Oturduğum mekanda kahvemi yudumlarken yan masamdaki ailenin sıkılmaktan dahi sıkıldığı anlaşılan kızı kendi kendine birtakım el-kol hareketleri yapmaya başlıyor. Birkaç saniye sonra ayağa kalkıp kusursuzca ezberlediği koreografiyi beden hareketleriyle tamamlıyor. Dünyadan tamamen kopmuş gibi... Neyse ki bu figürlere (ve eyleme) gayet aşinayım.
TikTok müptelası kızımdan.
Nasıl ki rock’n roll’da Elvis’i, futbolda Maradona’yı ya da şef aşçılar liginde Anthony Bourdain’i ayrıca ele almak gerekiyorsa, sosyal medya çağında da TikTok’a özel bir kulvar açmamız gerekiyor. Adına ilk defa bu satırlarda rastlamış olmanız imkansız. Yine de hafızanızı tazeleyelim.
2014’te Çin’de hayata geçen Musical.ly adlı sosyal ağ kısa sürede hatırı sayılır bir kitleye ulaşınca (yine Çinli) ByteDance’in dikkatini çeker. Bir benzeri için kolları sıvayan şirket, 200 günlük yoğun bir çabayla 2016 yılında “Douyin” adlı klonu piyasaya sürer. Tamamen video ve müzik odaklı Musical.ly’ye kıyasla daha fazla işlev barındıran Douyin de basamakları hızla çıkarak daha ilk senesinde 100 milyon kullanıcıya ulaşır.
Sadece Çin’de hizmet vere(bile)n Douyin ile yakaladığı başarı ve tecrübe ByteDance’in hevesini iyice kamçılar ve 2017’de “dış dünya” için yazdığı klonu “TikTok” adıyla kullanıma sunar. 2018’de ilham kaynağı (ve dişli rakibi) Musical.ly’yi de satın alır. Üyelerini ve işlevlerini TikTok’a entegre eder.
Temmuz 2022 itibarıyla TikTok 2.5 milyardan fazla cihazda yerini almış ve aylık 1 milyarı aşkın düzenli kullanıcıya sahip global bir fenomen. Uygulama içi harcamalar ve reklamlardan oluşan milyarlarca dolarlık gelire sahip. Emsallerinin aksine yüzde 100’ü hala ByteDance’e ait olduğu için pazar değeri izafi. Ancak 75 milyar dolarlık taban fiyat konusunda herkes hemfikir. 1983 doğumlu kurucusu Zhang Yiming, Forbes dergisine göre 49.5 milyar dolara ulaşan servetiyle Çin’in ikinci en zengini. Ancak muhtemelen adını ilk defa duyuyorsunuz.
Sır perdesinden sızanlar
Yiming’in bu düşük profilli ve gizemli hali Çin kültürü adına gayet anlaşılır. Fakat TikTok’un yönetim tarzı Çin için dahi iddialı. Sadece bir tanesini paylaşayım: “TikTok’un bir organizasyon şeması yok”. Yani kimin kime bağlı olduğunu ve hangi konuyla kimin ilgilendiğini, kimin sorumlu olduğunu şirket çalışanları dahi bulmakta zorlanabiliyor. Akla gelebilecek her konuda sessizlik ve gizlilik en temel prensip.
Ne var ki TikTok, ulaştığı büyüklük ile gölgede kalamayacak kadar ışıltı saçıyor. Birçok ülkede sorgulanan uygulama, yine birçok ülkenin askeri tesislerinde ve kamu kurumlarında yasaklı. Endişelerin odağında Çin devletinin kendi sınırları içindeki her kapıyı açan “sihirli anahtarı” ve “bilme açlığı” var.
Bu ürpertici ihtimal doğrultusunda 2020 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump, bir milli güvenlik meselesine dönüştüğü gerekçesiyle “ABD’li bir şirkete satılmaması halinde TikTok’u yasaklayacağını” açıklamıştı. Ülkenin Çin ile arasındaki gerilimi iyice yükselten bu süreçte Microsoft ile birleşme gündeme gelmiş ancak fiiliyata dönüşmemişti. (Trump’tan sonraki Başkan Joe Biden bu girişimi sonlandırdı)
Veri güvenliği alanındaki araştırmalarıyla tanınan Kanada merkezli The Citizen Lab’in 2021 yılında bu şüpheler odağında yürüttüğü araştırma TikTok’un verileri Çin’deki ağlara yönlendirMEdiğini ortaya koymuştu. Ancak geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan belgeler kurumun raporunda koyduğu şerhi doğrular nitelikteydi. BuzzFeed sitesinde yayımlanan belgelere göre Çin devleti ByteDance’in sunucularına düzenli olarak erişerek birçok kritik bilgiyi topluyordu. Şirket başta reddettiyse de 80 saatlik şirket içi toplantı kayıtlarının varlığıyla bu iddiaları kabul etmek zorunda kaldı. Ardından artık (sadece!) ABD’li kullanıcılara ait verileri yine ABD merkezli Oracle’ın sunucularında tutacağını açıkladı.
Bu su hiç durmaz
Ancak hiçbir şey TikTok’un yükselişini durduracak gibi görünmüyor. Aksine modadan eğlenceye birçok sektörün trendlerinin belirlendiği; herkesin içinden nasibini almak için yarıştığı bir merkeze dönüşüyor.
Örneğin 15 milyara yakın etkileşime sahne olan “BookTok” etiketli topluluk tetiklediği satışlarla edebiyat dünyasına yön veriyor. Aynı etki müzik sektöründe de kendini hissettiriyor. Yapım şirketleri sanatçılara TikTok’ta popüler olacak (paylaşılacak) türden şarkılar için baskı uyguluyor. Artık hiçbir yapım şirketi TikTok’ta viral etkiye ulaşamayan bir ismin albümünü çıkarmaya yanaşmıyor. Bu ısrar öyle bir seviyeye ulaştı ki birkaç ay önce geniş bir sanatçı grubu (TikTok’ta) protesto hareketi başlattı. Benzer etkiler tekstilden kozmetiğe kadar kendisini hissettiriyor.
Sosyal medya “teorik olarak” herkesin bireysel olarak var olabilmesine imkan verdi. Pratikteyse tam aksine herkesin aynı kalıba girmek için birbiriyle yarıştığı bir ortama dönüştü. TikTok’un başarısı hem teoride hem de pratikte bu yönelimi herkesten önce keşfetmiş olmasında saklı belki de.
Atari 2600 bir LEGO seti olarak dönüyor
● 1982 yılında piyasaya sürülen ve toplamda 29 milyondan fazla satarak rekor kıran Atari 2600 oyun konsolu LEGO setine dönüştü. 1 Ağustos’ta satışa sunulacak set içeriğinde konsol, 1 joystick ve 3 oyun kartuşu bulunuyor. (ABD fiyatı 240 dolar)
● İsrail hükümeti 2021’de “Nimbus Projesi” adıyla 1.2 milyar dolar bütçeli bir bulut bilişim altyapısı kurmaya başlamıştı. Google ve Amazon ile ortaklaşa yürütülen çalışma kapsamında Google’ın İsrail’e Filistinlilere karşı kullanılacak ve insan haklarını ihlal eden bazı yapay zeka çözümleri sattığı ortaya çıktı.
● 2018 yılında Cambridge Analytica’nın Facebook’un göz yumması sayesinde sitenin milyonlarca üyesinden elde ettiği bilgileri istismar ederek Trump’ın ABD Başkanı olduğu seçimlerde ve “Brexit referandumu” sürecinde manipülasyon yaptığı ortaya çıkmıştı. Hemen ardından ABD Senatosu’nda ifade veren Facebook yöneticileri, komisyon üyelerinin konuyu tam kavrayamaması sebebiyle 5 milyar dolar tazminatla “paçayı kurtarmıştı”. Ancak bu hafta ABD’de hala sürmekte olan adli soruşturma kapsamında CEO Zuckerberg ve dönemin COO’su Sheryl Sandberg’in eylül ayında Federal Mahkeme’de 6 saat ifade vereceği ortaya çıktı.
● Meta (Facebook), Microsoft, Google, Amazon ve iki ABD kamu kurumu “artık saniye” uygulamasının sonlandırılmasını istiyor. 1972’de uygulamaya konulan ve Dünya’nın dönüş hızıyla saatleri senkronize eden “artık saniye”, şimdiye dek 27 defa kullanıldı. Karşı çıkan grubun gerekçesi bu uygulamanın zamana bağlı çalışan ağ bilgisayarlarını kesintiye uğratması ve iptal edilmesi durumunda kendi iddialarına göre en az 2 bin yıl sorun çıkarmayacak oluşu.
● OpenAI tarafından geliştirilen DALL-E adlı algoritma, yazılı olarak tarif ettiğiniz şeyleri şaşırtıcı bir başarıyla resmederek “eserleştirme” yeteneğine sahip. Şirketin açıklamasında yakında halka açılacak hizmetin ilk ay ücretsiz olacağı, ardından aylık 60 esere kadar yine bedava olmakla birlikte 460 eserlik ek paket için 15 dolar ödenmesi gerekeceği belirtildi. En çok merak edilen sorunun yanıtı da geldi: Üretilen eserler, onu oluşturan kişinin mülkü olacak ve ticari amaçlarla kullanabilecek.
● Toplam 3 hektar alana sahip dünyanın en büyük “dikey tarlası” Dubai’de hizmete girdi. Kapalı alandaki bitkileri LED aydınlatmalı suni fotosentez ile destekleyecek ve kimyasal katkı kullanmayacak tesisin yılda 900 ton mahsul vermesi hedefleniyor.
● Almanya-ABD ortaklığındaki parça üreticisi ZF, araçlar için 80 derece dönebilen bir tekerlek sistemi icat etti. BMW i3 modelinde denenen sistem, aracın tur çapını 9.9 metreden 6.2 metreye indirdi.