Doktor lakaplı Beşar Esad’ın Moskova’ya kaçışının ardından sekiz ay geçse de Suriye, hala mezhepsel, etnik ve kabilesel çatışmaların sahnesi olmaya devam ediyor. Son olarak ülkenin güneybatısındaki Süveyda’da yaşanan şiddet, geçici Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın “herkes için bir Suriye” söylemini gölgede bırakıyor.
Şara’nın geçmişi oldukça tartışmalı. Bir dönem hakkında ABD tarafından ödül konulan bir radikal grubun liderliğini yapan Şara’nın nasıl yöneteceği belirsizliğini korurken, toplumsal fay hatlarının hala şiddetle sömürüldüğü bir ortamda ABD'nin Suriye’ye doğrudan müdahalesi riskli görülüyor.
Ancak bu, Washington’un tamamen elini çekmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Başkan Donald Trump’ın Ortadoğu’daki liderlerle kurduğu güçlü ilişkiler, Suriye için dengeleri değiştirebilecek nitelikte. Trump’ın etkisi, özellikle İsrail ve Türkiye gibi kilit aktörler üzerinde baskı kurmak için benzersiz bir koz sunuyor.
Beş maddelik 'Trump planı'
Foreign Policy'nin ABD Başkanı Trump'a önerdiği yol haritası, Suriye’deki istikrarsızlığı sınırlamakla kalmayıp, ülkeyi yeniden bölgesel sisteme entegre etme iddiası taşıyor:
- İsrail, altı ay içinde çekilecek: İsrail’in ilan ettiği tampon bölgeden çekilmesi ve bu bölgenin Suriye ile uzlaşmalı şekilde 50 yıl boyunca askerden arındırılması planlanıyor. Süreç, ABD-İsrail-Suriye izleme komitesi tarafından denetlenecek.
- Türkiye, askeri varlığını sona erdirecek: Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurması yasaklanacak ve Afrin ile çevresinden 12 ay içinde tamamen çekilmesi gerekecek.
- Körfez ülkelerinden maddi kaynak: Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye ekonomisinin yeniden ayağa kalkması için finansman sağlayacak.
- Türk şirketlerine yeniden inşa yolu: Suriye altyapısının onarımında Türk şirketleri öncü olacak.
- Diplomatik normalleşme: Suriye, komşularıyla diplomatik ve ekonomik ilişkilere yeniden dahil edilecek. Bu süreçte Şam yönetimi yukarıdaki dört maddeye sadık kaldığı sürece ABD yaptırımları askıda kalacak.
İsrail ve Türkiye çatışmanın eşiğinde mi?
FP'nin yayınladığı öneri yalnızca Suriye iç siyasetiyle değil, aynı zamanda bölgesel aktörler arası dengeyle de doğrudan bağlantılı. İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkiler 2010’daki Mavi Marmara kriziyle bozulmuş, ancak o zamana dek askeri çatışma olasılığı düşük görülmüştü.
Ancak 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısı sonrası tablo değişti. Türkiye’nin Hamas’a finansal ve lojistik destek sağladığı iddiaları, İsrail’in Ankara’ya artık bir “düşman ülke” gibi bakmasına neden oldu.
İsrail, güvenliğini tehdit eden unsurların sınırlarında güçlenmesine kesinlikle izin vermeyeceğini açıkça ortaya koyarken, Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzu da bu kapsamda değerlendirilmeye başlandı.
Erdoğan liderliğindeki Ankara'nın, Esad sonrası Suriye’de daha güçlü bir rol üstlenme arzusu; Kürt özerkliğini engelleme, Türk şirketlerine avantaj sağlama ve bölgesel liderlik iddiasını pekiştirme hedefleriyle örtüşüyor. Ancak bu durum, İsrail’in çıkarlarıyla doğrudan çelişiyor.
Ortak çıkar dengesi
Yeni lider Şara’nın yönetişim anlayışı veya anayasal ilkeleri tartışmalı olsa da Trump için önemli olan istikrar ve yeniden entegrasyon. Bu da ekonomik iş birliği ve bölgesel çıkar dengeleri üzerinden mümkün kılınabilir.
'Herkes kazançlı çıkabilir'
Planın tüm yönleriyle başarıya ulaşması zor olsa da, kısmi başarı dahi bölge için önemli kazanımlar sağlayabilir. Suriye’nin coğrafi konumu, onu Körfez, Anadolu ve Avrupa arasında bir köprü haline getiriyor. Trump da bir emlak yatırımcısı olarak bu stratejik değerin farkında.
Ankara ile Şam arasında geçmişte gelişen ticari bağlar, yeniden canlanabilir. Özellikle Gaziantep ile Halep arasındaki sadece 130 kilometrelik mesafe, bu ekonomik potansiyeli somutlaştırıyor.
Kuşkusuz bu plan, ekonomik determinizme dayalı “soğuk realizm” eleştirilerine açık. Ancak Trump’a göre, mevcut aktörlerin çıkar çatışmalarını sınırlayarak Suriye’nin yeniden yapılanmasını sağlamak, bu dönemde atılabilecek en gerçekçi ve faydalı adım.
Kaynak: Gazete Oksijen