Yücel, CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, yenidoğan soruşturmasına değindi.
Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü başta olmak üzere devletin bütün kurumlarının "büyük bir kayıtsızlık, acizlik ve vurdumduymazlık içerisinde bu yaşanan vahşete adeta seyirci kaldığını" öne süren Yücel, "Dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan, ondan önceki Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na, dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na kadar hepiniz bu bebeklerin ölümünden sorumlusunuz." ifadelerini kullandı.
İktidar, üzerine düşen görevi yapsın
Özgür Özel'in olayı araştırmak için heyet oluşturulması talimatı verdiğini ve heyetin çalışmalarına başladığını kaydeden Yücel, bebek ölümlerinde dahli ve payı olan kim varsa hak ettiği cezayı alıncaya kadar peşini bırakmayacaklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Bu organize kötülüğe karışmış olan bütün özel hastanelerin tamamının ruhsatları askıya alınmalı. Kayyum ataması için gereken yasal düzenleme salı günü Meclis'e getirildiği takdirde tüm desteği vereceğimizi de buradan ifade etmek isterim. Böyle bir düzenlemenin Meclis'ten oy birliğiyle geçeceğinden hiçbir kuşkumuz yok. Yeter ki iktidar, 'bu işin ucu bana dokunur mu?' diye düşünmeden, üzerine düşen görevi yapsın"
Yücel, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nu istifaya davet etti.
Türkiye'de adalet sistemi ve infaz sisteminin tümüyle çöktüğünü ve toplumda yaygın bir "cezasızlık algısı" oluştuğunu öne süren Yücel, "Bugün, hüküm giyen kişiyi ıslah ederek topluma yeniden kazandıracak bir infaz sisteminden söz etmemiz mümkün değil. İşte tam da bu nedenle evde, okulda, sokakta, iş yerinde hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor." görüşünü savundu.
En sert muhalefeti yapacağımızdan kuşkunuz olmasın
Savunma sanayisi ve ekonomiye ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifi görüşmelerinin ertelendiğini anımsatan Yücel, 'Olmaz, yapılamaz deneni, 'Ben yaparsam olur' anlayışıyla halka dayatıp, kamuoyunda bir tepki olduğu takdirde geri adım atmak AKP'nin şanındandır. Fakat atılan bu geri adım, vazgeçtikleri anlamına gelmez. Erteledikleri düzenlemeyi, ülke gündemini değiştirip, en olmadık zamanda bir gece Resmi Gazete'de görüveririz" diye konuştu.
Geçen hafta Meclis Başkanlığına sunulan 12 kanunda değişiklik öngören kanun teklifine değinen Yücel, "etki ajanlığı" düzenlemesi yapıldığını, AK Parti'nin bu maddeyi bir baskı aracı olarak kullanacağını savundu.
Yücel, "Meclis'te bu maddenin geçmemesi için en sert muhalefeti yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın" şeklinde konuştu.
AK Parti'nin sığınmacıların çalışma izni muafiyetini 6 aydan 3 yıla çıkardığını, iktidarın, Suriyelileri istihdama katma hayalleri kurduğunu iddia eden Yücel, "AKP'yi uyarıyoruz, çalışma izni olmayan Suriyelileri, sığınmacıları istihdama katacağına Türkiye'de 3 gençten biri işsiz, onları istihdama kat. Katmazsanız geçim olmaz. Geçim olmazsa da seçim olur" dedi.
Deniz Yücel, İsrail'in bölgeselleştirdiği savaşın günden güne Orta Doğu coğrafyasını kana buladığını, İsrail hükümetinin Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne karşı da ateş açtığını belirtti.
Türkiye'nin İsrail'e demir çelik satmayı sürdürdüğünü, bunların İsrail tarafından savaş malzemesi yapılarak bölge ülkelerine karşı kullanıldığını öne süren Yücel, şöyle konuştu:
"Bölge, İsrail'in bombardımanıyla boşaltıldı. Erdoğan, 'Buyursunlar gelsinler kapımız açık' diyor. Ey Erdoğan, ticaret yaptığın yetmedi şimdi de kucak açıyorsun. Sen de gayet iyi biliyorsun ki boşaltılan yerlere İsrail yerleşecek. İnsanları Türkiye'ye davet ederek İsrail'in bölgeyi boşaltmasına destek olmuş olmuyor musun?"
Özel'in Demirtaş ziyareti
Genel Başkan Özgür Özel'in, bu hafta yapacağı Doğu ve Güneydoğu ziyaretleri öncesinde bugün eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la bir araya gelmesinin önemli olduğunu dile getiren Yücel, şu ifadeleri kullandı:
"Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumun tüm kesimleriyle buluşup, onların dertlerine derman olmak, sorunlarına çare ve çözüm üretmek için büyük bir kararlılıkla çalışıyoruz. Ülkemizin demokratikleşmesi için, toplumun tüm kesimlerinin hiçbir inanç, etnik kimlik ve köken farkı gözetilmeksizin eşit yurttaşlık temelinde, eşit haklara sahip olarak, huzur, refah ve barış içerisinde yaşamaları için üzerimize düşeni yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın"