Mathias Énard’ın Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara isimli romanının başkarakteri, henüz 26 yaşında yaptığı Davud heykeliyle, İtalyan Rönesansı'na damga vuran isimlerden Michelangelo Buonarroti. Üstelik romanın coğrafyası İstanbul. Papa II. Julius’tan kaçan Michelangelo, Osmanlı sarayından gelen mektubun peşinde İstanbul’a geliyor. Davetin nedeni belli; “o” köprüyü yapmak. Bir de rehberi var bu süreçte; giderek belirsiz arzularının öznesi haline gelecek Priştineli şair Mesihî. Michelangelo gerçekten İstanbul’a geldi mi? Gerçekten 13 Mayıs 1506 günü bu topraklara ayak bastı mı? Gerçekten köprüleri seven Sultan II. Bayezid’in davetini kabul edip Leonardo da Vinci’nin reddedilen projesini tamamlamak üzere kolları sıvadı mı? Leonardo’nun, birkaç proje ile birlikte, Galata ile Eminönü arasında bir köprü yapmak isteğiyle II. Bayezid’e bir mektup yolladığı biliniyor. Ama Michelangelo konusu biraz daha karanlık. Birçok kaynak, Floransalının, Papa II. Julius’la arasının açıldığı bir dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmak ve Leonardo’nun yarım kalmış projesini tamamlamak istediğini belgeliyor. Ancak İstanbul’a geldiğine dair kesin bir bilgi yok. Oysa Énard, kitabının son bölümünde bu yolculuğun gerçekleştiğine dair bir projeden ve hatta bulgulardan söz ediyor. Peki bu gerçeklik sorgulamasının, roman açısından bir önemi var mı? Kesinlikle yok. Énard için önemli olan bir roman kahramanı olarak Michelangelo’yu işleyebilmiş olmak. Romanın başkarakteri olarak Michelangelo, kendisini eşsiz bulduğu sanatını sürdürebilmek için, her fırsatta küfrettiği, kin kustuğu iktidarlarla yakın ilişki kurmaktan rahatsız olmayan biri. Hep yanında taşıdığı değerli defteri, bir hesap kitap defterinden başka bir şey değil. Maddi ve manevi çıkarlarına düşkün, kıskanç, bencil… Belki bütün bunlardan yola çıkarak şöyle demeli; “bir romanın anti-kahramanı olarak Michelangelo”. Énard’ın eserinde Michelangelo karakterini oluşturduktan sonra, neredeyse bir karşıtlıklar tablosu oluşturup, onun üstünden kurguladığı “denge karakteri” Mesihî, aslında doğu kültürünü anlamaya çalışan bir yazarın zihin alıştırması gibi. Üçlü bir ilişkinin getirdiği kıskançlıklar ve yıkımlarla, casusluklarla, yalanla, öfkeyle bezenmiş ve sahnesi sanattan oluşan güçlü bir aşkın karşısında durduğumuzu her an hissettiriyor yazar. Sonunda Michelangelo istenen köprüyü yapamıyor ama kitabın yola çıkış noktası, Mesihî ile Floransalının arasında kurulan simgesel köprü ile karşılığını buluyor. Bu köprünün üstünde her iki kıyıya da yürüyor Mathias Énard; amacı ne oryantalist bir duruşla doğuyu sorgulamak ne de doğu mistisizmi üstünden Batıya parmak sallamak. Aslında romanla ilgili en çok konuşulması gereken nokta, Énard’ın üslubu. Eksiltmeli, ekonomik, boşluklara, duraklara çokça yer veren, doğu sükunetiyle batı temposu arasında bir üslup. Sessizliğe büyük bir önem verdiği romanında, karakterlerin olayların içindeki duruşunu aktaran bir tanık görevi üstleniyor çoğu zaman. Mathias Énard’ın, “2010 Goncourt Des Lycéens” ödülüne değer görülen romanı, Aysel Bora’nın özenli çevirisiyle, akılda kalıcı bir okuma yolculuğu vaat ediyor. Ayrıca Kanal İstanbul projesinin tartışıldığı bu günlerde, Mathias Énard’ın romanını farklı bir bakış açısıyla okumak mümkün. Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara/ Mathias Ėnard/ Çeviren: Aysel Bora/ Can Yayınları/ 160 Sayfa.
02.07.2021 04:30
Ya Michelangelo İstanbul’a malum köprüyü yapsaydı?
Énard’ın kitabını Kanal İstanbul’un tartışıldığı bu günlerde, başka bir bakış açısı ile okuyabilirsiniz
Suça ‘sessizlikle’ ortak olmak
22 Kasım 2024
Hiç imza gününe gittiniz mi?
15 Kasım 2024
Ailemde herkes masallar anlatır, şiirler okurdu
01 Kasım 2024
Sanat hayatın kenar süsü değil merkezidir
25 Ekim 2024
Tüm canlıların yaşam hakkına saygı
Tüm Yazıları
18 Ekim 2024