belge kontrolü yapacak. Devlet milyarları aşan görev zararı yaşayacak. Bunun karşılığının bir şekilde görülmesi, gösterilmesi ve belgelenmesi lazım. Burada çok kararlıyız” diyor.

Ekmek maliyetinde unun payı

Ekmek, Türkiye için herhangi bir gıda ürünü değil.  Enflasyon sepetinde, yüzde 2.48 ile en büyük ağırlığa sahip gıda ürünü… Ekmek ile birlikte un, bulgur, irmik, makarna ve diğer unlu mamuller ile atıştırmalıkların sepetteki ağırlıklarını da hesaba katarsak buğday fiyatlarındaki yükselişin gıda enflasyonu üzerindeki baskısı tahmin edilenden çok daha yüksek bir etki yaratıyor. Dolayısıyla un ve ekmek fiyatlarındaki artış enflasyon üzerinde önemli bir tetikleyici faktör olarak ekonomi yönetiminin de yakın radarında. Bu açıdan bakınca buğday, un ve ekmek fiyatlarının seyrinde genel itibarıyla bir domino etkisi görülüyor. Buğday fiyatlarındaki yükseliş un fiyatlarına yansıyor, un fiyatlarındaki artış da ekmek fiyatlarını tetikliyor. 

Son 3 yılda yüzde 120 arttı

Peki bir ekmeğin toplam üretim maliyetinde unun payı ne kadar? Cevap, yaklaşık yüzde 33. Bir başka deyişle un maliyetinin ekmek fiyatına etkisi üçte bir oranında. Geri kalan yüzde 67'lik kısımda ise işçilik, enerji, kira ve diğer giderler etkili oluyor.  Ekmek fiyatları son 3 yılda yüzde 120 arttı. Ama 2022 yılında fiyat artışı kadar gramaj azalışını da konuşabiliriz. Zira bazı fırıncılar ortak fiyat artış kararını beklemeden ya fiyatlarını artırıyor ya da fiyatları sabit tutarken gramajı azaltıyorlar. Dolayısıyla açık ya da gizli bir ekmek enflasyonu her zaman vardı ve var olmaya devam edecek.