29 Nisan 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
25.08.2023 04:30

Adaların kaderini değiştirecek planı Adalılarla konuştuk

İmar planı çıktı, Adalar tam anlamıyla karıştı! Ben de ne olup bittiğini yerinde görmek için, 15 yıl sonra Büyükada’ya gittim. Tanıyamadım, akülü araçları hiç sevmedim, ama atların acı çekmesinden iyidir! Meydandaki kebapçı istilası ayrı can sıkıcı... Ama artık bunlar bile önemsiz. Çünkü yıllardır beklenen imar planı, Adalar’ın tabutuna çakılacak son çivi olabilirmiş. Niye mi? Onu Ada sakinlerine bıraktım, hepsi de tehlikeleri bir bir sıraladı...


Neredeyse 15 yıl olmuştur Büyükada’ya gitmeyeli... Kabataş-Adalar Vapur İskelesi’ndeyim, günlerden pazartesi ve iğne atsanız yere düşmüyor. Böyle bir mahşeri kalabalık... Tahmin edebileceğiniz gibi büyük çoğunluk Arap turistler. Hepsi İstanbulkart kuyruğunda ve ne yapacağını bilmiyor. Tam bir curcuna... İstanbulkart demişken, Adalar vapuru tam 45 TL! Vapur 12.00’de kalkacak ve ben o kalabalıkta zar zor binebiliyorum vapura...

Dışarıda oturacak yer ara ki bulasın. Ayakta bile millet dip dibe. Bu arada bir Adalar vapuru klasiği yer kavgası başlıyor… Belli ki bir ada sakini, günübirlik gelenlerin yanına sıkışmış. “Ben size değmedim!”, “Hayır değdin!” diye başlayan tartışma, “Ben Adalıyım, siz değilsiniz”e varıyor. Biraz da kültürel çatışma aslında, 35 yaşında şortlu güzel bir kadın, eşi tesettürlü olan adamla tartışıyor. İş kavgaya döndüğünde, güvenlik personeli araya girmek zorunda kalıyor.

Sanki Büyükada’da değil, Bodrum’dayım!

Uzatmayayım, Kınalı, Burgaz, Heybeliada derken, nihayet Büyükada’ya varıyoruz. Saat 14.00... Vapurdan indiğimde ilk dikkatimi çeken, hemen iskelenin arkasındaki binada yer alan koskoca tabela oluyor. AK Parti Adalar İlçe Başkanlığı ve tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafları, bir de slogan ‘Doğru Adam, Doğru Zaman.’ Kalabalıkla birlikte çarşı içine giriyorum ve afallıyorum. Her yer kebapçı, kafe, market, butik ve mağaza... Sanki Büyükada’da değil de, Bodrum ya da Kemer’de çarşı içindeyim. Dedim ya 15 yıl olmuştur gelmeyeli, işte böyle bir değişim yaşamış Büyükada. Artık fayton yok, onların yerini almış çok fazla sayıda akülü araba var. Ama açıkçası eskiyi aratıyor.

Biliyorsunuz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın devraldığı planlar çok tartışma yarattı. Henüz kesinleşmiş değil, 28 Ağustos’a kadar askıda ve itiraz süresi var. Ben de doğrudan en büyük adada, ada sakinleri ve esnafla bu meseleyi konuşmak için buradayım.

“Atların kokusunu bile özlüyorum!”

Büyükada’nın meydanında en az 10 kişiyle imar planını konuşmak istiyorum, hiçbiri yanaşmıyor. Birkaç kişi sadece, “Çok mutsuzuz” diyor, başka bir şey de demiyor. Derken, tam aradığım gibi, çok eski bir ada sakiniyle karşılaşıyorum. Beyoğlu doğumlu ve 93 yıllık Büyükadalı, yazar Viktor Albukrek’le saat kulesinin altında başlıyoruz sohbete. “Hanımefendi, son zamanlarda gördüğüm değişiklikler, beni fazlasıyla hayal kırıklığına uğratıyor” diyor Viktor Bey ve devam ediyor: “Adaların güzelliği, iyi yönleri fazlasıyla konuşuldu, duyuruldu ve bu kıskançlığa sebep oldu. Öyle bir kıskançlık ki bu, ‘denizle çevrili olan adayı rıhtımla çevirmeye çalışıyorlar’ diye duydum. Doğru mu, değil mi zaman gösterecek. Adalar bize Allah’ın bir hediyesidir. Adaları şehirleştirmek günahtır. Çok yazık olur.”

93 yıllık Büyükadalı Viktor Albukrek: “Adaları şehirleştirmek günahtır, Allah’ın bahşettiği bu güzelliğe kıymayın!”

Biz konuşurken, sağımızdan solumuzdan o akülü araçlar geçiyor. Oysaki çarşıya girmeleri yasak. Viktor Bey, bir an onlara bakıp, “Çocukluğumdan beri soluduğum adanın havasını, incir kokusunu, atları, hatta atların idrar kokusunu bile özlüyorum. Bu değişim çok üzüyor beni... Biz bu imar planını yıllardır bekliyorduk ama beklediğimiz gibi müspet değil, tam tersine menfi oldu. Mesela iki asırlık Ermeni Katolik Kilisesi Aya Nikola’nın bulunduğu araziye, çarşı içindeki iş yerlerini taşıyacaklarmış. O araziyi yok edemezsiniz, el koyamazsınız. Bu durum beni karamsarlığa itiyor” diyor.

Peki bir umudu var mı? Pek yok sanki... Mutsuz devam ediyor: “Allah bana bahşetti, 93 yıldır hayattayım. Bu uzun yaşamış olmanın verdiği tecrübeyle konuşuyorum... Benim evimin olduğu yeri bile ticaret alanı ilan etmişler. Adanın en muteber, en tarihi semti. İnsanlara hiç danışmadan, haber vermeden böyle bir karar almışlar. Daha başka ne diyeyim size!”

“Büyükada’nın sonu da Yassıada gibi olur”

Çarşı içinde hediyelik eşya satan küçük bir dükkandayım. Dükkanın sahibi 70 yaşındaki Semiha Baltacı, doğma büyüme Adalı, ailesi 200 yıl önce yerleşmiş Büyükada’ya. Mağazanın karşısındaki asırlık çınarları gösterip, “Bu ağaçları benim büyüklerim dikmiş buraya. Daha çok vardı, ama ne yazık ki bir kısmı kesilip gitti” diyor.

Semiha Baltacı

Siyaset bilimi okumuş Semiha Hanım, bir bankada üst düzey yönetici olarak çalışmış, bu mağaza onun emeklilik işi. “İmar planı konusunda fikriniz ne?” diye soruyorum. Cevaplıyor, “Zaten bu haliyle bile, doğup büyüdüğüm yeri tanıyamıyorum. Eğer ormanlar ve kıyılar imara açılırsa Büyükada’nın da sonu Yassıada gibi olur... Buradaki bütün bozulma, 1984’te Adaların müstakil belediye statüsünü almasından sonra başladı. Ondan önce köşkler çok daha fazlaydı. Deniz dolduruldu, her yer inşaat oldu. Adayı asıl bozansa, art arda açılan marketler oldu. Bu marketlere nasıl ruhsat verildi anlamıyorum. Eskiden bakkallar, kasaplar vardı. Ne yazık ki onlar çok azaldı. Bu bozulma, bu imar planı kabul edilirse daha da artacak. Adalar herkesin sahip çıkması gereken çok özel yerler. Lütfen yazık etmesinler.”

“Gördüğünüz binaların yüzde 90’ı kaçak”

Bu arada kime sorsam, “Fıstık Ahmet’le de konuşun” diyor. Peki nerede bulacağım Fıstık Ahmet’i? Meyhanede!.. Yanlış anlamayın, demlenmiyor bu saatte, o Büyükada’nın eski ismini taşıyan mekanın sahibi, Prinkipo’nun. Meyhanenin üst katı da evi. Lakabını bırakıp, tam adını da vereyim, Ahmet Tanrıverdi. Yıllarca matbaacılık ve reklamcılık yapmış, sonrasında pek çok kitaba imzasını atmış. Bir örnek vereyim, son kitabı ‘Hafıza Çekmecemde Biriktirdiklerim’in kapağında ‘Prinkipo Mezeleri’nin yazarından Büyükada’nın belleğine bir armağan’ notu düşülmüş.

Ahmet Tanrıverdi, “Eskiden akşamları Büyükada’dan karşı kıyılara baktığımız zaman, ışıkları sayardık. Şimdi Bostancı ve Maltepe sahilleri Manhattan’a döndü, gökdelenlerden geçilmiyor. Büyükada’yı da öyle çirkinleştirip, yok edecekler. Lütfen buna dur diyelim” diyor.

79 yaşındaki Ahmet Bey, doğma büyüme Büyükadalı. Başlıyor anlatmaya: “Bu imar meselesi tam bir kangren. Size net olarak şunu söyleyeyim, buradaki yapıların yüzde 90’ı kaçaktır. İrtifa 6.5 metre, ama 12-13 metrelik binalar var. Bu, yetki karmaşasından kaynaklanıyor. 1950’lerden beri böyle devam edip gidiyor. Doğru dürüst bir imar planı yapılamadı, böyle olunca herkes ona buna para yedirerek götürmeye başladı işi. Evvelden burada bahçeli evler, köşkler vardı. İmar boşluğundan dolayı bunların hepsi yıkıldı, bitişik nizama geçildi. Büyükada’nın Kurtuluş’tan farkı kalmadı. 10 yıl kadar önce evime tadilat yaptırdım. Pek çok insan, ‘Bir kat daha çıksana’ dedi. ‘Niye çıkayım? Bu işin karşısında olan bir adamım’ dedim. Hatta eşim bile, ‘Bari bir balkon çıkalım’ dedi, ona da cevabım ‘Hayır’ oldu... Ama bu adaya en büyük ihanet, kıyıların doldurulması oldu. Denizi toprakla doldurdular, bütün balık üreme alanları gitti. Çocukken, annemin naylon çorabına tel geçirip, küçük bir kepçe yapar, karides yakalardım. Sonra pişirir yerdik. Öyle bir bolluk vardı. Burada artık ne karides kaldı, ne pavurya, ne ıstakoz... Kimse kızmasın, bütün bu yaşananlarda seçimle gelmiş bütün belediye başkanlarının günahı var. Hiçbirini bir diğerinden ayırmıyorum. Görüyorsunuz işte, şimdi Arap turistlerin elbiseyle denize girdikleri, zakkum ağaçlarının altında necaset yaptıkları bir yer oldu Büyükada... Olacak iş değil, ama ne yapsınlar tuvalet sorunu bir türlü çözülemedi…”

“En büyük tahribat Burgaz’da olacak”

Sonra geliyoruz imar planına... Çok net konuşuyor: “En büyük tahribat Burgaz’da olacak. Arkadaşlar incelediler, koskoca bir otel yapacaklarmış. Adalar’da Hazine’ye ait çok yer var. En büyüğü de orman arazisi tabii… ‘Yer kalmadı’ deyip, ormanları da imara açacaklar. Doğayı katledecekler. Böyle olunca nüfus da artacak tabii… ”

“Adalar yenmeye hazır bir pasta gibi bekliyordu”

Konu imar olunca, bir mimarla konuşmadan olmaz. Yüksek mimar Korhan Gümüş’le buluşuyoruz. “Bu planın olumsuzlukları nedir?” diye soruyorum öncelikle... İşte cevabı: “Kamu otoritesi kendine göre bir alan belirlemiş. Şehri belediyeye bırakmış, kıyıları ise unutmuş! Aslında unutmamışlar tabii, bölüşmüşler. Kıyı dediğiniz SİT alanının en önemli parçasıdır. Bir bakıyoruz ki, planda yok! Bakanlık belediyeye diyor ki, ‘Burası Beylikdüzü, Samandıra gibi bir alan, sen burayı yönet. Biz planı zaten senden devşirdik, kıyıları bize bırak, oraları biz halledelim.’ Adalar uzun süredir yenmeye hazır bir pasta gibi bekliyor, çünkü imara kapalıydı. İmara kapalı yerlerden çok büyük rant elde edilir. Kıyılar ise bu işin kremasıdır! Bakanlık daha sonra onu tanımlayacak. Bütün Marmara kıyıları, ‘özel çevre koruma alanı’ ilan edildi.

Yüksek mimar Korhan Gümüş

Bu karardan yola çıkarak bu düzenlemeyi yapıyorlar. Bir diğer mesele de şu, SİT alanında Kültür Mirası Envanteri tamamlanmamış. Pek çok tarihi bina, mesela cumhuriyet tarihinin modern mimari örnekleri kapsam dışı bırakılmış. Bu plan onaylandığı anda, o tescillenmesi gereken yapıların çoğu korumasız kalacak ve yıkılacak. Çünkü herkes romantik bir şekilde, ‘Bu yapıları koruyalım’ demeyecektir. Mesela büyük bir arazi içinde küçük bir villası olan, onu yıkıp yenisini yapmak isteyecek, çünkü tescilsiz. Dolayısıyla, tescilsiz ama çok değerli kültür varlığımızı büyük bir tehlike bekliyor. Oysa adalar, bir mimarlık müzesi gibidir. Çatı arasında unutulmuş bir dolu Picasso tablosu, bir dolu Osman Hamdi Bey tablosu gibi köşk vardır… Bunların çoğu yok edilecek. Bu plan giyotin gibi tepemizde bekliyor.”

“İmar planının iptali için dava açabiliriz”

Meydanda, Adalar Sivil İnisiyatifi’nden Beril Ünal’la buluşuyoruz. “Açıkçası çok stresli ve endişeliyim” diye giriyor söze ve devam ediyor: “Belirsizliklerin çok fazla olduğu bir plan. Bir kere, kıyıların ne olacağına dair hiçbir bilgi yok. Bakanlığın ne yapacağını hiç bilmiyoruz. Bu da bizim için önemli bir itiraz konusu.

Beril Ünal

İkinci itiraz konumuz da, bütünüyle koruma alanı ilan edilen Adalar’ın bütünüyle imara açılacak olması. ‘Yeni arsa üretmeyeceğiz’ deseler de, elimizde üzerinde hiçbir yapı olmayan 100 parselin imara açılacağı bilgisi var. Bu sadece belediye yetkililerinin bize söylediği rakam. Bu alanlar zaten bostan ve bahçe olarak kayıtlı, biz de bunları küçük kent bostanları haline getirmeyi hayal ediyorduk. Oysa şimdi imara açılacak. İmar planının üzerinde çalışıyoruz, 28 Ağustos’a kadar zamanımız var. İtiraz edeceğiz, planın iptali için dava da açabiliriz.”

“Prens Adaları, Şeyh Adaları olacak”

Biz Beril Ünal’la sohbet ederken dinleyenlerin sayısı da artıyor. “Peki ne olacak?” diye sorunca, cevap ismini vermek istemeyen 40’lı yaşlarındaki bir beyden geliyor. “Hiç boşuna çabalamayın. Reis ne isterse onu yapacak. Bunu engellemeye de gücünüz yok!” diyor. Sanırım ironi yapıyor ya da ben öyle düşünmek istiyorum! Birkaç saat sonra Büyükada’nın tepelerinde yine adını vermek istemeyen 35 yaşlarında bir bey ise, “O kadar çok Arap geliyor ki, bu gidişle Prens Adaları, Şeyh Adaları olacak” diyor gülerek… Önümüzdeki günlerde Adaların başına ne gelecek hep birlikte göreceğiz.

Belediye Başkanı Erdem Gül: Bakanlık, İBB’nin planına yüzde 90 sadık kalmış!

Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’e, “Bu imar planı ne anlama geliyor?” diye soruyorum. Anlatıyor: “Adalar, imar planı olmayan plansız yerleşimlerdi. 2019’daki seçimin ardından, İBB 1/5000’lik planlar üzerinde çalışmaya başladı. Belirtmeliyim ki, bu planın adı ‘Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’, çünkü Adalar, İstanbul’da tarihi, çevresi ve yeşil alanıyla kalan tek yer. O dönemde, halka açık katılımcı toplantılar yaptık. Ve bir aşamaya gelindi. 2021’nin sonunda Adalar ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilan edildi ve plan yetkisi de İBB’den alınıp Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verildi. Bu aşamada Bakanlık, İBB’den hazırlanan planı istedi. Verdiler. Geçtiğimiz ay, bu plan tamamlanıp, askıya çıkarıldı.”

Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül

Peki İBB’nin hazırladığı planla bakanlığın hazırladığı plan arasında bir fark var mı? “İBB’den öğrendiğim kadarıyla...” diye başlıyor söze Gül ve devam ediyor: “Bakanlık yüzde 90 İBB’nin planına sadık kalmış. Hukukçularımız incelemelerini yapıyor. Eğer Adaların korunmasına yönelik anlayışımızda bir sorun çıkarsa, biz de 28 Ağustos’a kadar itirazlarımızı yapacağız.”

Bu kez planın olumlu ve olumsuz taraflarını soruyorum... Ona göre, en sevindirici tarafı yeni arsa üretilmeyecek olması. “Yeni arsa üretmek demek, rant demek. Eğer böyle olursa, küçücük bir adayı başka türlü bir şehirleşmeye iter. Şimdi böyle boşluklar var mı, yok mu, onu inceliyoruz. Bir olumlu tarafı da, arsanız ne kadar büyük olursa olsun, binalar iki katla sınırlandırılıyor” diyor. Özellikle Burgazada’ya açılacak otel konusu ise radarlarında... “Ciddi itirazlar var. Belki biz de bu konuda müdahil olacağız...Ama bir plan sahibi olmak, her türlü plansızlıktan daha iyidir. Burası bir SİT alanı, biz de belediye olarak korumakla yükümlüyüz. Eski adayı geri getiremeyiz ama varolan planla bu halini daha rahat koruruz diye düşünüyorum.”

Merak ettiğim bir konu daha var, “Bu planla nüfusun 16 binden 36 bine çıkacağı söyleniyor. Doğru mu sizce?” diye soruyorum. “Bu bir senaryo, bir öngörü... Yazın günübirlikçilerle zaten nüfusumuz 100 bini geçiyor. Adalar uzun süre aynı nüfusta kalmış. Belli hizmetleri, özellikle de devlet katkısı alabilmemiz için nüfusumuzun biraz yükselmesi gerekiyor” oluyor cevabı.