29 Eylül'de 6 milyondan fazla Avusturyalı federal seçimlerde oy kullanacak. Aralarında aşırı sağcı FPÖ'nün de bulunduğu büyük siyasi partiler 183 üyeli Ulusal Konsey'de yer almayı hedefliyor. Avusturya'da erken oy kullanma da dahil olmak üzere yakın zamanda gerçekleştirilen seçim reformları, dokuz siyasi parti arasında yoğun bir rekabetin önünü açarken, bazı küçük rakipler de sürpriz kazanımlar elde edebilir.
The Guardian’ın haberine göre Özgürlük Partisi (FPÖ) 2022'nin sonlarından bu yana anketlerde önde gidiyor ve geleneksel siyasete yönelik yaygın memnuniyetsizlikten faydalanıyor. Göç karşıtı ve milliyetçi bir gündemle kampanya yürüten FPÖ'nün lideri Herbert Kickl, sığınmacılara yönelik kamu harcamalarını azaltmayı ve göç konusunda katı bir tutum benimsemeyi vaat ediyor. FPÖ'nün “Avusturya kalesi” söylemi, aşırı sağcı Avrupalı meslektaşlarıyla paralellik gösteriyor.
Anketler ve beklentiler
Eylül ayı başında yapılan kamuoyu yoklamaları FPÖ'nün yüzde 28 oy oranıyla önde olduğunu, onu yüzde 26 oy oranıyla Halk Partisi'nin (ÖVP) izlediğini gösteriyor. Skandallara ve tartışmalara rağmen FPÖ'nün popülaritesi sarsılmadı ve bir sonraki hükümetin potansiyel liderleri olarak konumlandılar. Ancak, Şansölye Karl Nehammer (ÖVP) gibi kilit isimler Kickl ile güçlerini birleştirmekten çekindiği için koalisyon kurmak zor olmaya devam ediyor.
FPÖ'nün hükümet kurmak için ittifaklara ihtiyacı olabilir ve ÖVP ile olası bir koalisyon, isteksizliğe rağmen, masadan kalkmış değil. SPÖ, NEOS ve ÖVP'yi içeren daha karmaşık bir üç partili koalisyon ortaya çıkabilir ve bu da bir sonraki hükümetin oluşumunu öngörülemez hale getirebilir. FPÖ'nün geçmişteki ittifakları ve Kickl'in tartışmalı liderlik tarzı koalisyon kurma ihtimalini zorlaştırıyor.
Dış politika, Rusya ve skandallar
FPÖ'nün dış politikası, Rusya-Ukrayna çatışmasında Avusturya'nın tarafsızlığını korumaya yöneliktir. Partinin Moskova ile uzun süredir devam eden bağları ve Rusya'ya yönelik yaptırımlara karşı çıkması tartışmalı konular olmaya devam ediyor. FPÖ'nün iktidara gelmesi halinde Ukrayna'ya mali yardıma son vermeyi ve Avusturya'nın askeri ihtiyaçlarına öncelik vermeyi vaat ediyor.
Yolsuzluk soruşturmalarına ve meşhur “Ibizagate” skandalına rağmen FPÖ'nün desteği devam ediyor. Herbert Kickl'in kimilerince Nazi dönemine benzetilen radikal söylemi tartışmalara yol açsa da hayal kırıklığına uğramış seçmenler arasında yankı buluyor. Kickl'in “halkın şansölyesi” olarak hareket etme vaadi FPÖ'nün düzen karşıtı cazibesini güçlendiriyor.
İktidardaki Halk Partisi (ÖVP) ve Sosyal Demokratlar (SPÖ), FPÖ'nün ivmesine ayak uydurmaya çalışırken kendi içlerinde zorluklarla karşılaşıyor. ÖVP'nin göç konularında FPÖ ile aynı çizgide olması duruşunu zorlaştırırken, SPÖ'nün enflasyon ve insani göç politikalarına odaklanması, giderek kutuplaşan bir seçmen kitlesinde kendisini farklılaştırmaya çalışıyor.
Avusturya'nın siyasi geleceği: Sağa kayış kaçınılmaz mı?
Avusturya'nın siyasi manzarası kritik bir dönemeçte. Aşırı sağın zaferin eşiğinde olduğu 29 Eylül seçimleri dramatik bir değişime işaret edebilir. Avusturya göç, ekonomik zorluklar ve jeopolitik baskılarla boğuşurken, bu oylamanın sonucu sınırlarının çok ötesinde yankı bulabilir.
Avusturya'da aşırı sağın zafer kazanma ihtimali hem ülke içinde hem de uluslararası alanda yaygın endişelere yol açtı. Rakipleri, FPÖ liderliğindeki bir hükümetin sosyal bölünmeleri derinleştirebileceğinden, ilerici politikaları geri alabileceğinden ve Avusturya'yı Avrupalı ortaklarından izole edebileceğinden korkuyor.
Partinin göçmen karşıtı tutumu ve tartışmalı isimlerle olan bağları nedeniyle sağa kayması Avrupa'daki aşırılık yanlısı hareketleri de cesaretlendirebilir. Seçimler yaklaşırken pek çok Avusturyalı, ülkenin geleceğini yeniden şekillendirebilecek ve demokratik kurumlarını zorlayabilecek önemli bir siyasi değişim ihtimaliyle boğuşuyor.