Nadiren fırsat bulup büyük bir hevesle karşısına geçtiğim dijital yayın platformlarında dakikalarca afiş kaydırıyor; sonunda usanıp hiçbir şey izleyemeden kapatıyorum. Oysa çocukluğum herkesin kendi rızası dışında seçilmiş şeyler ile; üstelik ortaklaşa keyif alabildiği hatıralarla bezeli.
Pazar günlerinin keyifli kahvaltılarının ardından, izleyebileceğimiz tek televizyon yayını olan TRT’nin “western” kuşağı başlardı. Hepsi de özünde en az dönemin Yeşilçam senaryoları kadar kısır ve basmakalıptı. Huzur içinde yaşayan medeni Amerikalılar bir anda ortaya çıkıp “şu güzel ortamın içine eden” Kızılderililer tarafından taciz edilirdi. Ancak hak mutlaka yerini bulur ve “vahşilerin” icabına bakılırdı. Aynı dönemin çizgi romanları dahi evire çevire yine bu klişeyi işlerdi. Kızılderililerin o diyarın yerlileri ve kovboyların işgalci olduğunu; yerlilerin hiç de durduk yere saldırmadığını çok azımız, çok geç öğrenebildik.
Zihinlerimizde benzer kaderi paylaşan diğer örnek ise Sanayi Devrimi dönemindeki isyancılardır. O dönem İngiltere’de geçimini dokumacılıkla sağlayan zanaatkar sınıfı, endüstrileşme (teknoloji) yüzünden işlerini kaybedeceğini anlayınca baltaları kuşanıp fabrikaları basar. İşçileri tehdit eder, tezgahları parçalar; hatta bazı patronları öldürür.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim