ABD’de işlemedikleri suçtan hüküm giyen Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti, dünya ayağa kalkmasına rağmen idam edilmişti. 50 yıl sonra itibarlarının iadesi bir şeyi değiştirmedi. Onlar zaten geç gelen adaletin ne olduğunu hatırlatan birer simge olmuşlardı
Bundan tam 100 yıl önce bir mayıs günüydü... Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti, adaletin sonsuza kadar yara alacağı mahkemeye çıktılar. Hayatlarına mal olacak, ancak 50 yıl sonra suçsuz bulunacakları bir karara doğru ilk adımdı bu. İkisi de İtalya’nın küçük şehirlerinde doğmuş, genç yaşlarında Amerikan rüyası peşinde okyanusu geçmişlerdi. Sacco, haftada altı gün, günde on saat bir ayakkabı fabrikasında çalışıyordu. Vanzetti ise bir tezgahta balık satıyordu. İkisi de işçi hakları mücadelesi içindeydi ve anarşizm yanlısı İtalyanların kurduğu kolektifte çalışıyorlardı. ABD, Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde kolektifin tamamı askere çağrılma ihtimaline karşı Meksika’ya kaçtı. Savaş bittiğinde geri döndüler, ancak bıraktıklarından daha sert bir mücadelenin içinde buldular kendilerini.
Delil yok, kanaat var
1920 yılında bir arkadaşlarının Adalet Bakanlığı’nın penceresinden şüpheli biçimde düşüp ölmesi sonucunda bir eylem yapmaya karar verdiler. Polis onları yakaladı ve anarşist içerikli bildiri ve silah bulundurmakla suçladı. Birkaç gün sonra ise suçlama değişti: Bir soyguna katılıp iki kişiyi öldürmek. Braintree Pearl Street adresinde Slater & Morrill ayakkabı fabrikasının mutemedi ve onun koruması öldürülmüş, yanlarındaki para da çalınmıştı. Parmak izi yoktu, birinci derece kanıt yoktu; Sacco ve Vanzetti’nin suçlanması için iki gerekçe vardı. Biri göçmen olmaları, diğeri ise mahkeme başkanının onlara hiç çekinmeden yapıştırdığı “iki aşağılık anarşist” etiketi. 1921 yılının 24 Mayıs’ında başladı yargılama. Öyle bir iklim vardı ki ABD’de, Sacco ve Vanzetti için adalet Kafdağı’nın ardında görünüyordu. Bolşevik devriminden sonra ABD’de komünist avı başlamıştı; 1924 yılında Hoover tarafından kurulan FBI, 150 bin kişilik şüpheli listesiyle devlet tarafından “istenmeyenler”e dünyayı dar ediyordu. Lehlerine tanıklık edenler dinlenmedi, serbest bırakılmaları için dünyanın dört bir yanından yapılan çağrılara kulak asılmadı. Bernard Shaw’dan Albert Einstein’a nice insan adalet talep ettiyse de karşılık bulamadı. Hâkim, “Belki bu suçları işlememiş olabilirler” diyordu hiç çekinmeden, “ama yerleşik kurumlarımızın düşmanı oldukları açık”. Yıllarca süren sözde yargılamanın ardından 1927 yılında idama mahkum edildiler. Vanzetti, idam kararından sonra Sacco’nun oğluna şunları yazdı: “Hiç aklından çıkarma Dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkum ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, on bir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.” 23 Ağustos günü elektrikli sandalyede yedi dakika arayla idam edildiklerinde yarım yüzyıl sonra gelecek adaleti hayal etmişler miydi acaba? Vanzetti’nin son konuşmasını Can Yücel nefis Türkçesiyle şöyle çevirmişti: “Bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşımaona buna dert anlatacağım diye köşebaşlarındaharcar giderdim ömrümü,silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu.Ama şimdi öyle mi ya!Bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız,insanlık için, adalet için, hürlük içineskaza gördüğümüz bu hizmetibir kere değil, on kere yaşasak yapamazdık.Dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanındahiç kalır yanında idamımız -bir kunduracıyla bir işportacı parçasının idamıYaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya!O bizim işte, o bizim zaferimiz.”
Cinayetin cezası özür
1977 yılında Massachusetts Valisi Michael Dukakis (ki o da bir göçmendi) Sacco ve Vanzetti’nin adil yargılanmadıklarını söyleyip itibarlarını iade etti. Hukukun işlediği cinayetin cezası ancak özür dilemek oluyordu. 23 Ağustos, artık Sacco ve Vanzetti’yi Anma Günü ilan edilmişti. Yıllar içinde adlarına anıtlar dikildi, şiirler yazıldı, filmler çevrildi, şarkılar bestelendi. Joan Baez’ın Ennio Morricone ile birlikte yazdığı Here’s To You, Giuliano Montaldo’nun 1971 tarihli filmi “Sacco & Vanzetti”nin soundtrack’iydi. Vanzetti’nin son sözlerinden ilham alan ve dört satırdan oluşan şarkı, 1970’lerin insan hakları hareketinin sembollerinden biri olmuştu:“İşte şimdi, Nicola ve BartKalplerimizde sonsuza kadar dinleninSon ve en son an sizlerindirBu acı zaferinizdir.” Şarkı, 1977’de hapishanede intihar eden, Kızıl Ordu Fraksiyonu’ndan Andreas Baader, Gudrun Ensslin ve Jan Carl Raspe’nin cenazesinde marş olarak söylendi. 2014’te ise video oyunu Metal Gear Solid V’nin açılış şarkısıydı. John Dos Passos “ABD Üçlemesi”nde, Kurt Vonnengut “Kodes Kuşu” kitabında onları anlattı. Dos Passos “Onlar Ölü Şimdi” şiirinde “Artık özgürdü hayâlleri” yazıyordu; “Uzaktaydı artık o zift kokan hücre. / Sesleri, dillerine yabancı on binlerin nefesinde yankılandı / Ve aynı şarkıyı hep bir ağızdan söyledi on binler. / Şarkı çığlık olup patlattı Massachusetts’in kulak zarını. / Şimdi varsa cesaretin, buna şiir de!” Allen Ginsberg ise “Amerika” şiirinde “Sacco ve Vanzetti ölmemeli” diyordu. Onlar elektrikli sandalyeye doğru yürürken Nazım Hikmet de elinde kalem kağıt, acısını şiirle dindiriyordu:“Yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdularElektrikli iskemleyeKadife bir koltukmuş gibi oturdularYürekleri dört bin volta yedi dakika dayandıYandı yürekleriYedi dakika yandıCani değildiler, kurban gittiler bir cinayeteKurban gittiler dolarların emrindeki adalete!Hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,Ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleriBu iki ihtilal neferi!Burjuvazi,Katletti içimizden ikisiniBu iki ölü ölmeyen ölümsüzdür!” Evet, ölümsüzler artık. Onları edebiyat, müzik, sanat ölümsüz kıldı. Vanzetti’nin sözlerine rağmen son bir kez sorsalar, adaletin katliyle ölümsüz olmak mı yoksa adilce yaşamak mı isterlerdi acaba? Bu yazıyı yazarken posta kutuma Osman Kavala’nın avukatlarının bildirisi düştü. 1300 gündür tutuklu olan Kavala’nın suçlandığı Gezi davası 21 Mayıs günü yeniden görülecek. Avukatlar şöyle başlamışlar bildiriye: “3.5 yılın özeti: Aradığınız Suç Bulunamadı”. Tam 100 yıl sonra yine bir mayıs günü kırılsın bu döngü. Çünkü değil 50 yıl, 50 dakika sonra gelen adalet bile adalet değildir.