15 Temmuz Darbesi” şeklinde başlayan bir arama yapmak istediğinizde Google cümleyi “hangi yıl oldu?” diye tamamlamaya çalışıyor. En çok yapılan aramalardan beslenen bu kalıptan anlıyoruz ki 2016 yılında yaşadığımız darbe girişimi şimdiden hafızalarımızda solmaya yüz tutmuş. “Nisyan ile malul o meşhur hafıza-ı beşer” yine yapmış yapacağını belli ki. Birkaç saniyelik videolarla oyalandığımız bir çağ için sürpriz sayılmaz.
Hala pek çok bilinmezlikle bezeli olsa da o karanlık günlere dair iki soru hala zihnimi kurcalıyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan otelinden ayrılırken, kapı önünde, ayaküstü medyaya verdiği darbe karşıtı demeç neden hiçbir televizyonda yayınlanmadı? (kaydını epey sonra sosyal medyadan izledik) Daha da önemlisi, aynı gece CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat canlı yayında Cumhurbaşkanı ile olayların akışını değiştiren o görüntülü konuşmayı yapmasaydı olaylar nasıl gelişirdi?
Siber güvenlik konulu bir konuşmamda dinleyenlere şunu sormuştum: “Bugün basit ve ücretsiz yapay zeka uygulamalarıyla neredeyse sıradanlaşan deepfake tekniğini kullanan birileri, o gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bambaşka şeyler söyleyen videolarını üretseydi, ne olurdu?” Cumhurbaşkanı’nın “Halkımızdan askerlerimize yardımcı olmalarını, evlerinde kalmalarını ve taşkınlıktan uzak durmalarını rica ediyorum” tarzı bir videosu sosyal medyaya düşseydi, o anın heyecanıyla meslektaşlarımın bile pek çoğu teyit etme derdine düşmeden bunu her mecradan yayma telaşına kapılacaktı.
Neyse ki bunların hiçbiri olmadı ve bu ihtimaller benim gibilerin “sohbet malzemesi” olarak kaldı.
Diyordum ki... Bir şey oldu.
Başkan havlu atarsa
Geçtiğimiz hafta milyonlarca internet kullanıcısı, neredeyse bütün sosyal ağlarda son derece sıra dışı bir video ile karşılaştı. Rus ordusunun işgaline karşı direnen Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, halkına silahları bırakarak Rus askerlerine teslim olma çağrısı yapıyordu.
Ne var ki bu video tamamen sahteydi. Bir kaynak Zelenski’nin görüntü ve sesini yapay zeka tekniğiyle sentezlemiş ve ortaya kurgu bir video çıkarmıştı. Gerisini içeriğe ve sıra dışılığa yönelik açlığı asla bastırılamayan sosyal medya halletmişti.
Hukukta sıkça başvurulan tabirle “hayatın olağan akışına ters” olsa da elden ele taşınan bu içerik gündemi bulandırmaya yetti. Ukraynalıların en büyük şansı, birkaç gün öncesinde istihbarat sözcülerinin bu tip bir kurguya karşı uyanık olmaları konusunda kendilerini uyarmış olmasıydı. Cumhurbaşkanı Zelenski’nin kendi Instagram hesabından bu videoyu yalanlaması da belirsizliği ortadan kaldırdı. Kısa sürede Facebook, Instagram, Twitter ve YouTube gibi platformlar videoyu kara listeye alarak mevcut paylaşımlardan sildi.
Her şeye rağmen savaş tarihinde yeni bir taktiği temsil eden bu yayın milyonlarca kişiye ulaşmayı başardı.
Aynı günlerde benzer bir video, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de dolaşıma girdi. Bu sefer Putin, Ukrayna ile barış konusunda anlaştıklarını ve Kırım’ın Ukrayna içinde bağımsız bir cumhuriyet olacağını ilan ediyordu. Ancak o video çok daha amatörce hazırlandığı için sahte olduğu çok daha kısa bir sürede anlaşıldı.
Yine de “Zelenski’nin Instagram hesabı da ele geçirilmiş olsaydı” ya da aynı video “Ukrayna halkı; sizi sokaklara çıkıp Rus askerleriyle mücadele etmeye çağırıyorum!” şeklinde üretilseydi neler olabilirdi diye kendime sormadan edemiyorum. Üstelik bunu her iki ülke adına başka ülkelerin istihbarat servisleri de pekala üretebilirdi.
Hacker’ların can simidi
Deepfake ya da GAN adıyla anılan ve her geçen gün gerçekten ayırt etmenin biraz daha zorlaştığı içerikler üretme yeteneğine kavuşan bu teknoloji şimdiye dek pek çok alanda kullanıldı. En meşhur (ve kabul edilebilir) örneklerden biri Star Wars serisinde Prenses Leia karakterini canlandıran Carrie Fisher ile karşımıza çıkmıştı. 2016 yılında hayatını kaybeden Fisher’ın aynı yıl vizyona girecek “Star Wars: Rogue One” filmindeki final sahnesi, ailesinin izni alınarak bu yöntemle “üretilmişti”.
Ne yazık ki her kullanım bu kadar anlaşılabilir ya da deftere uygun gerçekleşmiyor. Örneğin porno film parçalarına yerleştirilen yüzleriyle şantaja maruz kalan; hatta bu yüzden intihara sürüklenen kadınların sayısı her gün biraz daha artıyor. Geçtiğimiz ay bu sayfada yer verdiğim bir başka örnekte, varlıklı bir müşterisinin sesini bu teknikle taklit eden hacker’lar Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki banka hesabından 35 milyon doları hesaplarına aktarmayı başarmıştı.
Yapay zekanın kötüye kullanımının bir diğer yöntemi sahte sosyal medya hesapları. Neyse ki o konuda önleyici çözümler bulunuyor. Örneğin V7 Labs firmasının “Fake Profile Detector” adlı Chrome tarayıcı eklentisi, deepfake kullanılarak üretilmiş sahte profil fotoğraflarını tespit ederek sizi uyarıyor. “Haftanın Tortusu” bölümünde son örneklerinden birini okuyacağınız üzere bu tür sahte profiller özellikle kurumların her yıl yüz milyonlarca dolar fidye ödemek zorunda kaldığı hack vakalarının en yaygın tekniğine dönüşmüş durumda. Dünyanın en çok kullanılan sosyal ağlarının sahibi Meta (Facebook) 2020 yılında dezenformasyon amacıyla Çin ve Filipinler yönetimleri tarafından bu yöntemle oluşturulmuş birçok hesap ve sayfayı sildiğini açıklamıştı.
Sohbet uygulaması Telegram’da “IT Army of Ukraine” (Ukrayna Bilişim Ordusu) adlı kanala dünyanın dört bir yanından kaydolmuş 300 bin gönüllü var. Ağırlıklı hacker’lardan oluşan bu kitle, Ukrayna cephesinde Rusya’ya karşı adeta bir “siber cihat” yürütüyor. Aralarında Ukraynalı yüksek takipçili sosyal medya kullanıcılarının da olduğu çok daha büyük bir grup ülkedeki savaş suçlarını kayda geçirerek belgeliyor. Dünyanın -muhtemelen- en çok kayda geçen bu mücadelesinde deepfake ve benzeri teknolojiler ise her belgeyi kaçınılmaz olarak sorgulanır hale getiriyor. Savaşın sıcak ve telaşlı gündeminde bunların hakikat testini yapacak dingin zihinlerse her geçen gün biraz daha cılızlaşıyor.
Özetle gördüğümüze de duyduğumuza da inanmakta zorlandığımız, garip bir dönemdeyiz. Yakın gelecekte hemen her alanda bu yöntemlerin rol aldığı nice musibetlere şahitlik edeceğiz. Kötü niyetlilerin hayal gücünün her zaman bizden biraz daha yaratıcı olduğunu akılda tutmakta fayda var.
Haftanın tortusu: Britanya enerjisini uzaydan toplayacak
- E-ticaret devi Amazon’un film yapım şirketi MGM’i 8.5 milyar dolara satın alma süreci tamamlandı. Geçtiğimiz mayıs ayında başlayan süreç, rekabet ve düzenleme kurul onaylarını bekliyordu. Böylece MGM’in kataloğunda yer alan 4 binden fazla film ve 17 bin bölümden fazla TV dizisinin yeni sahibi Amazon Prime Video oldu.
- Microsoft Türkiye Ar-Ge Merkezi hizmete geçti. 30 mühendis ile çalışmaya başlayan organizasyon süreç içinde istihdam edeceği 100’den fazla mühendisle yerel ihtiyaçlara yönelik çözümlere yönelik araştırma-geliştirme faaliyetleri sürdürecek.
- Pew Araştırma Merkezi tarafından ABD halkı üzerinde yürütülen bir anket çalışmasında vatandaşların en korktuğu teknolojinin “beyne çip takılması” olduğu ortaya çıktı.
- Ukrayna işgali sonrasında yaşanan gelişmeler sonucu hemen her sosyal ağa erişimin hükümet tarafından engellendiği Rusya’da Clubhouse uygulaması kullanıcı patlaması yaşadı.
- Google siber güvenlik uzmanları, şirket ağlarına yüklediği kripto virüsler ile fidye toplayan Conti adlı bir siber çeteye yönelik bulgularını paylaştı. Buna göre Conti’ye bağlı ekipler Microsoft Windows’un bir güvenlik açığının yanı sıra, Exotic Lily kod adlı bir başka grubun yapay zeka desteğiyle yarattığı sahte LinkedIn hesaplarını kullanarak sistemlere sızıyor. Birlikte çalışan bu iki grubun kurumsal bağlantılara günde ortalama 5 bin tuzak e-posta mesajı yolladığı belirlendi.
- Japon motosiklet üreticisi Kawasaki, başkent Tokyo’da düzenlenen 2022 Uluslararası Robot Sergisi kapsamında “Bex” adlı enteresan bir ürünü görücüye çıkardı. İlhamını dağ keçisinden alan robot, görünüm olarak da aynen bir keçiye benziyor. Dahası sırtında 90 kiloya kadar insan taşıyabiliyor. Şirket Bex’in fabrikalarda yük taşıması için geliştirildiğini belirtti.