Dr. Mark Hyman: Bugün Covid’le baş etmenin ilaç ve aşıdan farklı yollarını tartışacağız. Bağışıklık sistemimizi nasıl gençleştirebiliriz, Covid’e karşı nasıl daha dirençli olabiliriz. Bu haftaki konuğum ‘fonksiyonel tıp’ hareketinin önde gelen isimlerinden biri; Dr. Patrick Hanaway. Son dönemde Covid ve Covid sonrası sendrom üzerine çalışıyor. Dr. Patrick Hanaway: Çok teşekkürler Mark. Evet, konuşacak çok şeyimiz var. Dr. Hyman: Öyleyse doğrudan konuya girelim. Covid çok yıkıcı bir salgın. Tedavilerimiz minimum düzeyde etkili, halen yeni vaka sayıları inanılmaz oranlarda, ölümler de öyle. Vakaların yüzde 20’si hastanelik oluyor. Kronik hastalığı olan, aşırı kilolu, metabolik sağlığı kötü insanlar daha büyük risk altında. Fonksiyonel tıp perspektifinden bakarsak, benimsememiz gereken yaklaşım nedir?
Covid çok karmaşık, kronik, akut bir hastalık
Dr. Hanaway: Covid’in tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz. Karşımızda karmaşık, kronik, akut bir hastalık var. Kimler risk altında? Diyabetikler, fazla kilolu ve hipertansif (tansiyonu sürekli 14/9 üzeri olan) insanlar, ayrıca bağışıklık sistemleri yıpranmış yaşlılar. İşlevsel tıp perspektifinden ya da sadece iyi bir tıp perspektifinden, insanların daha sağlıklı olmalarına nasıl yardımcı oluruz diye bakmak gerek. Öyle ki, virüse karşı direnç göstersinler, enfekte olduklarında ise hafif atlatsınlar.
Çin’de Covid’den ölüm oranı milyonda 3
Dr. Hyman: Bunun gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Her zamanki gibi virüsün yok edilmesi ve aşılama fikrine o kadar odaklandık ki, temel soruyu kaçırıyoruz. Kim hastalanıyor, neden hastalanıyor ve buna karşı ne yapabiliriz? ABD’nin dünyada en yüksek Covid enfeksiyon oranına sahip olmasının birçok nedeni var. Bazıları politik, bazıları sosyal, ancak çoğu tıbbi... Örneğin Çin’de her 1 milyon kişide sadece 3 ölüm var, ABD ise milyonda 1667. Çünkü Çin’de obezite oranı sadece yüzde 2.6, ABD’de ise yüzde 42. (Türkiye’de milyonda ölüm 351, obezite oranı yüzde 31). Covid’in ABD’yi bu kadar sert vurmasının altında. büyük olasılıkla tamamen yaşam tarzımıza ve beslenmemize bağlı kötü metabolik sağlığımız yatıyor. Öyleyse işlevsel tıp ile bağışıklık direncinin nasıl artırılacağına dair bize neler anlatabilirsin? Hem diyet, hem yaşam tarzı hem de nutrasötik (ilaç şeklinde hazırlanmış, tedavi amacıyla yararlanılan besin ve besin bileşenleri) stratejiler olarak, hastaların daha immüno dirençli olmalarına yardımcı olacak stratejiler neler olabilir? Dr. Hanaway: İster Covid ister bir başka ciddi hastalık olsun, yaklaşım aynı: yapmaya çalıştığımız şey, bağırsak mikrobiyomunda neler olduğunu ve bağışıklık sistemini nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak. (Mikrobiyata, vücudumuzda bizimle birlikte yaşamını sürdüren, sayıları trilyonları bulan mikroskobik canlı nüfusu. Vücudumuzda 100 trilyon kadar bakteri var. Mikrobiyom ise mikrobiyatanın sahip olduğu genetik materyal.) Düşük karbonhidratlı Akdeniz diyetine benzeyen şeylerden bahsediyoruz. Buna pagan diyeti de (Tahıl ürünlerini, işlenmiş kurubaklagilleri ve meyveleri beslenme planından çıkaran Paleo Diyeti ile sadece bitkisel besinlerden oluşan Vegan diyetinin bir karışımı) diyebilirsiniz. Bu genel metabolik sağlığımıza yardımcı olacak bir yaklaşım. İnsanlar başlangıçta “Bu diyet bize uymaz” diyorlar ama uyguladıklarında metabolizmalarındaki değişiklikleri birkaç hafta, hatta birkaç günde görüyorlar. Çünkü mikrobiyomdaki değişiklikler çok hızlı gerçekleşir.
Öncelikle D vitamini ve melatonin gerek
Dr. Hanaway: Mikrobiyomun, insanlar yaşlandıkça önemli ölçüde azaldığını görüyoruz. Bunun bağışıklık yaşlanmasına etkisi var. Evet, bağışıklık sistemi yaşlanıyor ama yine de onu sağlıklı tutmak, dayanıklılığını korumak mümkün. 20 farklı doktor ve bilim adamı birkaç ay önce biraraya geldik. Viral enfeksiyonlara, özellikle ikisi de koronavirüs olan SARS ve MERS virüslerine baktık. Şu soruyu sorduk kendimize; viral büyümeyi azaltacak, bağışıklık sistemini iyileştirecek ve semptomları hafifletecek ne yapılabilir? Öncelikle D vitamini ve melatonin üzerinde çalıştık, dozları belirledik. Sonra bioflavonoid’lere geçtik (kansere neden olan serbest radikalleri yıkıma uğratan bileşikler. Örneğin limon bioflavonoid açısından çok zengin). Şimdi A ve C vitaminlerine bakıyoruz. Zerdeçal gibi antiinflamatuarlar (iltihabi reaksiyonu azaltıcı) kullanabiliriz. Yeşil çay bir başka bioflavonoid. N-Asetil Sistein (Çok güçlü bir antioksidan, kısa adı NAC, duygudurum bozuklukları, uyku, enfeksiyonlar ve iltihaplanmayla mücadeleye yardımcı oluyor) gibi Covid sonrası sendromda özellikle önemli olduğunu düşündüğüm şeyler de dahil tüm bu bileşenleri denkleme sokabiliriz. Sistein, vücudun en güçlü antioksidanı olan glultatyonu yapan en önemli aminoasittir.
D vitamini alanlar Covid’i çok daha hafif atlatıyor
Dr. Hanaway: Yapılan klinik çalışmalar da elde ettiğimiz bulguları doğruladı. Bu tür fonksiyonel tıp yaklaşımı kullanan kişilerde hastaneye yatışlarda sekiz kat azalma oldu. Dr. Hyman: 8 kat azalma, bu gerçekten çok iyi. Dr. Hanaway: Evet, aynen öyle. Örneğin İspanya’daki D vitamini araştırması çok ilginç. Yeterli dozda D vitamini alanlar, Covid’ten hastaneye yatsalar bile yoğun bakıma girmediler ve hiçbiri ölmedi. D vitamini almayan kontrol grubundaki hastaların yoğun bakım ünitesine gitme oranları çok daha yüksekti ve bu küçük grupta birkaç hasta da hayatını kaybetti. Bizim yaklaşımımız toksik değil, pahalı değil ve geniş çapta uygulanabilir. Dr. Hanaway: Elbette hastalarıma sadece D vitamini almalarını söylemiyorum, diyorum ki “bu biyoflavonoidleri (sarı, turuncu, kırmızı meyve sebzelerde yüksek oranda var. Kırmızı pancar, kırmızı lahana, havuç, kayısı, domates, patates, soğan, patlıcan, elma, armut gibi…) bağırsak mikrobiyomunuza yardımcı olmak için alın, artı D vitamini, böylece genel metabolik sağlığınızı artırın. Dr. Hyman: Anladığım benzetme şu ki, Michael Jordan dünyanın en iyi basketbolcusu olabilir, ancak tek başına şampiyonluk kazanamaz. Bence gerçekten doğru paradigmaya sahip değiliz. Sadece ilaçlara bakıyoruz. İnsanlara steroid, heparin, AIL-6 blokerleri, remdesivir ve hidroksiklorokin veriyorlar. Peki sağlıklı bir vücut nasıl yaratırız diye kimse bakmıyor. Sadece sebze ve meyve de değil, yüksek kaliteli proteine, yüksek kaliteli yağlara ve düşük glisemik endeksi olan karbonhidratlara ihtiyacımız var.İmmünolojik olarak aktif besinler ve sebzeler, dediğin gibi toksik değil, düşük maliyetli. İşe yaradığına dair kanıtlar var. Öyleyse neden bunları kullanmayalım? Başkan Trump, Covid olduğunda, ilaçların yanısıra D vitamini ve çinko aldığını söylemişti. Neden herkes D vitamini ve çinko almıyor? Dr. Hanaway: ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Direktörü Anthony Fauci de düzenli olarak D ve C vitamini alıyor.
Diyelim ki Covid olduk, o zaman ne yapabiliriz?
Dr. Hyman: Bu aralar her gün şu tür sorularla karşılaşıyorum: “Annem Covid oldu, kardeşim Covid oldu. Ben ne yapabilirim?” Evet, diyet, yaşam tarzı, stresi azaltma, uyku ve önlem olarak bir sürü vitamin, nutrasötik (besinlerde bulunan yararlı bileşenleri, besinlerdekinden çok daha yüksek miktarda içeren tablet, kapsül ya da şuruplar) alabiliriz. Ya enfekte olursak ne yapabiliriz? Dr. Hanaway: Diyelim ki test yaptırdınız, pozitif çıktı. D vitamini ile başlayalım, günde 10 bin ünite alalım. İnsanların yükleme dozları olarak önemli ölçüde daha yüksek dozlar kullandıklarını da gördüm. Sonra melatonin almaya bakalım. Antiinflamatuar etkisi olduğunu biliyoruz. İlk beş gün için yine yüksek bir doz A vitamini alabiliriz, mukozal bağışıklık sistemi üzerinde büyük etkisi var. Bu arada uzun süre yüksek doz A vitamininin karaciğer hasarına neden olabileceğini de unutmayın. Sonra C vitamini kuersetin var. (Diyetle alınan en önemli antioksidanlardan biri. Sebzeler, meyveler ve çayda, ayrıca sayısız gıda takviyesinde bulunuyor.) Kuersetin’i ve N-asetil’i seviyorum. Bunlar benim için önemli antioksidanlar. Dr. Hyman: Bu arada, ben bunları her gün alıyorum.
Solunum güçlüğü olana bitkisel tedaviler var
Dr. Hanaway: Ben de. Başka nedenlerden dolayı (Dr. Hanaway iki yıldır dördüncü evre gırtlak kanseri) her gün alıyorum. Covid’te bir de solunum probleminiz varsa, o zaman kaside (İngilizcesi takke çiçeği olan Çin bitkisi. Doğal uyarıcı ve canlandırıcı.) gibi diğer bitki türlerine girebiliriz. Şimdi, eğer birisi hastaneye kaldırılacak kadar kötüleşirse, enflamatuar (iltihaplandırıcı) tepkiyi gerçekten azaltacak şeyler yapmak lazım. Bunlar bağırsak mikrobiyomunu değiştirmeye yardımcı olacak prebiyotiklerdir. Çünkü bağırsak mikrobiyomu, pulmoner (akciğere ait) mikrobiyomla ilgilidir. Birbirlerine bağlılar. Dr. Hyman: Yani hastalığı tedavi etmiyoruz, insanı tedavi ediyoruz. Hastalık kök kazanamıyor. Dünyada denenen, sıradışı bir sürü tedavi var.
Uzun Covid'i olan ne yemeli, içmeli?
Dr. Hanaway: Covid virüsüne karşı en önemli şey aslında mitokondriyal sağlık. Mitokondrideki (hücrede enerji üreten organel) değişikliklerin ve enerji üretme kabiliyetinin önemli ölçüde etkilendiğini biliyoruz. Şimdi, Covid’te bunun doğrudan bir etkisi olduğunu görüyoruz. Bu durum ‘Uzun Covid’ denen Covid sonrası sendromda da geçerli. Bizim vasküler (damarsal) problemimiz, pulmoner problemimiz, sindirim problemimiz, kalp problemimiz, nörolojik problemimniz, psikiyatrik problemimiz var. Bakıyorum, kas sorunları var, kalp sorunları var ve beyin sorunları var. Bunlar vücutta en çok enerji harcayan üç yer. Belki bu mitokondri ile ilgilidir. İtalya’da bazı ilginç çalışmalar yaptılar, antioksidan kapasitesi üzerinde çalışıyorlar ve enerji üretimi için mitokondrinin verimliliğini artırıyorlar. Mitokondri sağlığı ve bağışıklığın birbiriyle yakından ilişkisi var.
Neden herkese D vitamini tavsiye etmiyorlar?
Dr. Hyman: Amerikalılara Covid kapma ve ölme risklerinde diyetlerinin rol oynadığını söylemek gerek. D vitamini alan Anthony Fauci var, ama CDC neden herkese D vitamini almayı tavsiye etmiyor, anlamıyorum. Yüzde 80’imizin yetersiz veya eksik D vitamini seviyemiz olduğunu düşünürsek, bu çok basit bir önlem. Son bir soru; ilk SARS pandemisinde, hastalığı atlatanların yüzde 40’ında üç yıl sonra bile kronik yorgunluk vardı. Uzun Covid’e karşı ne yapabiliriz? Dr. Hanaway: Şu anda post-Covid sendromu olan hastalarım var. Bağışıklık sistemlerini yeniden aktif hale getirmeye çalışıyoruz. Mitokondriyal destek için NAD (Hücrelerde bulunan önemli bir koenzim, ciğer, tavuk göğsü, ton balığı, hindi, somon, dana eti, fıstık ve avakadoda var), çeşitli vitaminler, N-Asetil Sistein, Koenzim Q10 (Yaşla birlikte vücutta azalan bir koenzim. Hücrelerin sağlıklı yaşlanmasında etkili. İlaçların yanı sıra sakatatlarda, sardalya, uskumru gibi balıklarda, ıspanak, brokoli ve karnıbaharda bulunuyor) olup olmadığı çok önemli. Bu yüzden tedavide bunlara odaklanan ürünler kullanıyorum. Dr. Hanaway: Koenzim Q10 hücrelerde enerji üretilmesine yardımcı olur. Yaşlandıkça azaldığı için takviyeler ve gıdalarla alınabilir. ATP üretiminin artmasına, hücre hasarının sınırlandırılmasına yarar. Eğer eksikse, problem yaşarsınız. Yeterince aldığınızdan emin olun. Hayatımızda yüksek glisemik endeksli yiyecekler, işlenmiş gıdalar olmadığında, iyi yağlara ve iyi saf amino asitlere ve proteinlere odaklandığımızda herşey daha güzel olacak. Dr. Hanaway: Eklemek istediğim son bir şey daha var. Uzun Covid sendromu olan insanların, başka temel sorunları olduğunu da bulduk. Altta yatan başka tetikleyicileri var. Bunlar ağır metal toksinleri, mikotoksinler (Gıdalarda görülüyor. Sıcak ve rutubetli ortamlarda üreyen bir mantar türü, küf), gizli enfeksiyonlar, antijenler ve çölyak hastalığı. Ağacın köklerini fakir toprağa maruz bırakırsanız, sağlıklı olamazsınız. Yani çevresel faktörleri de unutmayalım. •
Dördüncü evre gırtlak kanseriyle boğuşuyor
Dr. Hyman: Şimdi biraz vites değiştirmek ve sizi küçük bir kişisel sağlık yolculuğuna çıkarmak istiyorum. Birkaç yıl önce, size dördüncü evre gırtlak kanseri teşhisi kondu. Bu çok ciddi bir hastalık, tedavisi de zor. Siz fonksiyonel tıp açısından neler yapıyorsunuz? Her ne yapıyorsanız, inanılmaz bir iyileşmeye yol açtı. Yıllardır arkadaşız, uzun yıllardır görmediğim kadar sağlıklısınız. Dr. Hanaway: İki yıl önce biyopsi yaptırdım. Biyopsiden birkaç gün önce ses tellerimin orada bir lenf nodu hissettim, ‘Soğuk algınlığım var, ondandır’ diye düşündüm. Ama ertesi gün ve sonraki gün hala oradaydı. Bu yüzden hemen doktora gittim. Sonuç; metastaz yapmış bir kanserim vardı. Çok sayıda doktorla görüştüm. Hepsi aynı şeyi söylüyorlardı. Bu yüzden, kemoterapi ve radyasyon tedavisine başladık. Ben de bu arada başka ne yapabileceğimi araştırmaya başladım. Şimdi şunu söyleyebilirim ki ketojenik diyet, gerçekten yapmanız gereken bir şey. Bana çok yardımcı oldu. Ama ketojenik diyetin her kanser türü için cevap olmadığı da ortaya çıktı. Radyasyon tedavisi gördüğünüz kanserler için gerçekten iyi, çünkü kanserli hücreleri ışınlara daha duyarlı hale getiriyor. Tedavi boyunca sadece üç kilo verdim ve beslenme tüpünü çok fazla kullanmak zorunda kalmadım.
“Kemoterapide orucun çok yararını gördüm”
Dr. Hanaway: Kemoterapi öncesinde oruç da tuttum. Kemo’dan önce yemek vermeyi bırakırsak, normal hücrelerin metabolizması yavaşlıyor, ancak kanser hücreleri metabolizmalarını yavaşlatamadığı için tedavinin etkisi artıyor. Çünkü kemoterapi biliyorsunuz, hızlı büyüyen hücreleri hedef alır. Normal doku daha az hasar görüyor. Yan etkiler azalıyor. Ben de bunu yaptım. İnsanlar şaşırıyorlardı, “Her hafta kemo alıyorsunuz, bir beslenme tüpünüz var ve ketojenik besleniyorsunuz. Yedi günün ikisinde ise hiç yemek yemiyorsunuz ve bunun bir sorun olmayacağını düşünüyorsunuz, öyle mi?” diyorlardı. Dr. Hyman: Görünüşe göre çok iyi sonuç almışsınız. Dr. Hanaway: Evet, radyasyon tedavisi boyunca da insanlar, “Nasıl kilo vermiyorsun?” demeye başladılar. Her neyse, yaşam tarzını değiştirmek, yavaşlamak, doğada vakit geçirmek bile büyük etkiye sahip. Örneğin ormanda yürümek bağışıklık sistemini güçlendiriyor. 2009’da Japonya’da yayınlanan veriler bunu gösteriyor. Yaşam tarzı değişikliği, beslenme artı ilaç, radyasyon ve kemoterapi. Tüm bunları bir araya getirmek, kişiye, onun zihinsel, duygusal ve ruhsal yönlerine odaklanmak. İşte fonksiyonel tıp bu. Yedi hafta radyasyon ve her hafta kemoterapi vardı. Üç ayda bir PET taramasına girdim. 12’nci ayda negatife döndü. Baktılar, lenf nodu yok, hiçbir şey olmuyor ve kendimi harika hissediyorum. Birdenbire, sanki yeniden dengeye geldim. Dr. Hyman: Dört bypass ameliyatı olup, enfeksiyon nedeniyle bir ay yoğun bakımda kalan ama çıkınca gezegendeki en kötü diyete geri dönen hastalar gördüm. Bu nedenle, “Bir dakika, hayatım dengesiz. Dengeyi nasıl yeniden kurabilirim? Nasıl daha sağlıklı olunacağına dair bilimden nasıl faydalanabilirim” demek gerek. Patrick verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim.