Alışveriş sepetinde patates, yumurta ve bir de ekmek var. Kasaya geldiğinde, kredi kartını uzatıyor kasiyere... Onaylanmıyor! Ne beklersiniz, cüzdanını çıkaracak ve ödemeyi nakit yapacak. Yok, öyle olmuyor. Kasiyere “Kalsın” diyor ve başı önünde hızla marketten çıkıyor. Bu bir değil, iki değil... Son zamanlarda her market alışverişine gittiğinizde sıklıkla rastladığınız görüntüler. Üstelik Esenyurt’ta ya da Sultanbeyli’de değil, Şişli’de, Beşiktaş’ta... “Orta sınıf çöküyor” diyorlar ya, işte bu o çöküşün hikâyesi!.. Zira maaş alınır alınmaz kredi kartı borcu kapatılıyor, kapatılabildiği kadar, sonra öyle ya da böyle idare edilmeye çalışılıyor. Gittiği yere kadar...
Türkiye’de 107.1 milyon kredi kartı var
Geçen hafta Bankalararası Kart Merkezi’nden bir açıklama yapıldı. Kredi kartıyla yapılan alışverişler bu yılın mayıs ayında 507.7 milyar liraya ulaşmış. Hemen belirteyim, ülkemizde 107.1 milyon adet kredi kartı kullanılıyor ve bir önceki yıla oranla kredi kartı sayısında yüzde 19 artış var. Hal böyle olunca, ben de alışveriş merkezlerinin ve marketlerin önünde alıyorum soluğu. Kapıdan çıkanlarla bu meseleyi konuşmak için...
Orta halli bir semtten, Kadıköy’den başlıyorum. İskele Meydanı’nın göbeğindeki PTT’nin sokağına giriyorum. Pijamadan terliğe hemen her şeyin satıldığı bir outlet mağazasının önündeyim. İlk birkaç sohbet girişimim boşa çıkıyor. Kime sorsam geçiştiriyor ya da “Kredi kartı kullanmıyorum” diyor. Ben de mağazanın önünde deniyorum şansımı. İki hanım, sigara içip sohbet ediyor. Gidiyorum yanlarına, meğerse o mağazanın çalışanlarıymış. 43 yaşındaki Süreyya Aydın, “On senedir kredi kartı kullanmıyorum, çünkü kara listedeydim” diyor. “Neden?” diye soruyorum merakla, devam ediyor: “Beykoz’da tekstil atölyemiz vardı, yanımızda 15 kişi çalışıyordu. Altı yıl işler yolunda gitti, yedinci yıl çok sağlam battık. Beş tane kredi kartım vardı. Hepsi full’dü. Borçlarını kapatmam bayağı uzun sürdü. Aradan zaman geçti. Bir banka kredi kartı gönderdi tekrar. Baktım, yine harcıyorum. Anladım ki, o kadar badire atlatmış olmama rağmen kendimi tutamayacağım, kartı hemen kırdım attım. Çünkü kredi kartın varsa hep harcıyorsun ve hep borçlusun!”
“Müşterilerin yüzde 90’ı kartla alışveriş yapıyor”
Peki ya mağazaya gelen müşterilerin durumu ne? “Yüzde 90’ı kredi kartıyla alışveriş yapıyor. Taksit işine girmiyoruz, çünkü bankalar her taksit başına komisyon alıyor, kârımız bankaların komisyon ücretine gidiyor” diye özetliyor durumu.
Aynı mağazanın önünde içeride alışveriş yapan eşini bekleyen bir beyle konuşuyorum. 48 yaşındaki Şendoğan Gökçeoğlu, gurbetçiymiş, Almanya’dan gelmiş. Trendyol benzeri bir şirkette kurye olarak çalışıyormuş. “Hiç kredi kartı kullanmadım. Kullandığınız zaman ipin ucunu kaçırıyorsunuz. En doğrusu, cebinizde ne varsa onu harcamak” diye giriyor söze... Gülerek, “E zaten 100 euro bozdursanız, harca harca bitmez. Ne gerek var kredi kartına, öyle değil mi?” diyorum. Şaşkın bakıyor yüzüme, “Yok vallahi, hiç öyle değil. Fiyatlar yüksek, para anında bitiyor” oluyor cevabı. Tam o sırada eşi ve dört çocuğu mağazadan çıkıyor, vedalaşıyoruz.
“Kendimi tehlikede hissediyorum...”
Onlar giderken, mağazadan üç hanım ve iki çocuk çıkıyor. Anneanne, iki kızı ve iki torunu... Çok güzel bir grup... 65 yaşındaki Feride Kılıç, “Çok uzun süredir kredi kartı kullanmıyorum ve kendimi daha iyi hissediyorum. Neden faizleriyle uğraşayım ki! Artık param varsa alıyorum, yoksa almıyorum” diyor. Kızlarına dönüyorum, arkeolog olan kızı Gün Kılıç, kredi kartı kullanıyormuş. “Ama hep kendimi tehlikede hissediyorum. ‘Nasıl olsa taksitli’ diyorsunuz, düşünmeden alıyorsunuz. Sonra o borcu unutuyorsunuz, başka bir taksitli alışveriş daha yapıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, borçlar birikmiş. Bu sebeple, açılmamaya özen gösteriyorum. Sadece bin liranın üzerindeki alışverişlerime taksit yaptırıyorum” diyor.
“Giysi alacaksam bir limit koyuyorum”
Meydana, kalabalığın içine giriyorum. Hava sıcak mı sıcak... İki hanım arkadaşla sohbete başlıyorum. Bir güzellik merkezinde çalışan 46 yaşındaki Esma Aksu “Özellikle kıyafet alışverişi yapıyorsam, farkında olmuyorum, nasıl olsa taksitle alıyorum diye abartıyorum. Sonra taksitler birikiyor, ödemekte zorlanıyorum” diye anlatmaya başlıyor.
Ben araya girip “Kredi kartı yüzünden pişmanlık yaşadınız mı?” diye sorunca kahkahayla gülerek cevaplıyor: “İlla ki... Sekiz yıl önce bütün kredi kartlarını kapattım, borçlarımı yapılandırdım. Bir süre hiç kredi kartı kullanmadım. Şimdi sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer misali, dikkatli harcıyorum. Kendime bir limit koyuyorum, özellikle de giysi alacaksam... ‘Bugün bin liradan fazla harcamayacağım’ diyorum. Ama bazen aşabiliyorum” deyip, yine kahkahayı koyuveriyor.
“Markete aç girersen düşünmeden harcarsın”
Arkadaşı Songül Yıldız’a aynı soruyu soruyorum. “Ben kullanmıyorum” diyor ve ekliyor: “Biz de kredi kartlarıyla ilgili çok sıkıntı yaşadık. On yıl önce eşim kredi kartlarının tümünü kapattı. Şu anda sadece bir kredi kartı var ve çok dikkatli kullanıyor.” Esma Hanım söze giriyor, yine kahkahayla, “İyi de bu hayat nakitle yürümez ki!.. Bir markete gitsen, cebinde en az 1.000 lira olması lazım. Fiyatlar o kadar yükseldi ki, nakitle idare edebilecek durumda değiliz artık. İlla ki o kartı o cihaza takacaksın” diyor. Hiç tereddütü yok, ama bir uyarısı var: “O markete aç girmeyeceksin! O zaman düşünmeden harcarsın.”
“Bu krizde kredi kartsız yaşam olmaz ki!”
Elinde poşetle bir mağazadan çıkan 60 yaşındaki Süheyla Özdemir’e, “Ne aldınız?” diye soruyorum. Bir tişört almış, 100 liraya... “Taksit yaptırdınız mı peki?” sorumu ise, “Yaptıracaktım, ama kaldırmışlar taksiti... LC Waikiki dokuz taksit yapardı altıya düşürdü, DeFacto da öyle! Artık her yerde ya taksit kalktı ya da taksit sayısı azaldı. Ama bu ekonomik krizde kredi kartsız ve taksitsiz yaşam olmaz ki!” diye cevaplıyor.
Peki nasıl idare ediyor? “Maliye’den emekliyim. Üniversite mezunuyum. Emekli maaşım 7 bin 900 lira. Bu ay alacağım zamlı maaş 9 bin 877 lira olacak. Bu maaşla İstanbul’da yaşanabilir mi?.. Biri evli, diğeri üniversiteye giden iki çocuğum var. İki de kredi kartım... Ali’ninkini Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye vererek ay sonunu getirmeye çalışıyorum” diyor.
“Beş kartım var, çok yüklendim, tıkandım”
Altıyol’a geldim, Boğa Heykeli’nin oraya... Akşam oldu, ama hâlâ hava çok sıcak. Küçük kızıyla birlikte bir bankta oturan 46 yaşındaki Mehmet Evran’la konuşuyorum bu kez. Çekmeköy’de AVM’si varmış! Nasıl bir AVM olduğunu sormuyorum, ama büyükçe bir mağaza anladığım kadarıyla... “Zor bir dönemden geçiyoruz. İnsanların alım güçleri çok azaldı. Fiyatlar ise çok arttı. 100 liraya sattığımız ürün 130 lira oldu. Ben toptancıdan vadeli alıp satıyorum.
Kredi kartını bilinçli kullanmak için çelik gibi irade lazım
Kadıköy’de kredi kartı kullanmayan çok fazla insana rastladım. Sebebi mi? Öyle acı tecrübeler yaşamış, öyle sıkıntı çekmişler ki, yeminliler... Ceplerinde varsa harcıyor, yoksa yutkunmayı tercih ediyorlar. Kredi kartı kullananlar ise “Yoksa bu krizde ayın sonunu getirmek imkansız” diyor. Ama kredi kartını bilinçli kullanmak için çelik gibi irade lazım! Hele hele altı taksit seçeneği varken... Zira alışveriş anında ekstreyi kimse düşünemiyor, ay başında ekstre gelince pişmanlık başlıyor!
Özellikle son iki aydır ödemelerde çok sıkışıyorum. Elektrik, doğalgaz, su faturalarını kredi kartıyla ödüyorum. Beş tane kartım var, çok yüklendim ve tıkanmaya başladım. Bankalarla oturup konuşmam gerekecek, borçları yapılandırmam lazım” diyor.
Öğreniyorum ki, küçük kızı Halide Berre ile gezmeye değil, Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na bir işini halletmek için gelmiş Mehmet Bey... Ona kolaylıklar diliyorum ve vedalaşıyoruz.
“Kredi kartı kullanmaya korkuyorum inanın...”
Yeldeğirmeni’nde, Ali İhsan Korkmaz Parkı’nın hemen yanındaki Robins Cafe’de oturan iki genç kızla sohbetteyim şimdi. Her ikisi de 22 yaşında, kuzenler. Berfin Ekinci, Sabahattin Zaim Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğrenci. Sadece Kredi Yurtlar Kurumu’nun öğrenci kartını kullanıyor... Melisa Nur Ekinci ise bir giyim mağazasında çalışıyor. “Öyle çok arkadaşım kredi çekip kart borcunu kapatmak için uğraşıyor ki, onların yaşadığı kabusu bildiğimden kredi kartı kullanmaya korkuyorum” diyor.
“Limiti yetmeyen müşteriler arttı”
Kuzenlerle vedalaşıp Robins Cafe’nin sahibiyle konuşmaya başlıyorum. 36 yaşındaki Mücahit Kaya, “Burayı yedi yıl önce açtık. Eskiden nakit ödeyen müşteri de çok olurdu. Şimdi yüzde 80’inden fazlası ödemeyi kredi kartıyla yapıyor” diye başlıyor anlatmaya... “Peki hiç limiti yetmeyen müşteri oluyor mu?” diye soruyorum. Eskiden hiç olmazmış, son birkaç aydır 10’a yakın müşteri hesap ödeyememiş. “Böyle durumlarda ‘Dert etmeyin, sonra ödersiniz’ diyorum.
Zaten hesaplar da 170-180 liralık hesaplar” diyor ve ekliyor, “Sağ olsunlar, hepsi de gelip ödediler.” O sandviç hazırlarken, ben de fiyatları soruyorum. Hazırladığı peynirli sandviçi gösterip, “Şu sandviçi geçen sene 24 liraya satıyorduk, şu anda 70 lira. Peynirin fiyatı üç katına çıktı, ekmek deseniz öyle... Çayı şu anda 18 liraya veriyoruz, ama gelecek hafta mecburen 20 lira yapacağım, hiç kâr kalmıyor çünkü” diyor.
“İki yıl üç kartın sadece asgari tutarlarını ödeyebildim”
Beylikdüzü’nde oturan iki hanımla sohbet ediyorum. 57 yaşındaki Müge Hanım soyadını vermek istemiyor. “Üç kartım vardı, iki yıl boyunca sadece asgari tutarlarını ödeyebildim. Paniğe kapıldım, borcu kapatamayacağım diye çok korktum. Sonra kuyumcuya gidip, aile yadigârı, benim için çok değerli olan bir bileziğim vardı, onu sattım ve borçlarımı kapattım” diye başlıyor anlatmaya... Şimdi bir tek kartı var. 7 bin 500 lira emekli maaşı alıyor, ev kendine ait ve bir de kira geliri var... Devam ediyor: “Her yıl iki yeğenimin yazlık ayakkabılarını ben alırım. Geçen gün alışverişe çıktık ve iki spor ayakkabı aldık. 5 bin lira tuttu, altı taksit yaptırdım. Şimdi diğer taksitli alışverişler de eklendi, her ay 2 bin lira ödemem lazım. Günlerdir kara kara ne yapacağımı düşünüyorum. Ama iyi ki kredi kartım var, olmasa çocuklara ayakkabı alamazdım. Sadece o da değil... Her hafta fiyatlar artıyor. Geçenlerde bir markette tavukta indirim vardı. Kilosu 39 TL’den altı tane alıp buzluğa attım. Biraz olsun enflasyonla böyle mücadele edebiliyorum” diyor.
“30 bin lira borcum birikti, ihtiyaç kredisi alabilirsem kapatacağım”
Ayşe Dağdeviren de emekli bir hanım, 65 yaşında. Ev kendilerine ait, haneye üç emekli maaşı giriyor, kendisinin, eşinin ve babasının... “Üç maaş giriyor ama ayın sonu gelmiyor. İki kartım var, birkaç ay öncesine kadar hepsini ödeyebiliyordum, şimdi asgarilerini bile öderken çok zorlanıyorum. Bilmiyorum bu gidişle ne olacak? Şimdiden 30 bin lira borç birikti iki kredi kartında” diyor. İyice canı sıkılıyor, biraz susuyor ve devam ediyor: “Aldığımız da ne?.. Haftada bir yarım kilo kıyma! Küçük bir tavuk, en az 100 lira! Faturalar ayrı bir dert. İki çocuğum var, eskiden onlar takviye yaparlardı, ama onlar da artık sıkıntıda, ancak kendilerini geçindirebiliyorlar. Mecburen ihtiyaç kredisi çekip, kredi kartlarının borcunu kapatmaya çalışacağım. Tabii eğer banka kredi verirse...”