Türkiye, bu yaz tarihinin en büyük orman yangınlarından birisini yaşadı. Neyse ki yangının büyük kısmı uzun uğraşlar sonucu, bir kısmı da kendiliğinden söndü. Ama bir başka yangın var ki yıllardır devam ediyor ve bir türlü söndürülemiyor.Hatta bazı dönemler deyim yerindeyse daha da alevleniyor...Mutfaktaki yangından bahsediyoruz. Mevzu, gıda enflasyonu... Özellikle son yıllarda tarım ve gıda artık sadece üreticinin değil tüketicinin de gündeminde. Bunun da temel nedeni, düne kadar sadece kırsaldaki üreticinin meselesi olarak düşünülen tarıma dair kronik sorunların artık şehirdeki tüketicinin de cebi açısından sıkıntı yaratmaya başlaması. Kırsaldaki üretici yüksek maliyetler ve düşük üretici satış fiyatlarından şikayet ederken, şehirlerdeki tüketiciler de düşük alım gücüne karşın raflardaki yüksek fiyatlardan rahatsız. Ne üreten mutlu ne de tüketen… Kronik bir hâl alan gıda enflasyonu artık mutfaktaki yangını harlar hale geldi.Gelin, son veriler üzerinden duruma hep birlikte bir göz atalım. TÜFE Ağustos’ta beklentilerin üzerinde yüzde 19.25 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’e göre, Ağustos’ta gıda enflasyonu aylık bazda yüzde 3.18 artarken, yıllık bazda yüzde 29 yükseldi. TÜFE’nin neredeyse 10 puan üzerine çıkan gıda enflasyonu böylece son 28 ayın zirvesini gördü. Dikkatlerden kaçmaması adına şu hatırlatmayı da yapalım... Ağustos ayı mevsim itibariyle bollaşan sebze ve meyve üretimi sonucu gıda enflasyonunun en sakin seyrettiği aylar arasındadır. Ama bu yıl ezber bozuldu. Hem işlenmemiş hem de işlenmiş gıda tarafında ciddi artışlar yaşanıyor. Bilindiği üzere enflasyon sepetindeki 415 ürünün 133’ü gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yer alıyor. Ama bu 133 ürün de kendi içerisinde alt kategorilere ayrılıyor ki, işte vatandaşın hissettiği gerçek enflasyona yakın veriler de orada gizli.
Meyve-sebze ateş pahası
Örneğin, taze meyve sebzede aylık yükseliş yüzde 10.1 iken yıllık artış yüzde 40.4 seviyesinde. Bir başka deyişle geçen yıl toplamda 100 liraya doldurduğumuz meyve-sebze filesini bu yıl 140 TL’ye doldurabiliyoruz. Şu an mevsimi olan bazı sebze ve meyvelerin geçen yılın aynı dönemine göre fiyat artışlarına bakar mısınız? Salatalık yüzde 128, kabak yüzde 87, şeftali yüzde 81, taze fasulye yüzde 68, havuç yüzde 52, domates yüzde 50. Liste daha da uzayıp gidiyor. Peki fiyat artışları sadece yaş meyve ve sebze ile mi sınırlı? İsterseniz bir de her evin mutfağında olan bazı temel gıda ürünlerinin son 1 yıldaki fiyat artış oranlarına göz atalım: Tavuk eti yüzde 64, ayçiçek yağı yüzde 60.8, margarin yüzde 53.8, yumurta yüzde 49.3, mercimek yüzde 41.8, süt ve yoğurt yüzde 35, ekmek yüzde 26.4. Burada da liste uzayıp gidiyor maalesef.Sokak enflasyonu yüksek
Tabii tüm bunlar TÜİK’in resmi rakamları… Sokaktaki vatandaşa sorarsanız çarşı, pazar ya da markette resmi verilerin çok daha üzerinde bir gıda enflasyonu var. Özellikle bu yaz mutfak alışverişi yapan herkesin ortak şikâyeti mevsimi olmasına rağmen aşırı derecede pahalanan meyve ve sebze fiyatları… Bu arada TÜİK dışında farklı kuruluşlar da kendi hesaplama yöntemleri ile gıda fiyatlarındaki aylık ve yıllık değişimleri ölçümlüyor. Bunlardan biri de Birleşik Kamu İş Konfederasyonu… Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR, her ay düzenli olarak toplam 76 temel gıda maddesini kapsayan bir fiyat araştırması gerçekleştiriyor. Ağustos’ta temel gıda fiyatlarındaki yıllık artışı yüzde 39.8 olarak hesaplayan KAMUAR, son bir yılda sebze fiyatlarında yüzde 81.7 artış, meyve fiyatlarında ise yüzde 68.8 yükseliş yaşandığını açıklıyor. Vatandaş bu verileri daha gerçekçi buluyor.Alım gücü azalıyor
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2013 yılında 12.500 dolar seviyelerini görmüştü. Son 8 yılda trend geriledi ve bugün kişi başına düşen milli gelirimiz 8.500 dolar düzeyinde. Yani 2006 yılındaki seviyelere yeniden döndük. Türkiye’de çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı asgari ücret ve civarında bir maaş alıyor. TÜİK’in enflasyon sepetinde gıdanın payı yüzde 25.9 olarak belirlenmiş durumda. Ama alım gücü zayıf olan hane halklarının harcamalarında gıdanın payı toplam harcamaların neredeyse yarısını oluşturuyor. Dolayısıyla gıda enflasyonu en çok düşük ve orta gelir grubunu vuruyor.Açlık ve yoksulluk sınırı
Böyle bir ortamda vatandaşın hissettiği gıda enflasyonu da yüzde 50’den aşağı olmuyor. Zira artan fiyatlar kadar azalan alım gücü de enflasyonu iliklerimize kadar hissetmemize neden oluyor. Türk-İş Aralık 1987’den bu yana her ay düzenli olarak gıda harcaması tutarını ve buradan hareketle açlık ve yoksulluk sınırını açıklıyor. Türk-İş araştırmasının Ağustos 2021 sonucuna göre, açlık sınırı olarak tabir edilen dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı 2.926,72 TL. Bu rakam, net asgari ücretin bile üzerinde…