05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 27.11.2025 11:40 | Son Güncelleme: 27.11.2025 12:16

1 milyar dolarlık vitrin: COP31 ne getirir, ne götürür?

1 milyar dolarlık vitrin: COP31 ne getirir, ne götürür?
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

1995’ten bu yana düzenlenen, 2015’ten beri de tüm dünyanın yakından takip ettiği bir formata kavuşan Birleşmiş Milletler’in iklim konferansı COP’un 31. ayağı Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenecek. Yaklaşık 1 milyar dolara mal olması beklenen COP31, ev sahibi ülkeye iklim diplomasisinde eşsiz bir konum sağlarken, aynı zamanda iklim hedeflerine ulaşmak için de bir fırsat penceresi aralıyor



Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 31. Taraflar Konferansı veya kamuoyunda bilinen kısaltmasıyla COP31’in ev sahipliği çekişmeli bir adaylık sürecinin ardından Türkiye’ye verildi. Diğer aday Avustralya, görüşmelere Müzakereler Başkanı olarak liderlik etme şartıyla Türkiye’nin ev sahipliğini destekledi.

197 ülkeden temsilcilerin katılımıyla Kasım 2026’da düzenlenecek konferansın Antalya’da gerçekleştirilmesi, liderler zirvesininse İstanbul’da toplanması bekleniyor.

COP31 ayrıca iki ülkenin ortaklaşa düzenleyeceği ilk konferans olma özelliği taşıyor. Anlaşma metninde açıkça ‘istisnai düzen’ olarak tanımlanan modelle birlikte COP tarihinde ilk kez ev sahibi ve müzakere başkanı ülkeler birbirinden ayrılıyor. Bu modelle birlikte Türkiye konferansın lojistiğinden, mekanlarından ve organizasyonundan sorumlu olacak. Aynı zamanda açılış konferansı ve ana oturumları yönetecek.

Müzakerelere liderlik edecek Avustralya ise hükümetler arası oturumların, metin taslaklarının, çözümlerin ve uzlaşı süreçlerinin ana sorumlusu olacak. Bir diğer deyişle konferansın ajandasını belirleyecek. Bu bağlamda Pasifik’te yaşanan iklim sorunlarının COP31’in ana gündem maddelerinden biri olması bekleniyor. Avustralya ayrıca COP31 öncesinde Pasifik ülkelerinin katılımıyla bölgede mini bir konferans da düzenleyecek.

Ortak adaylık ne anlama geliyor?

Adaylık sürecinde yaşanan çekişmeleri Oksijen’e değerlendiren iklim ve çevre uzmanı Önder Algedik, ilk etapta iklim politikaları nedeniyle Türkiye’nin adaylığına sıcak bakılmadığını vurguladı.

Algedik, “Avustralya bir fosil yakıt ihracatçısı. Ama 2010'dan bu yana emisyonları azaltıyor ve 2035'te bunu yarı seviyeye kadar indirecek. Yani iklim konusunda iyi yönde olan bir ülke. Türkiye ise fosil yakıt üreticisi değil ama ithalatçısı. Emisyonlarını sürekli artıran bir ülke. Açıkçası Türkiye iklim değişikliği konusunda adım atan bir ülke değil, iklim değişikliğini hızlandıran bir ülke. 2035'e kadar emisyonları artmaya devam edecek.” diye konuştu.

İtirazlar üzerine ortak zirve formülünün bulunduğuna dikkat çeken Algedik, “Bu görüşmeler sonunda mekanın sahibi biz olalım, işin sahibi siz olun diye bir anlaşma yapıldı. Mekanın sahipliğini Türkiye, mekanın işletmesini ise Avustralya yapacak. Hazırlık toplantısı da Pasifik'te yapılacak. Dolayısıyla o toplantının ev sahibi Avustralya olacak. Zirvede açılış konuşmasını Türkiye yapacak ama geri kalan planlama Avustralya'ya kalacak” dedi.

Türkiye’nin ev sahipliğinin iklim hedefleri bakımından bir fırsat yaratıp yaratmayacağını sorusuna Algedik, “Eğer biz iklim meselesini derli toplu tartışırsak bu zirve elbette bize fayda sağlar. Ama biz iklim değişikliği politikalarını tartışmıyoruz. Bakanlar, Belem'deki zirveye özel jetlerle gidiyor. İklimle ilgili konular doğru düzgün haber bile olmuyor” diye yanıt verdi.

COP nereden, nereye?

Birleşmiş Milletler’in iklim konferansı COP, 2026’da 31. kez düzenlenecek. Birincisi 1995’te Berlin’de düzenlenen konferansın ilk yılları düşük katılımlı ve teknik ağırlıklı zirvelerle geçti. Ancak tüm dünyada iklim krizi kaynaklı felaketlerde yaşanan artış COP’u giderek daha önemli bir buluşma haline getirdi.

2015’te Paris’te düzenlenen COP21’de imzalanan Paris İklim Anlaşması konferansa yönelik ilgiyi radikal biçimde artırdı. Paris’in ardından COP, ülkelerin resmi iklim hedeflerini açıkladığı, küresel ekonomi için yol haritası niteliğinde kararların alındığı ve devlet başkanı düzeyinde katılımların sağlandığı bir platforma dönüştü.

Son yıllarda düzenlenen konferanslara temiz enerjiye geçiş için trilyon doları bulan kaynak ihtiyacı, yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı tartışmaları ve özellikle Afrika ile Pasifik’teki ülkelerin finans talebi damga vurdu. Böylece 1995’te bilimsel ve teknik bir çerçevede toplanan COP, 30 yıl içinde esasen kaynak arayışının konuşulduğu jeopolitik bir sahneye dönüştü.

COP ne getirir?

COP zirveleri ev sahibi ülkeye her şeyden önce, birçok devlet başkanı, bilim insanı ve sektör lobicisinin buluştuğu zirvedeki iklim diplomasisinin merkezinde olma imkanı tanıyor.

Ayrıca şimdiye kadar düzenlenen zirvelerin ev sahipleri iklim hedefleri konusunda daha somut adımlar attı ve birçok dönüşüm projesine yatırım bulmayı başardı:

  • Örneğin 2022’deki COP27’ye ev sahipliği yapan Mısır, konferans sırasında NWFE (su, gıda, enerji bağlantılı iklim yatırımları) platformunu devreye aldı. Platforma başta Almanya olmak üzere partner ülkeler 250 milyon eurodan fazla yatırım ve borç takası taahhüdünde bulundu. Kahire yönetimi ayrıca COP27 sırasında büyük yeşil hidrojen projeleri açıkladı. Bu projelere 2034’e kadar 41 milyar dolar yatırım yapılması planlanıyor.
  • Bir sonraki yıl Dubai’de düzenlenen COP28 ise Birleşik Arap Emirlikleri’ne iklim diplomasisinde kalıcı bir aktör olma fırsatı tanıdı. Ülkenin petrol ve doğal gaz devam ederken aynı zamanda dev yenilenebilir enerji projeleri ile karbon yakalama altyapısı kurulması yönündeki politikası da COP28’le birlikte uluslararası metinlere girdi. Bunun etkisiyle Abu Dhabi Ulusal Petrol Şirketi (ADNOC) ve Masdar gibi devlet şirketleri birçok yeni ülkeyle güneş-rüzgâr-hidrojen ortaklıkları açıkladı. Böylece BAE'nin yeşil enerji şirketleri dünya sahnesine çıktı ve ülke Körfez'deki komşularına kıyasla yeşil dönüşümde bir adım öne geçti.
  • Bakü’de düzenlenen COP29 ise Azerbaycan yönetimine potansiyel yeşil enerji üreticisi ve ihracatçısı olarak imajını güçlendirme fırsatı sundu. Konferans sırasında devlet şirketi SOCAR, Suudi Arabistan ve Çin’le yenilenebilir enerji projeleri için anlaşmalar imzalarken, Bakü yönetimi Hazar Denizi kıyısındaki ülkelerle ‘Yeşil Enerji Koridoru’ kurulması için bir anlaşma imzaladı.
  • Bu yıl Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenen COP30’un ana gündem maddelerinden biriyse ormansızlaşmaydı. Konferans öncesindeki bir yıl boyunca Brezilya’daki ormansızlaşma oranı bir önceki yıla göre yüzde 11 azalarak son 11 yılın en düşük seviyesine geriledi. Bunun yanı sıra konferansta Tropikal Orman Sonsuza Dek Tesisi (TFFF) isimli girişimin kurulmasına karar verildi. Bu girişimle birlikte aralarında Brezilya’nın da olduğu yağmur ormanı ülkelerine ormansızlaşmayı engelleyecek projelerde kullanılmak üzere 125 milyar dolarlık bir fon oluşturulması planlanıyor.

COP ne götürür?

Türkiye’nin COP31’ini ev sahipliğini almasıyla birlikte gündeme gelen temel tartışmalardan biri zirvenin maliyeti oldu. Şu anda ne Ankara’dan ne de UNFCCC’den COP31 için açıklanmış bir bütçe yok. Ancak son COP’ların verileri, ölçek ve maliyet bandı için net bir fotoğraf veriyor.

Paris ve Glasgow gibi örneklerde yüz milyonlarca euroyu bulan resmî bütçeler, Bakü ve Belém’de yapılan son zirvelerle birlikte ev sahipliğinin toplam yükünün 1 milyar dolar sınırına dayandığını gösteriyor. Antalya–İstanbul hattında düzenlenecek COP31’in de benzer bir maliyet bandına oturması bekleniyor.

Resmi bütçe protokol, güvenlik ve organizasyon için birkaç yüz milyon dolar seviyesinde açıklanabilir. Ancak altyapı yatırımları, tanıtım, güvenlik, yol ve havaalanı iyileştirmeleri, kamu binalarının yenilenmesi gibi kalemler dahil edildiğinde toplam maliyetin 1 milyar dolar civarına yaklaşması şaşırtıcı olmaz.

Avustralya'nın ev sahipliğine ilişkin hesaplamalar yapan The Australian Financial Review, Bakü ve Belem'deki gibi 50-75 bin bandında katılımcıyla yapılacak üç haftalık zirvenin toplam maliyetinin 1,3 milyar dolar seviyesinde olacağını hesaplamış, konferansın kapasite sorunu olan bir kentte düzenlenmesi durumunda maliyetin 2 milyar dolara kadar ulaşabileceğini bildirmişti. Ancak ne İstanbul’da ne de Antalya’da böyle bir kapasite sorunu yaşanması beklenmiyor.

Çevre örgütleri ne diyor?

Türkiye’nin COP31’in ev sahipliğini yapacak olması birçok çevre örgütü tarafından bir ‘fırsat’ olarak tanımlanıyor. Çok sayıda çevre örgütünün oluşturduğu İklim Ağı tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada, “İklim krizi hızla derinleşirken, bu ev sahipliği Türkiye’nin iklim politikalarını da yeniden şekillendirebilecek tarihi bir dönüm noktası niteliğinde. Ancak biliyoruz ki, gerçek liderlik yalnızca ev sahipliğiyle değil; karbonsuz bir ekonomiye geçişte kararlılık göstermekle, güçlü iklim politikaları ve toplumsal katılımla mümkündür” dendi.

Konuyla ilgili Oksijen’in sorularını yanıtlayan Greenpeace Türkiye İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Emel Türker Alpay ise şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapacak olması, COP31’e giden süreçte ve COP31 süresince atılacak adımlara bağlı olarak önemli bir fırsat olabilir. COP31 ev sahipliği Türkiye’de iklimin ana gündem maddesi olmasına, iklim hedeflerini yükseltmesine ve yeşil ekonomiye geçişe imkan sağlayabilir. Bununla birlikte fosil yakıtlardan çıkış için net bir tarih verilmemesi, kömürlü termik santrallere yönelik teşvikler, Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne yeni üniteler yapılmasının planlanması COP31 ev sahipliği öncesi dikkat çeken noktalar.

Bu zirvenin gerçek bir değişimin başlangıcı olmasını istiyoruz. Türkiye’nin güçlü bir iklim hedefi açıklamasını, kömürden adil çıkışı başlatmasını, yenilenebilir enerjiye geçisin doğa ve toplum için adil bir şekilde gerçekleştirmesini ve sivil toplumun özgürce katılabileceği şeffaf bir süreç yürütmesini talep ediyoruz. Bunun için atılacak ilk somut adım Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne iki yeni ünite eklenmesi planından vazgeçilmesi olacaktır."

Kaynak: Gazete Oksijen