Financial Times
Kylian Mbappé, Fransa, 2018
Tevazu ile büyüklük bir arada bulunmalı
Kylian Mbappé Fransa Milli Takımı soyunma odasına ilk girdiğinde on sekiz yaşındaydı. “Çok zordu çünkü büyük oyuncular size yerini vermek istemiyor. Onları büyük oyuncu yapan da bu. Hele ‘Geleceğin Büyük Oyuncusu’ etiketiyle gelmişseniz hiç istemiyorlar” diyor.
Temmuz 2018’de 19 yaşındaki Mbappé Hırvatistan’a karşı Dünya Kupası finalinde oynadı. Önceki geceyi hatırlıyor: “Biraz stresliydim. Çok uyuyamadım. Ama maç yaklaştıkça stresim azaldı. Dünya Kupası finali oynuyorsanız kazanacağınızdan eminsinizdir. Hırvatlar bile kazanacaklarından emindir. İki takım sahaya çıkarsınız, kupanın yanından geçersiniz ve kendi kendinize karşı takımın kupayı almasının imkansız olduğunu söylersiniz. Kazanamayınca yaşanan hayal kırıklığı bu yüzden çok büyüktür.”
“O kupayı hiç düşünmüyorum. Gece yatmadan önce Dünya Kupası fotoğraflarına bakmıyorum. Açıkçası daha ziyade insanlar sokakta yanınıza gelip ‘Dünya şampiyonusun, merci, merci’ diyor.”
Mbappé finalden kısa bir süre sonra kupayı büyüdüğü yere, Paris’in Bondy banliyösüne götürmüş, binlerce kişi tarafından karşılanmıştı. “Bir tür teşekkürdü. Karnımın nerede doyduğunu hiçbir zaman unutmadım. Bu yüzden ilk Dünya Kupa’m ve ilk uluslararası zaferimden sonra oraya dönmek benim için önemliydi.”
“İlk” sözcüğüne dikkat.
Röportaj yeri ve tarihi: Neuilly-sur-Seine, 2021
Cafu, Brezilya, 1994 ve 2002
Şık olmasa da zafer zaferdir
Brezilyalı sağ bek Cafu Dünya Kupası’nı iki kez kazandı. “Brezilya 1982 ve 1986’da güzel futbol oynamıştı. Ama madalyayı boynuna takan güzel değil sonuca yönelik oynayan 1994 kadrosu oldu. Gerçek şu ki öyle oynayıp kazanmasak bugün sadece bizim formamızda her Dünya Kupası zaferine karşılık gelen beş yıldız olmazdı. Brezilyalıların o turnuvadaki oyunumuzu beğenmediği doğru. Penaltılarla kazandığımız da doğru. Ama kazandık, öyle değil mi? Kesinlikle hiç pişman değilim.”
Röportaj yeri ve tarihi: Londra, 2012
Bernd Hölzenbein, Batı Almanya, 1974
“Artık gerçekten hatırlamıyorum”
Bernd Hölzenbein 1974’te Batı Almanya formasıyla Dünya Kupası’nı kazandı. Ancak bu zaferin hayatında, hatta kariyerinde bile merkezi bir yer tuttuğunu düşünmüyor.
“Dünya Kupası kadrosunda Franz Beckenbauer, Gerd Müller ve Wolfgang Overath gibi figürler hiyerarşinin tepesinde bulunuyordu. Ben gençtim ve o kadar önemli değildim. Kulübüm Eintracht Frankfurt’ta ise kaptandım. Bbu yüzden kaptan olarak UEFA Kupası’nı kaldırmanın benim için neredeyse Dünya Kupası’nı kazanmak kadar önemli olduğunu söylemeliyim.”
Kendisi için Almanya’nın en anlamlı Dünya Kupası zaferinin 1954 Bern olduğunu söylüyor. “Herkes gibi ben de 54 finalini küçük bir çocuk olarak, muhtemelen yaşadığımız yerdeki tek televizyondan izledim. O oyuncular idolüm oldu. Almanya’nın yıldızı Fritz Walter’in kitaplarını yalayıp yuttum. 1954 bir diriliş simgesiydi. 1974 o kadar önemli değildi.”
Hölzenbein oynadığı Dünya Kupası finalini hala hatırlıyor mu yoksa on yıllardır insanlara anlata anlata kafasından çıkmış mı? “Artık gerçekten de hatırlayamıyorum” diyor.
Röportaj yeri ve tarihi: Rotterdam, 2004
Jorge Valdano, Arjantin, 1986
Rekabetler kalıcı olmuyor
Jorge Valdano 1986’da Diego Maradona önderliğinde Dünya Kupası’nı kazanan Arjantin’in kadrosundaydı. Maradona çeyrek finalde İngiltere’yi mağlup eden iki efsanevi golü attıktan sonra Valdano soyunma odasında arkadaşına sataştığını anlatıyor. Maradona ikinci golde altı İngiliz’i geçerken Valdano yan tarafta koşup pas istiyormuş. Niye pas vermediğini sormuş. Maradona ‘Seni gördüm ve aklımda pas vermek vardı. Ama İngilizler önüme çıkıp durdu, ben de hepsini geçip golü kendim attım’ demiş.
Şaşkına dönen Valdano “O golü atarken bir yandan da bana mı bakıyordun? Dalga geçiyorsun. İmkanı yok” diye cevap vermiş.
Maradona’yı sevip sevmediğini sorunca “Çok seviyorum. Ben Maradona’nın ülkesindenim” diyor.
Valdano on yıllardır Madrid’de yaşıyor ve İspanya’nın 2010 Dünya Kupası zaferi ona 1986’yı hatırlatmış. “25 yıl geçtiğine inanamıyorum çünkü hala dün gibi aklımda. Ama İspanyol oyuncular madalyalarını alırken kızım, ‘Madalyan nerede diye sordu.’ Karım gidip aradı, sonunda bulmuş. Şimdi benim ulaşamayacağım bir yere koydular” diyor.
Röportaj yeri ve tarihi: Londra, 1998 ve Madrid, 2010
Carlos Alberto Parreira, Brezilya, 1994
Teknik direktörün değeri
1994 Dünya Kupası’nı kazanan Brezilya’nın başında Carlos Alberto Parreira vardı. “Brezilya takımına futbolu öğretmek zor değil. Hocanın değeri onları takım haline getirmekten ve fedakarlık yapmaya motive etmekten geliyor çünkü Brezilya’da ‘fedakarlık’ ciddiye alınan bir sözcük değil” diyor.
“Dünya Kupası’nı kazanmak hayatımı değiştirdi. Teknik direktörler dünya şampiyonu olduktan sonra başka yerde çalışmalı. Mesela ben futbol direktörü olmalıydım. Ama o zamanlar bunun farkında değildim. Kendi kendime ‘Başarı yaşam tarzımı ve davranışlarımı değiştirmeyecek’ dedim. Devamında kulüplerdeki gündelik işleyişin hala heyecan verdiğini gördüm. Ama günün sonunda bir maçı kazanmak veya kaybetmek Brezilya ile Dünya Kupası’nı kazanmakla aynı duyguları uyandırmıyor.
1978’de Arjantin’in başında Dünya Kupası’nı kazanan Menotti’yi örnek gösteriyor: “César Menotti’ye bakın. Sanırım o günden beri hiçbir kulüpte şampiyonluk yaşamadı.”
Röportaj yeri ve tarihi: Rio de Janeiro, 1999
Albert Sing, Batı Almanya, 1954
Futbolcuların batıl inançları
Albert Sing II. Dünya Savaşı döneminde teknik direktör Sepp Herberger yönetimindeki Almanya’da ilk kez Ekim 1940’ta forma giydi. İki yıl sonra takım dağıtılıp oyuncular cepheye gönderilene kadar kadroda yer aldı. 1954’te Sing bir İsviçre kulübünü çalıştırırken Batı Almanya’yı İsviçre’deki Dünya Kupası’na götürmek üzere olan Herberger kendisini aradı. Ülkeye dair bilgisinden yararlanmak istiyordu ve Sing’e yardımcı hocalık teklif etti.
“Almanya Futbol Federasyonu genel sekreterini arayıp sordum: ‘Milli takım nerede kalacak? Haziran ayında İsviçre’de on altı takımı barındırmak kolay değil.’ Oteli benim seçmemi istediler, Spiez’deki Belvédère Hotel’de karar kıldım. Otel müdürü, ‘Albert, savaştan beri sadece Hollandalıları ağırladım. Almanların geleceğini duyarlarsa bir daha gelmezler’ dedi. Almanya kupayı kazanırsa yıllar boyu otelin Alman müşterilerle dolacağını söyledim; öyle de oldu.”
“Bern’deki final maçından önce Macarlar saha görevlisine iki numaralı soyunma odasını kullanmak istediklerini bildirdi. Dünya Kupası’ndan önce İsviçre’yle oynadıkları hazırlık maçında o soyunma odasını kullanıp kazanmışlardı. Futbolcularda batıl inanç yaygındır. Saha görevlisi bana söyledi, ben de Herberger’e ilettim. Hoca, ‘Biraz sinirlerini bozalım’ dedi. Görevliden iki numaralı soyunma odasına bir ‘Deutschland’ yazısı asmasını istedim.”
Finalde Batı Almanya Macaristan’ı 3-2 yenerek tarihinin ilk Dünya Kupası’nı kazandı.
Röportaj yeri ve tarihi: Lugano, 2001. Sing 2008 yılında 91 yaşında hayatını kaybetti.
Gerard Piqué, İspanya, 2010
Kazandıklarımın değerini kaybedince anladım
Gerard Piqué 2008 yılında 21 yaşındayken kendi şehrinin takımı FC Barcelona’da ilk on bir oyuncusu oldu. Sonraki iki yıl içinde İspanya ligini, Şampiyonlar Ligi’ni ve İspanya ile Dünya Kupası’nı kazandı. “Her şey öyle hızlı olup bitti ki sürekli kazanmak normal geliyordu. Kaybetmeye başlayınca kazandıklarımın önemini de anlamaya başladım. Öncesinde Dünya Kupası veya lig gibi bir organizasyonda yer alınca zaten kazanırım gibi geliyordu. Her şeyi kazanınca ‘En iyisi sensin ve kazanmalısın. Bu fırsatı tepemezsin’ diye düşünüyorsunuz. Öyle iyi gidiyorduk ki önümüze kim çıksa yeniyorduk.”
Röportaj yeri ve tarihi: Barcelona, 2015
Bütün röportajlar Simon Kuper’in notlarından derlenmiştir.