Bir siyasi parti nasıl kurulur biliyor musunuz? Ne yalan söyleyeyim, ben bugüne kadar merak etmemiştim. Siyasi partinin adı, genel merkez adresi ile en az 30 kişiden oluşan kurucuların bilgilerini içeren belgeleri İçişleri Bakanlığı’na veriyorsunuz, bakanlıktan ‘alındı’ belgesi alıyorsunuz. Tebrikler, artık bir partiniz var. Tabii o alındı belgesi elinizdeyse.

“Evimiz yanıyor!”
Yeşiller Partisi, 2020 Eylül’ünde kurulduğunu ilan etmişti. 110 kurucu üyenin bir araya geldiği partinin ilkelerini doğaya uyum, iklim krizi ile mücadele, barış ve şiddetsizlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm, küresel mücadele, yerel ve doğrudan demokrasi, sürdürülebilirlik, adil paylaşım, özgür yaşam ve çoğulculuk oluşturuyordu. Sloganları ise “Evimiz yanıyor! Bu yangını söndüreceğiz!” idi. 21 Eylül günü belgeleri hazırladılar, İçişleri Bakanlığı’nın ilgili birimine bizzat teslim ettiler ve ‘alındı’ belgesini beklemeye başladılar. Bir aradılar yok, iki aradılar yok. Önce birimde Covid-19 vakası çıktığı söylendi, sonra da çalışanların ofise gelmediği… Bu şekilde tam altı ay geçti ve Yeşiller Partisi bir türlü resmi olarak kurulamadı. Sonunda eşsözcüler Emine Özkan ve Koray Doğan Urbarlı, haklarını yargı yoluyla arayacaklarını ilan ettiler.Telefonu açan yok
Urbarlı ,Yeşil Gazete için kaleme aldığı yazıda “Biz politikadan geçtik ama fizikten kaldık” diyordu: “Bürokrasi bizi fizikten bıraktı. Bir birim düşünün. Hiçbir şekilde ulaşılamıyor. Ücra bir köşede de değil. TBMM’ye 100 metre, Genelkurmay’a 200 metre ama içinde kimse yok. Aylardır bir kişi asaleten orada telefon açamıyor. Zaten her 100 aramanızdan da 1 tanesi şans eseri açılıyor. Avukatlar giremiyor, parti eş sözcüleri giremiyor. Böyle bir devlet yapılanması olabilir mi? Yine klişeye başvuralım. Lafa gelince devamlılığın esas olduğu binlerce yıllık devlet geleneği Ankara’nın merkezinde bir telefonu açamıyor! Gizli bir yer değil bakın. Tüm vatandaşlara açık olması gereken, hiçbir özel ‘eş-dost’ ricasına gerek duyulmadan girilmesi, ulaşılması gereken bir yer burası. Tapu Dairesi gibi… Hastane gibi… Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre şu anda Türkiye’de faaliyette olan 108 parti var. 109’uncu fazla mı geldi acaba? Yoksa bu Yeşiller Partisi’ne özgü bir tavır mı? Telefonda görüştüğüm Emine Özkan’a yönelttim bu soruyu. ‘Ülkede gittikçe sıkışan siyasi ortamın bizim payımıza düşen yansıması bu’ dedi cevaben; “Siyaset yapıp iktidarla tüm konularda aynı düşünmeyen her siyasi çizgi farklı şekillerde nasipleniyor bu süreçten. LGBTİ hareketi resmi açıklamalarda aile değerleriyle uyuşmuyor diye hedef gösteriliyor, sivil toplum kuruluşlarında örgütlenmek kanun değişiklikleri ile kısıtlanıyor, Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi bir insan hakları savunucusu abdest alırken apar topar gözaltına alınıyor. Tüm bu örneklere bakarak başımıza gelen bu aksaklığı, Türkiye’nin daralan demokratik siyaset ortamından bağımsız düşünemiyoruz.” Konuyla ilgili görüşlerini almak için İçişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği’ni defalarca aradımsa da telefon açılmadı.İlk deneme değil
Türkiye’de ilk Yeşiller Partisi 1988 yılında kuruldu. İlk genel başkanı 1977 Bülent Ecevit Hükümeti’nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olan Celal Ertuğ’du. Ekolojiye, doğaya, kültürel değerlere ve insana zarar vermeyecek yatırımlar öngördüklerini; insan hak ve özgürlüklerini, barışı korumayı amaç edindiklerini söylüyorlardı. Parti programında ise var olan hiçbir siyasal düşünceden kaynaklanmayan, eski bir partinin yerini almadan doğdukları vurgusu vardı. “Putlaştırılmış liderlerin tepeden yönettiği geleneksel partilere karşı yeni bir siyasal model” olacaklardı. Ancak partinin ömrü uzun olmadı, 1994 yılında kesin hesaplarını yasaya uygun biçimde vermediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.