Edebiyatımızın usta kalemlerinden İnci Aral'ın yeni romanı raflarda: Verda'nın ölümü

Bir ülkede her gün kadınlar öldürülüyorsa, bu artık münferit bir olay değil, devletin ve toplumun ortak suçudur. Devletin sessizliği, siyasetin erkekliği besleyen dili, adaletin yokluğu ve toplumun kanıksayışı kadınların hayatını her gün biraz daha değersiz kılıyor. İnci Aral’ın Everest Yayınları’ndan çıkan yeni romanı Verda’nın Ölümü, kadın cinayetlerini edebiyatın en çarpıcı biçimlerinden biriyle, failin zihninden anlatıyor. Okuru, katilin iç sesine mecburen kulak vermeye, şiddetin soğuk gerçekliğiyle yüzleşmeye davet eden roman; bir evliliğin çöküşünden çok daha fazlasını, erkek egemen düzenin kadına bakışını, siyasetin ve iktidarın şiddeti nasıl yeniden ürettiğini tartışmaya açıyor. Aral, yıllar önce okuduğu Tolstoy’un Kroyçer Sonat’ından esinle yola çıktığı bu hikâyede, bir bakan olan Ata karakterinin gözünden yalnızca bir evliliğin parçalanışını değil, toplumsal hafızanın en ağır yarasını da görünür kılmış. Aral, bu kitabıyla kadın cinayetlerine tanıklık eden bir ülkenin okurlarını hem erkek şiddetinin kökleriyle hem de erkekliğin kırılgan yüzüyle hesaplaşmaya çağırıyor. İnci Aral’la, Verda’nın Ölümü üzerine kadın cinayetleri, siyasal iktidar, aile kurumu üzerine konuştuk.